CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu,
yine ülkenin
gündemini 
değiştirmeyi başardı...
Zamanlamayı
nasıl böyle
yapıyor,
insanın
aklı şaşıyor...
Genel başkan olduğu
ilk seçimde
oyunu kullanamayan,
MHP'li Ekmeleddin İhsanoğlu'nu
MHP'ye
Cumhurbaşkanı adayı önererek,
CHP'lilerin
aklıyla alay eden,
Muharrem İnce'ye
Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde sahip çıkmayan,
geçmişte Atatürk'e hakaret edenlere partinin kapılarını
açan,
FB'li Milli Futbolcu Lefter'i kaleci sanan,
yanlış uçağa binen,
bilgisayarda
gördüğü
bir haberdeki
ismi yanlış telaffuz
edince
tazminata mahkum olan
Kılıçdaroğlu'nun bu
gafları bir yana,
stratejik
hatalarıyla da
adeta AK Parti'nin değirmenine
su taşıdığını
anlatmak için
çok eskilere gitmeye gerek
yok, aslında...
Mesela, "Dezenformasyon yasası"
TBMM gündemindeydi...
Muhalif basın
bu durumu "sansür" olarak
değerlendirirken,
o "Başörtüsü"
konusunu
açarak,
ülke gündemini
değiştirdi...
Kılıçdaroğlu,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a deyim yerindeyse "al at" dercesine
bir gol pası vermişti...
Erdoğan da
bu pasın
hakkını verdi ve
adeta topla birlikte 
Kılıçdaroğlu'nu da filelere yolladı...
Erdoğan, başörtüsünü "Anayasaya madde olarak koyalım" deyince,
Kılıçdaroğlu, haliyle
çark etti tabii ki...
Kılıçdaroğlu, açıkça "Madara" olmuştu...
Ya seçimler sırasında,
sanki ona soran olmuş gibi,
"Ben Aleviyim"
diye ortaya çıkmasına ne diyelim?..
Peygamber Efendimizin
damadı,
"Allah'ın Aslanı" Hz. Ali'yi
seçim işlerine
karıştıran
Kılıçdaroğlu,
bu söylemiyle de
ülkenin
gündemini
değiştirmeyi başarmıştı...
Bitmedi daha...
Emeklilerin
"artış" diye
haykırdığı
bir dönemde,
Kılıçdaroğlu yine iktidarın
imdadına
yetişti ya!..
Nasıl mı, anlatalım bakalım...
Zafer Partisi Genel Başkanı
ile
ikinci tur seçimleri öncesinde
yaptığı görüşmede,
hem en yakın arkadaşlarının
hem de 6'lı masanın
bilgisi dışında
3 bakanlığın yanı sıra,
MİT Başkanlığı'nı da 
Ümit Özdağ'a
vereceği vaadi ortaya çıkınca,
ülkede gündem yine değişti...
Böylelikle emeklilerin sesi fazla çıkmamış oldu...
Tabanlarındaki çoğu insanın
CHP'ye oy vermediği
partilere,
CHP'nin hakkı olan
milletvekilliklerini
"babasının malı" gibi
dağıtan Kılıçdaroğlu, bu davranışla
gerçekten de ne yapmak istiyordu?..
Rakibi Erdoğan bile
"Bu nasıl bir hesap uzmanı"
diye bu iş bilmemezliğini
eleştirmedi mi?..
Komedi filmi gibi...
Ekonomik sıkıntıların
milleti bunalttığı
ve zamların
sağanak gibi 
yağdığı
bir dönemde,
Kemal Kılıçdaroğlu, 
bir kere daha ortaya çıktı...
İki ay önce 
seçimleri kazanan
iktidara, Haber Türk TV'den 'Gelsin şimdi seçim yapsınlar. Koysunlar sandığı boylarının ölçüsünü alsınlar'
çağrısı yaptı...
Güler misiniz, ağlar mısınız?..
Allah aşkına
şu hale bakar mısınız?..
CHP'nin başına geçtiği
günden beri,
"kazanamazsam bırakırım"
diye çok defa söz verdiği halde
başarısızlıklarla sonuçlanan seçimler,
bilip
bilmeden konuşarak
yaptığı
gaflar, yanlış siyasi stratejiler,
kumpas davalardaki tutarsızlığı ve
MİT TIR'ları
meselesindeki
yanlış
tavrı başta olmak üzere,
partide
Atatürk ilkeleri
ve milli hassasiyetlerden
uzak
politikalarla
"Yeni CHP"
anlayışıyla
partiye
"eksen"
kaydıran
Kılıçdaroğlu,
genel başkanlık
koltuğunu bırakmamak için
neden bu kadar
direniyor;
anlayan var mı?..
İnsanlar, Baykal'ın
kaset olayından bugüne uzanan
süreç içinde
şüpheyle şu soruyu hep sordu:
"O, henüz tamamlanmayan
projenin 
bir parçası mıydı?"...

Nitekim eski genel başkanlardan
"Kurt politikacı" Hikmet Çetin de
bir ara
bunu işaret etmeye çalışır gibi oldu ama
mevzuyu uzatmadı...
"Dersimli Kemal" ve "Aleviyim"
çıkışları,
il ve ilçe örgüt
yapılanmalarındaki
tercihleri
ile partideki
"ayrık otları"
yeşerten
Kılıçdaroğlu;
bu politikalar
sonucunda,
Atatürk'ün kurduğu
bir asırlık partiyi
sürüklediği çıkmazı,
ya görmüyor ya da görmek istemiyor...
Binlerce yıllık kardeşlik
içinde, et-tırnak olmuş ve
tasada-kıvançta
bir yaşayanları,
oy uğruna
ayrıştırma 
çabaları,
tutmuyor işte...
Hem milletvekilliği
hem de Cumhurbaşkanlığı
seçimlerindeki sonuçlarla,
bu ülkenin "çimentosu"
sayılan
Karadenizliler
başta olmak üzere
Anadolu'nun sağduyulu insanları,
AK Parti'nin yıllarca iktidar olmasının
yıpranmışlığına rağmen,
bu hatırlatmayı bir kere daha yapmadı mı?..
Gökten zembille
makamlara gelenlerin
yakın siyasi tarihten
de haberi yok elbette...
1991 yılı
genel seçimlerinde,
SHP-HEP ittifakında, öne çıkan
ayrılıkçı söylemler nedeniyle
sosyaldemokratların,
Karadeniz'de "partinin
kalesi"
diye tabir edilen
illerde bile tek bir milletvekili çıkaramamasının
nedeni
bilinseydi,
Kılıçdaroğlu'na
"Dersimli Kemal'im"
ifadesinin
hesabı sorulmaz mıydı?..
Ona "Bu da nereden çıktı?" denilmez miydi?..
Sadece Kılıçdaroğlu
değil, onun bu yanlışlarına
göz yumanlar da
hatalar zincirinin
halkasını oluşturmaktadır...
O halkada,
partide "polit büro" üyesi gibi
değişmeyen isimler,
alım satımdan 
nemalananlar,
bir grup medya
kuruluşları,
belediyelerle dümen suyuna
giren
bazı gazeteciler, halkı 
kaale almayan birtakım milletvekilleri,
etnik yapıdan beslenen
il ve ilçe başkanları,
çok mu masum sanki?..
Bu süreç
nereye gider bilemem
ama
CHP tabanında ciddi anlamda,
"Atatürk'ün emanetine
daha fazla zarar vermeyin"

diye feryat
eden binlerce
insanın
sesi giderek yükseliyor...
Bu insanlar,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün,
Türkiye Cumhuriyeti'nden sonra
"İkinci büyük eserim" diye tanımladığı
CHP'de;
kişi, zümre ve
etnik yapıların
tahakkümüne
son verecek
bir "taban hareketi" başlatırsa,
hiç şaşırmam!..
Yoksa, böyle devam ederse
iktidar özlemiyle
yanıp tutuşan
partililerin ömrü,
"Ne olacak bu CHP'nin hali?"
sorusuna cevap aramakla
geçecek!..
Tıpkı, leyleğin ömrünün
"Laklakla" geçmesi gibi...