Türkiye; Diyarbakır'ın
Kulp İlçesi Kaymakamı Burak Akeller ile
geçen cuma namazında
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca 
gönderilen
hutbe metnindeki
şehitlerle ilgili paragrafı okumayan
ya da atlayan
imam arasında
geçen olayı tartışıyor...
Bu meselenin
daha iyi anlaşılmasına
katkı vermek için
sizleri
26 yıl öncesine
götürmek istiyorum...
Hafızam beni yanıltmıyorsa,
1998 yılıydı...
Diyarbakır'da,
"Türkiye Gazeteciler Federasyonu"nun
"Başkanlar Meclisi
Bölge Toplantısı"
vardı...
O dönemde, Samsun 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye Gazeteciler
Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı olarak,
toplantıya katılmıştım...
Bizleri konuk eden
Güneydoğu Anadolu Gazeteciler
Cemiyeti Başkanı
Naci Sapan, aynı zamanda
Hürriyet Haber Ajansı'nın
bölge müdürü idi. Merkezi Ankara'da bulunan
Gazeteciler Cemiyeti'nin başkanı Nazmi Bilgin ağabeyimiz de
genel başkanımızdı...
Toplantıya 57 cemiyet başkanından 25'i katılabilmişti...
Terör olaylarının yoğun olduğu
yıllardı...
Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti'nin
hizmet binası,
Diyarbakır surlarının önündeki
bir parkın içindeydi. Cemiyetin etrafında
geniş güvenlik önlemleri alınmıştı...
Toplantı cuma günüydü...
Öğle vakti
ara verildiğinde,
bir arkadaşımla birlikte
cemiyetin karşısında bulunan eski bir 
iş hanındaki mescide gittik...
Diyarbakırlı olmadığımız
anlaşılmıştı. Bakışlar
çok keskindi. İnsanlar, "Ne işiniz var burada?"
der gibiydi. Kuşkulanmıştık. "Burası cami, burada 
bir şey olmaz"
deyip,
hutbeyi dinlemeye başladık...
İmamın anlattıkları karşısında,
"Ne oluyor?" demekten
kendimizi alamamıştık. İmam;
demokrasi, insan hakları,
örgütlü toplum,
hak arayışı ve direniş gibi
ifadelerle bizi şaşkına çevirmişti...
Belli ki, Diyanet İşleri'nin
imamı değildi...
Arkadaşımla, "Nereye geldik?" dercesine
birbirimize baktık. Cuma namazının farzını kıldıktan sonra
mescitten hızla uzaklaşıp,
caddenin karşısındaki
cemiyete geçtik...
Yaşananları, Türkiye'nin çeşitli illerinden
gelen arkadaşlarla
paylaşırken,
bazıları
terör örgütü ve işbirlikçilerinin
din adamlarına
baskı yaptığını
iddia etti...
Ancak, hutbedeki
ifadelerin
baskıyla
söyletildiğine
inanmak mümkün değildi...
Diyarbakır'da
yaşadığımız bu olayı,
çoğu yerde anlattım, hatta yazdım da...
Şimdi dönelim,
Kulp Kaymakamı Burak Akeller ile
o cami imamı arasında
geçen
diyalog sırasında
geçen "Baskı" ifadesine...
İddiaya göre,
Kulp Kaymakamı Burak Akeller,
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gönderilen
metinde,
şehitlerle ilgili paragrafı okumayan ya da atlayan imama, "Neden böyle yaptın?" diye sordu. O da 'Bana baskı yapılıyor' deyince; Akeller, "Sen devletin imamısın kim baskı yapabilir?" diye onu uyardı. İmam, daha sonra darp edildiğini öne sürerek, rapor aldı...
Türkiye'nin gündemindeki
bu konuya, yıllar öncesinde
yaşadıklarımı anlatarak
yeni bir boyut getirmek istedim...
Kaymakam Akeller'in
tepkisini elbette
haklı görüyorum. Ancak, darp etmek yerine
imama kimlerin kendisine baskı yaptığını
öğrenmesi için bir soruşturma
başlatsaydı;
pusuda bekleyen
birtakım asalakları
da malzemesiz bırakacaktı...
Gerçi, orada yaşayan devlet görevlilerinin
ruh halini bilmeden de
buradan ahkam kesmek
kolay elbette...
Devam edelim ve
bir hatırlatma 
daha yapalım...
1997 yılıydı...
Anadolu Ajansı'nın
bölge müdürü olarak
hac farizasını yerine getirecek olan dönemin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan'ı
takip etmek için
Suudi Arabistan'a gittim...
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın
Mekke'de Mesfele bölgesindeki
misafirhanesinde kalıyorduk. Diyanet,
gazetecilere
yardımcı olması için
o dönemde Maden İlçe Müftüsü 
Nimetullah Erdoğmuş'u
"mihmandar" olarak 
görevlendirmişti...
O, hepimizin
sevdiği bir insandı ve
dini birtakım sorulara
ayrıntılı biçimde cevap veriyordu...
Onu, o zamanlarda
terör örgütü PKK'nın uzantısı
bir parti ile ilişkilendirmek
gerçekten haksızlık olurdu...
Gerçi hiç siyaset
konuşmamıştık!..
Uzatmayalım...
Aradan yıllar geçtikten sonra
Nimetullah Erdoğmuş,
Diyarbakır İl Müftüsü oldu. Emeklilik sonrası
HDP'nin iki dönem Diyarbakır
milletvekilliğini yaptı...
NOKTA...