Başka insanları küçümseyerek kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sanan tiplerin, eninde sonunda bir "akrep" gibi kendilerini soktuklarına çokça tanık olduk!.. Omzuna basarak yükseldikleri, ihtiyaç duyduğunda her türlü desteğini gördüğü insanların geçmişte yaptıklarını unutanları, makamdan düştükten sonra da çok gördük!.. Makamlar gider, adamlık baki kalır, bu dünyada... Sonra, herkes imtihandadır!.. İnanmayanlar çevresine bir baksın!.. Kimler ne iken ne oldu?.. Uzatmayalım... "Akreplerin akıbeti" adlı öykümle sizleri baş başa bırakıyorum...   * * * Hacı Hasan, ünlü bir işadamıydı. Marketler zincirinin yanı sıra, inşaat sektöründe de önemli bir marka olmuştu. Çevresinde adeta bir "Güven abidesi" idi. Bu yüzden saygı ve sevgi görürdü. Genç yaşlarda hac farizasını yerine getiren Hasan, iyi bir aile reisiydi. Mütevazı yaşamında eşi ve iki çocuğuyla birlikte huzurluydu. Babası öldükten sonra annesini de yanına almıştı. Hacı Hasan, birini işe aldığında ya da birine ekmek kapısı açtığında onlara elinden gelen yardımı yapar, bu insanlara da kendisi gibi davranmalarını salık verirdi. Haklarını fazlasıyla alan çalışanlar, aidiyet duygusu içindeydi. İşyerlerinde kendi yerleri gibi çalışıyor, sahipleniyorlardı. Hacı Hasan'ın bu tavrına çevresinden bazı insanlar tepki gösterip, "Herkese iyilik yapılır mı?" diye eleştirenler de vardı. Onlara, "Allah rızası için yapıyorum" derdi... Kurupelit'teki 3 katlı bahçeli müstakil evde sıradan bir yaşamı vardı. Gösterişli bir yaşama asla izin vermezdi. Çocuklarını da böyle yetiştirmişti. Her akşam eve geldiğinde etrafına adeta ışık saçan Hacı Hasan, o akşam bedbaht bir durumdaydı. Eşi ve çocukları, onu ilk kez böyle görmüş, korkmuşlardı. Hiç kimse bir şey soramadı. Sofrada da herkes sessizlik içindeydi. Hacı Hasan'ın annesi Nurcan Hanım, emekli öğretmendi. Oğlundaki garipliği hissetti. Yemek bitince, onu odasına çağırıp, olup biteni öğrenmek istedi. Öyle de yaptı. Nurcan Hanım, Hacı Hasan'a "Oğlum sende bir hal var. Hiç böyle olmamıştı. Benimle paylaş istersen" dedi. Hacı Hasan, anlatmak istemedi. Annesi ısrarla aynı soruyu sordu: "Neyin var?" Hacı Hasan, derin bir iç çektikten sonra anlatmaya başladı: "Yalancılığıyla bilinen bir arkadaşım vardı. Herkes onun için farklı şeyler söylerken, onu kazanmak için yanıma aldım. Onu destekledim. Marketler zincirinin başına yönetici yaptım. Bazı arkadaşlarımın onun hırsız olduğunu söylediklerini, dinlemedim. Gözümle görmediğim ve tespit etmediğim bir şeye nasıl inanırdım? Ona çevre yaptırdım. Her şeyin yolunda gittiğini sanıyordum. Ama o benimle ilgili bazı iftiralarda bulunmuş. Yine inanmadım. Ancak, son olarak tesadüfen hakkımda söylediklerini kulaklarımla duydum. Yıkıldım adeta orada." Hacı Hasan'ın çok zoruna gitmişti. Herkese rağmen destek verip önemli yere getirdiği arkadaşının kendisi hakkında iftira atmasını hazmedememişti. "Böyleleri akrep gibi anne" dedi. Nurcan Hanım, "Akrep dedin de" diyerek söze girdi. "Üzülme, akrebin huyudur bu" Sonra oğluna akreple kurbağanın öyküsünü anlattı: "Kurbağa, dere kenarında gezinirken, akrep yanına yaklaşmış. Beni karşıya geçirir misin demiş. Kurbağa şaşkın ve korku dolu: 'Sen akrepsin sokarsın beni.' Akrep, 'Olur mu öyle şey. Seni sokarsam, ikimiz de derede boğuluruz' yanıtı verince; kurbağa, akrebin söylediklerini mantıklı bulmuş, almış onu sırtına. Derenin tam ortasında kurbağa sırtında bir acı hissetmiş. Kurbağa suya batarken, 'Neden yaptın?' diye sormuş. Akrep, 'Ne yapayım, bu benim doğamda var' demiş." Nurcan Hanım, anladın mı dercesine oğluna baktı ve "Allah'ın rızasını almaktan vazgeçme. Akrepler sıkışınca sonunda kendilerini de sokar. Bırak da o kendi kendini bitirsin" dedi. Aradan üç gün geçmişti. Hacı Hasan, arkadaşının "komisyon" istediği şekerci Remzi tarafından öldüresiye dövüldüğünü öğrendiğinde, annesinin söyledikleri aklına geldi: "Akrep, bir gün sıkışınca kendi kendini sokar"   * * * Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...