Tufan HAMARAT/İZMİR, () - İZMİR'de, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) ve Kalkınma Bakanlığı ortak girişimi sonucu, yaklaşık 150 milyon TL'lik yatırımla toplam 27 bin 500 metrekare alanda kurulan Türkiye'nin ilk ve tek uluslararası biyotıp ve genom merkezinin 'Yaşam için Yaşam Bilimleri' temalı açılış programı ile ilgili DEÜ İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi'nde (İBG- İzmir) basın toplantısı düzenlendi.
DEÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, kanser, diyabet, romatizma ve kan hastalıkları başta olmak üzere çok sayıda rahatsızlığın tedavisinde kullanımı hızla artan biyoteknolojik ilaçların, dünyanın sayılı genetik uzmanlarından İBG- İzmir Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk öncülüğünde, merkezde üretileceğini kaydetti.
Balçova'daki DEÜ Sağlık Yerleşkesi'ne kurulan İBG- İzmir binasındaki basın toplantısına DEÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, merkezin müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk, merkezde görevli akademisyenler ve hastane yöneticileri katıldı. İBG- İzmir'in Doğu Avrupa'nın en büyük merkezi olduğuna değinen Rektör Füzün, 2006 yılında inşaatına başlanan ve ilk etapta üniversite bünyesinde yapılması düşünülen merkezin bir proje hazırlanarak Kalkınma Bakanlığı'ndan alınan destekle tamamlandığını hatırlattı. Yaklaşık 150 milyon TL'lik yatırımla hayata geçirilen merkezin yapımına destek verenlere teşekkür etti. Merkezin, Türkiye Cumhuriyeti boyunca Kalkınma Bakanlığı'nın en büyük araştırma projesi olduğunun altını çizen Rektör Füzün, Cumhuriyet'in kuruluşunun 100'üncü yılında, merkezi dünyanın sayılı merkezleri arasına sokmak için çalışma yapacaklarını belirtti. Merkezin açılışına da değinen Prof. Dr. Füzün, "Dağlıca'dan acı bir haber aldık, şehitlerin yakınlarına sabır, yaralılara şifa diliyorum. Böyle bir ortamda kutlama yapmak doğru olmaz. O nedenle açılış bilim şenliği niteliğinde olacak. İki gün sürecek etkinlikler kapsamında, Nobel Ödüllü bilim insanları konuşma yapacak. Merkezin yapılmasında önemli destekleri bulunan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı da davet ettik, ancak yoğun programı nedeniyle kendisi açılışa katılamayacak. Burada Türkiye'nin geç kaldığı şeyi yapacağız. Bilim üreteceğiz ve bunu ticari hale getirerek üretime geçmesini sağlayacağız" diye konuştu.
3 FUTBOL SAHASI BÜYÜKLÜĞÜNDE
İBG- İzmir'in Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk, merkezin teknik özellikleri hakkında bilgiler verdi. Toplam 27 bin 500 metrekare alanda kurulan merkezin yaklaşık 3 futbol sahası büyüklüğünde olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Öztürk, "Merkezde, yüksek nitelikli laboratuvarlar, deney hayvanları üretim ve laboratuvarları, biyogüvenlik laboratuvarları, Türkiye'nin her yerinden gelen yüksek teknoloji gerektiren analizleri yapabilecek 13 hizmet birimi gibi birçok çalışma alanı var. Merkezin yüzde 80'lik bölümünün açılışı bu hafta yapılacak. Şu an yaklaşık 100 kişi bulunuyor bunlardan 30'a yakını öğrenci. Ayrıca ABD, Hindistan, İran, Almanya, Hollanda, Bosna- Hersek, Güney Kore, Çin ve Ürdün'den yabancı araştırmacı öğrenciler de yine merkezimizde bulunuyor. Araştırma ve inovasyon için aralarında akademisyen ve uzmanların da bulunduğu 27 ekip oluşturuldu. Genomik, Akış Sitometresi ve Hücre Tasnifleme, Histopatoloji, Hibridoma ve Monoklonal Antikor, Görüntüleme ve Vivarium birimleri kullanıma hazır. İnşaatı devam eden bazı birimlerimiz de var" dedi.
TÜRKİYE'NİN BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLARI İZMİR'DE ÜRETİLECEK
21. Yüzyılın en önemli sağlık sorunları olarak kabul edilen kanser, obezite, bulaşıcı ve nörolojik hastalıklar gibi küresel sağlık sorunlarının önlenmesi, teşhisi ve tedavisine yönelik yenilikçi teknolojiler, araçlar ve hizmetler geliştirmeyi amaçladıklarını söyleyen Prof. Dr. Öztürk, söz konusu merkezin dünya ölçeğinde oluşturmanın zor olduğunu vurgulayıp, "Türkiye'de benzer heveslerle kurulmuş ama bizim geçen 2 yılda başardıklarımızı başaramamış merkezler var. Biz burada yaklaşık 100 kişilik ekibiz. Merkez yüzde 100 faaliyete geçtiği zaman günde 500 kişinin girip çıktığı bir yer olacak. Binanın içini doldurmak için de üniversite fedakarlık yapacak, elbette her şeyi üniversiteden de beklememek gerekiyor. Buranın, Paris'in doğusu ile Hindistan'ın batısı arasında birçok özelliği taşıyan bir merkez olmasını istiyoruz. Üniversitenin mevcut kadrolarını, yurt dışında yetişmiş kadrolarla bir araya getirmek istiyoruz. 10 milyon TL dış kaynaklı proje ile başladık. Gelecek hafta 25 milyon TL TÜBİTAK projesi gelecek. Burada Türkiye'nin biyoteknolojik ilaçları üretilecek. Kök hücre tedavisiyle ilgili çalışmalar yapılacak" diye konuştu.
İLAÇTA DIŞA BAĞIMLILIK ORTADAN KALDIRACAK ÇALIŞMALAR
Merkezle Türkiye'nin ilaçta dışa bağımlılığının ortadan kaldırılması için çalışmalar yapılacağını belirten Prof. Dr. Öztürk şunları kaydetti:
"Türkiye'de yaklaşık 800 ilaç türü ve yaklaşık 15 milyar dolar ilaç harcaması var. Türkiye'de kullanılan biyoteknolojik ilaç sayısı 150 ve bunun için harcanan para 3 milyar TL. Bu ilaçların hiçbiri Türkiye'de üretilmiyor. İlaçta dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak çalışmalar yapmak istiyoruz. Ayrıca belediyelerden de bir talebim var. Merkezimin yakınında biyoteknoloji firmaları için yer ayırmalarıdır. İlerleyen dönemde, tedavi konusunda çalışan firmalar bu bölgeye gelecek ve istihdam ortaya çıkacak."
KÖK HÜCRE ÇALIŞMALARI
İlaçla tedavi edilemeyen hastaların ölüme terk edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Öztürk, bunun için kök hücre tedavisinin önemine değinip, "Japonlar kök hücre tedavisinde başı çekiyor. Kök hücre ve gen tedavileri ile insanlar kurtulabiliyor. Tamir edilmiş kendi hücreleri ile tedavi oluyorlar. Akdeniz anemisi ve talasemi kök hücre ile tedavi edilebilen hastalıklardan. Kanserle ilgili de önemli gelişmeler var. Kanser hücreleri her insanda var ancak vücudun bağışıklık sistemi çok güçlü olduğu için bu hücreler ortaya çıkamıyor. Bu hücreler vücutta kendilerini çok iyi saklıyor. İmmünoterapi yöntemi sayesinde kendi bağışıklık sisteminin gücüyle kanseri yok etmek mümkün bu konuda çözüm üretmeye çalışacağız" dedi.
DENEYLER GÖNÜLLÜRLER ÜZERİNDE YAPILACAK
Üretilen ilaçların ilk etapta hücreler üzerinde, başarılı sonuç alınması durumunda insana yakın hayvanlarda denendiğini belirten Rektör Prof. Dr. Mehmet Füzün de, "Son aşamaya, kadar gelindiğinde ilaçların başarılı olması ve zarar vermediğinin belirlenmesinin ardından gönüllülük esasına göre insanlar üzerinde denenecek. Tabi ki bunun o kişilere bir getirisi de olacak. Bununla ilgili klinik araştırma birimi kuruluyor" diye konuştu.

FOTOĞRAFLI