Küresel iklim, doğanın tahribatı, fosil yakıt tüketimi beraberinde canlı yaşamını tehdit eden kuraklık ve kirli havayı getirdi.
Son yıllarda yaşanan kuraklık, ciddi boyutlara ulaştı. Gerileyen yağıştan dolayı susuzluk tehlikesi iyiden iyiye kendini göstermeye başladı. Kentlere içme suyu sağlayan barajlar boşaldı, yetkililer “tasarruf” çağrısını her gün yineliyor. Yeni su kaynakları arayışı olanca hızı ile sürüyor. Türkiye’nin değil, dünyanın temel sorunu su kaynaklarının kuruması. Çözüm bilinçli tüketimin yaygınlaşması.
Sadece kuraklık değil, kirlilik de Türkiye’nin sağlığını ve havasını bozdu. Kömür, petrol gibi hidrokarbon ve yüksek oranlarda karbon içeren fosil yakıt tüketimi, sıcaklığın sürekli yükseldiği küresel iklime yol açıyor, havayı kirletiyor, yeşil doğayı kahverengine dönüştürüyor
Öylesine ciddi boyutlara ulaştı ki hava kirliliği, her yıl binlerce can alıyor. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayımladığı  “Kara Rapor 2022” başlıklı araştırmaya göre hava kirliliğine bağlı hastalıktan ötürü 2021 yılında Türkiye’de 42 bin 67 kişi yaşamını yitirdi. Hava kirliliği  öldürmese bile sakat bırakıyor. Genci de yaşlısı da gri tehdidin kıskacında.
Hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerine ilişkin çalışma yürüten 15 sağlık, çevre ve iklim örgütünün oluşturduğu “Temiz Hava Hakkı Platformu” düzenli araştırmalarıyla kirli havanın  ötelenemez bir sorun olduğuna dikkat çekiyor. Her yıl gerçekleştirdiği bu tür çalışmalarıyla bir anlamda toplumsal uyarı görevi yapıyor.

İlginç olan, on binlerce canını asrın felaketine kurban veren deprem bölgesinde hava kirliliğinin giderek artması. Evleri barkları enkaz altında kalan bölge insanı daha fazla kirli havaya maruz kalıyor, solunum yolu hastası olarak yaşamını yitiriyor. 
Enkaz kaldırma sırasında çevreye yayılan toz ve dondurucu soğukta açık alanlarda yaktıkları ateşten kaynaklanan kirlilik, depremzedelerin sağlığını etkiledi. Hekimler bunun olumsuzluğunun ileriki yıllarda görüleceğini belirtiyor. Gariban depremzedeler bir yanda deprem acısını yaşarken bir yanda da kirli havayı içlerine çekti.     
Doğalgaz ve elektriğin pahalı olması insanları zehir saçan kalitesiz yakıt türevlerine, başta da kömüre yöneltiyor. İthal edilen, diğer yakıt  ürünlerine göre bir ölçüde ucuz olan kömür, aslında zehir deposu. Ancak insanlar ne yapsın. Ya kirli ithal kömüre alıyor ya da belediyelerin ve diğer yardımlaşma kurumlarının ücretsiz dağıttığı kömürü yakmak zorunda kalıyor. Fabrikaların filtresiz bacalarından yayılan siyah duman, canlı yaşamı kadar doğaya da darbe vuruyor.  
Elektrikte yüzce 15 indirim yapıldı. Doğalgaz ve akaryakıtta da indirim şart. Zira her iki ürün dünyada ucuzluyor. Bizde ise aksine zam geliyor. Şunu da belirtmekte yarar var, doğalgaz ve benzin, dizel de fosil yakıtlar. Kömür kadar olmasa havayı kirletiyor. Doğalgazsız yaşam da mümkün değil. Hiç olmazsa zararını en aza indirecek önlemler hayata geçirilmeli.
Temiz enerji ve hidroelektrik santrallere yoğunlaşmak kaçınılmaz. Tabii Karadeniz’de olduğu gibi önüne gelenin her dereye HES kurması değil...