Yeni yayın ihalesinde umulan tekliflerin gelmemesi Süper Lig takımları ile Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF) düş kırıklığı yarattı. Mevcut yayıncı kuruluş ile son yıllarda atağa kalkan Saran Grup genel pakete teklif verdi. Lakin, teklifler beklentilerin çok altında kaldı. 2016 yılında Digitürk, 590 milyon dolarla yayın haklarını kazanmıştı. 6 yıl sonra teklif edilen rakam 140 milyon dolar. Arada 450 milyon dolar gibi çok büyük fark var. Her iki kuruma 18 Şubat’a dek tutarı artırılması için süre verildi. O rakamlarda artış olmazsa kulüplerin Süper Lig TV adı ile yeni bir kanal kuracağı, maç yayınlarının buradan gerçekleştirileceği belirtiliyor. TFF’nin desteklediği bu düşüncenin sağlam altyapı olmadan hayata geçmesi zor gibi. Hadi oldum diyelim. Bu kez kulüpler taraftara dekoder satacak. En çok satacak kulüp gelirden en fazla payı alacak. Eğer hayata geçerse bu uygulama ile birbirlerine karşı “En çok taraftar bizde” diye böbürlenen kulüplerin gerçek taraftar sayısı da ortaya çıkacak. Yani saçları ak mı, kara mı önlerine düşünce görecekler. Gerçi çoğu dar ve sabit gelirli taraftarın bu hayat pahalılığı karşısında kuvvetle muhtemel yüksek rakamlarla satılacak dekoderi edinmesi zor ya… Asıl değinmek istediğim, Süper Lig’in marka değerinin 6 yılda 450 milyon dolar değer yitirmesi. Hiç kuşku yok ki, ligin bu denli rakamsal gerilmesinde yurt dışında izlenirlik oranının çok düşük olması, yani lig maçlarına Avrupa ve diğer ülkelerden talipli çıkmaması, karşılaşmaların giderek niteliksiz hale dönüşmesi önemli etmen. Aldıkları milyon dolarlara karşın bir türlü yeteneklerini sahaya yansıtamayan oyuncuların temposuzluğu, sürekli yan ve geri paslarla izleyiciyi bıktıran korkak futbol anlayışı, 90 dakikalık karşılaşmanın neredeyse üçte birine yakın sürenin durması ve seyir zevkinden yoksun yavan oyun Süper Lig’i izlenmekten çıkarıyor. Nefes kesen Adanademirspor-Beşiktaş maçı gibi arada bir tempolu karşılaşmalar da oluyor. Ama çok az. Bu da katkı sağlamıyor Süper Lig ve alt liglere. Sezon başında İngiltere’nin Watford takımına transfer olan, ara dönemde yeniden Fenerbahçe’ye dönen Ozan Tufan’ın “Premier Lig’de maçlar öyle tempolu oynanıyor ki, top taca çıktığında veya sakatlıktan ötürü durduğunda ancak soluklanıyordum” sözü tüm çıplaklığı ile Süper Lig gerçeğini gözler önüne seriyor. Büyük umutlarla, devasa transfer ücretleriyle Türkiye’ye gelen çoğu yaşlı yabancıların beklentilerin uzağında kalması, Avrupa maçlarındaki başarılarını yineleyememesi ve sık sakatlanması olumsuz yansıyor Süper Lig’e. Adeta niteliksiz ve çapsız futbolcu çöplüğü oldu Türkiye. Menajerlerin oyununa gelen kulüplerin irdelemeden, yeterince araştırmadan yabancıları transfer etmeleri hem kendilerine maddi anlamda zarar veriyor hem de Türk futbolu kan yitiriyor. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve diğer kulüpler adeta borç batağında. Tek nedeni de hesapsızca ve hovardaca yapılan transfer harcamaları. Bilmem nasıl çıkacaklar bu borç yükünün altından. Futboldaki bu niteliksizlik doğal olarak ulusal takım ile Avrupa Kupaları’nda mücadele eden kulüplere olumsuz yansıyor. Avrupa’da uzun süredir mart ayını göremedi Türk takımları. Bu tablodan tüm takımlar ders alıp, oyun kalitelerini yükseltmeli. Yayın ihalesi nasıl sonuçlanacak bakalım? Ya da kulüplerin kuracağı Süper Lig TV mi yolda?