Marina Abramoviç, altmışlı yıllarda bedeninin sınırlarını zihnin imkanlarıyla zorlayan, izleyiciyle ilişkisini uç noktalara taşıyan dünya çapında bir performans sanatçısıdır. Performans sanatı, araç olarak insan vücudunu kullanır. Marina’nın en çarpıcı performansı olduğunu düşündüğüm eser 1974 yılında yaptığı “Rhythm 0” eseridir. Bu eserinde Marina üzerinde kek, ruj, silah, bıçak, gül gibi yetmiş iki nesnenin bulunduğu bir masanın önünde altı saat boyunca pasif bir şekilde durur. Gösterinin başlarında kimi ziyaretçiler Marina’yı öpüp ona sarılır, kimileri ona kek yedirir, ruj sürer ve eline gül tutuşturur. Fakat performansın ilerleyen bir anında ziyaretçilerden biri Marina’ya bir tokat atar ve Marina’nın hiçbir tepki vermemesi üzerine performansın seyri değişir. Bu sefer diğer ziyaretçiler de gelip tokat atmaya başlar, rujla sanatçının vücuduna hakaret ve küfürler yazarlar, masanın üzerindeki silahı eline tutuşturup kafasına doğrulturlar ve bıçakla sanatçının vücudunda kesikler oluşturmaya başlarlar. Tehlikeli bir hâl almasıyla performans, Marina ağlıyorken, güvenlik görevlileri tarafından sonlandırılır. Bu aslında önemli bir nokta, performans ziyaretçilerden herhangi biri tarafından değil, güvenlik görevlileri tarafından sonlandırılıyor... Oysaki ne kadar da masum başlamıştı. Fakat çoğu kişi tarafından bir “deney” olarak nitelendirilen bu eserde, kimsenin tepki göstermediği ilk tokat ile başlayan kötülük, Marina’nın hayatını tehlikeye atacak bir noktaya geldi. Kötülük, çok eski çağlardan günümüze gelmekte olan hemen hemen her dönemde kendini gösteren önemli bir sorundur ve birçok din ve kültürde kötü davranış düşünce, bencillik ve fenalık olarak tanımlanır. Hissedebilen bir varlığa kasıtlı olarak acı verilmesidir. İnsana özgü ancak anlaşılamayan bir biçimde, davranışın kin ve nefretle kavuşmuş halidir. Genel olarak bilimsel çalışmalar, kötülük davranışına ait gerçeklerin iç kaynaklı mı yoksa dış kaynaklı mı olduğu konusunda hatalı yargılarda bulunma eğiliminde olduğumuzu göstermiştir. İnsanoğlu genel olarak “kötü” davranışı başkası yapmışsa nedenini yapanın kişiliğine, kendisi yapmışsa çevresel faktörlere bağlama çabasındadır. Oysa “iyi” davranışlar sergilemişsek bunu kişiliğimizin bir ürünü olarak görürken, başka insanların yaptıkları iyiliklerin nedeni olarak dış faktörleri aramaya kalkışırız. Örneğin çalıştığımız işyerindeki bir insanın başarısını onun yüksek yerlerdeki tanıdıklarına, kurduğu ilişkilere ya da basitçe şansına bağlarız. Oysa biz kariyer basamaklarını hızla tırmanıyorsak, bunu yeteneklerimize ve çalışkanlığımıza atfederiz. Sınavdan kötü not almışsak bunu hocanın kıt notuna, soruların kalitesizliğine, gözetmenin ayak seslerine bile bağlayabiliriz; ancak bir başkası kötü not almışsa bunu doğrudan onun hak ettiğini düşünürüz. Genel olarak “bize” göre diğerlerinin yaptığı kötülüklerin nedeni onların “kötü” insan olmasıdır. Ancak hemen hemen hiçbirimiz “diğer” dediğimiz grubun içinde bizim de olabileceğimiz ihtimalini düşünmeyiz. Çoğu insan belirli koşullar altında diğer insanlara haksızlıkta bulunur, kötülük yapar hatta öldürür. Bu tüm insanlar için geçerli olmasa da insanların çoğu için geçerlidir. Çevre kirliliği ile ilgili serzenişte bulunup yere çöp atanlar, yayalara yol vermeyenler, diğer insanların da çoğunun benzer şeyi yaptığı için kendi yaptıklarını hoş görürler. Kadına şiddeti kınayıp sonra kadına vuranlar, bunun gerekçesi olarak o kadının “kötü davranışlarını” ve bunu “hak ettiğini” savunurlar. Yaptığınız hemen hemen her kötülüğü, toplumun çoğunluğunda bu “kötülük” normal olduğu ya da şartlar sizi buna zorladığı için “kabul edilebilir” görebilirsiniz. Okullardaki tarih kitaplarının içeriğini hatırlayın, eğitim süreci içinde size öğretilen tarih, “sanat tarihi” ya da “bilim tarihinden” çok ağırlıklı olarak savaş tarihidir. İnsanlık tarihi gerçekten büyük katliamlar ve savaşlarla doludur. Katiller, katli haklı görür ve kurbanı suçlar. İnsan öldürenler, işkence edenler, tecavüz edenler, bu olayların yaygın olduğu toplumlarda kendinde sorumluluk hissetmezler ve işin kötüsü gaddarca suçlar işleyenler sadece gaddar insanlar değil, çoğu zaman sıradan insanlardır. Çünkü kötülük sıradandır... Uzm. Dr. Gözde Yontar Psikiyatrist & Psikoterapist