Anadolu topraklarından
işgalci emperyalist güçlerin
sökülüp atıldığı
büyük zaferin
her safhasında,
"ordu-millet
el ele"

olgusunu
anlamlandıran
"milli ruh"
vardır...
Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarının 
bütün sıkıntılara
rağmen 
cesaretlerini artıran da
birlik, beraberlik ve dayanışma
duygusudur...
İşte bu kuvvet,
birlikten doğmuştur...
TBMM'nin
20 Temmuz 1922
tarihli oturumunda,
kendisine 
4. kez olmak üzere "Başkomutanlık" yetkisi verilen
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
en yakınında,
silah arkadaşları vardır ama
milleti
büyük bir inançla
diriliş mücadelesine
çağıran
Ankara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi
ile Haymana
Müftüsü Ahmet Vehbi Efendi
gibi vatanseverler de
hep onun yanında olmuştur...
İki rahmetli müftü,
"Kuvvacı",
kaçaklar da
"hain" diye
tarihe geçmiştir...
Ve elbette cephede de
Gazi Mustafa Kemal'in yanında
Albay Reşat
gibi
yiğitler vardır...
Takvim yaprakları
26 Ağustos 1922'yi gösterdiğinde,
Atatürk,
stratejik öneme sahip Çiğiltepe'nin
düşmandan temizlenmesi
emrini verir...
27 Ağustos sabahı
saat 10.30 sıralarında,
Atatürk'ün muhaberat subayı,
Çiğiltepe birliklerini komuta eden
Albay Reşat'ı arar 
ve telefonu ona verir....
Atatürk önce "İyi olduğunu umuyorum" der;
sonra da hedefe ne zaman ulaşılacağını sorar...
Albay Reşat, "Komatanım hedefimize ulaşmaya çok az kaldı, yarım saat içinde
hedefimize varacağız"
cevabını verir...
Gazi Mustafa Kemal Paşa, saat 11.45 sıralarında
Albay Reşat Bey'i tekrar arar.
Düşman kuvvetlerinin
direnişinin kırılması için
bu tepenin alınmasının önemli olduğunu bir kere daha söyler...
Albay Reşat Bey için de Çiğiltepe
onur meselesidir...
Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya da
söz vermişti...
Albay Reşat, biraz gecikmeyle de
olsa tepeyi almıştı...
Ancak, Gazi Paşa'ya
söz verdiği saatte
bu gerçekleşmediği için
çok üzgündü...
Atatürk'e verilmesi
isteğiyle
bir not bıraktıktan sonra
başına dayadığı silahla intihar etti...
Notta, verdiği sözü yarım saat gecikmeyle 
yerine getirebildiğini belirterek,
"Hedefime ulaşamadığım için yaşayamam"
yazılıydı...
Gazi Paşa, bu notu okuduğunda
gözyaşlarını tutamamıştı...
O yüzden 
30 Ağustos;
birlik, beraberlik
ve
dayanışma
duygusu
ile
büyük milletin
candan ve maldan vazgeçme
dürtüsünün
doruk noktalara
ulaşmasıyla
kazanılan
destansı
zaferin adıdır...
Bu nedenle,
Atatürk'ün ifade ettiği
tanımda yerini bulan
Türk milleti,
bu değerleri
yüzünden
parçalanmak istenmektedir...
Bir asrı aşkın
süredir
Sevr haritalarını
tozlu raflardan
indiren
"Fil hafızalı"
emperyalistler,
30 Ağustos'u
unuttu mu sanki?..
Bu bilinçle
daima uyanık olup,
milli ayarlarla
oynanmasına izin
vermezsek;
kumpaslar,
hangi amaçla gelirse gelsin
bu millet,
asla diz çökmeyecektir!..
Zaferimiz kutlu olsun!..