"Mucize bitki" kenevir meselesini,
Cumhurbaşkanı
Erdoğan'dan
önce dile getirmiş
ve 
bu çıkışını da
"yürekli" bularak,
ülkeyi seven herkes gibi
onu desteklemiş 
biriyim...
Hatta, bu konuda
çok yazılar da yazdım...
Akaryakıttan
araç kaportasına,
plastikten
kağıda,
boyadan ilaç sanayisine,
tekstilden
tuğlaya
kadar
pek çok ürünün
imalatında
kullanılan
kenevir,
oksijen deposu olduğu kadar
radyasyon
temizleyicidir de...
1938 yılına
kadar tarımı
zorunlu olan Amerika'da
bu yıldan sonra
kağıt, petrol, ilaç ve tekstil üreticisi
tekellerin
baskısıyla;
bu ürünü yetiştirenler,
cezaevlerine atıldı...
"Uyuşturucu" olduğu
sanki yeni anlaşılmış gibi...
Ancak, kenevirin dişisi var, erkeği var...
Erkeğinden uyuşturucu olmuyor...
Yani, Vezirköprü'de yetiştirilenden... 
Yazacak çok şey var elbette...
Burada keselim ve günümüze gelelim...
Kanal S'de "Fikir Akademisi'
programında,
Doç. Dr. Taner Tunç'un konuğu olan
OMÜ Kenevir Araştırmaları Enstitüsü Merkezi Başkanı Prof.Dr. Selim Aytaç'ı
dinledim...
Yapılanlara sevindim elbette ama
bu yeterli miydi?..
Prof.Dr. Selim Aytaç'ın da
aynı düşüncede olduğunu sanıyorum...
4 yıl önce büyük umutlarla
başlanılan
çalışmaların zamanla
coşkusunun azaldığını
kim inkar edebilir?..
Vezirköprü'de
Kenevir OSB kurulacaktı...
Vezirağaç'ta da sunta ya da kontrplak
tesisi oluşturulacaktı...
Tekkeköy'de ise kenevirden
gömlek imal edilecekti...
Dedik ya coştukça coşmuştuk!..
En son umut verici gelişme, Havza OSB'de
kenevir işleyecek bir tesisin kurulmuş olmasıydı...
Kiminin işine gelir ya da gelmez
ama bilinen gerçek,
"Kenevir"in mucize bitki olduğudur...
Samsun da bu bitkinin merkezidir...
Bu ülkede, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
desteğine rağmen
bir iş istenilen
seviyeye ulaşamıyorsa;
çok gizli ve daha güçlü bir elin
varlığını aramak,
"paranoya" sayılır mı?..
Belki öyle değil ama
dünyanın en zengin "Bor" ve "Toryum"
yataklarına
sahip olan Türkiye'de
yaşananları
gördükçe;
insanın bu hissiyat içinde
"acaba" diyesi gelmez mi?..
Haksız mıyım?..