Başbakan Yardımcısı BEKİR BOZDAĞ, bayramlaşma programlarına katılmak üzere geldiği Yozgat'ta,  gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.  Bekir Bozdağ, "CHP adalet yürüyüşünün ardından Çanakkale’de kurultay  düzenledi, daha sonra adalet konusunda söylemleri oldu. FETÖ’nün de soruşturma  kapsamı gündemde iken CHP’nin nasıl bir yol izlediğine ilişkin düşüncelerini  aktarır mısınız?" sorusu üzerine, CHP'nin yürüyüşünü "planlı bir adaleti istismar  yürüyüşü" olarak nitelendirdi.

KILIÇDAROĞLU'NUN ADAYLIK TAŞLARI DÖŞENİYOR...

  Başbakan Yardımcısı Bozdağ, "Planlı bir mühendislik hareketidir.  Tamamen dünya kamuoyunu, Türkiye’nin aleyhine yönlendirmek ve Kılıçdaroğlu’nun  2019’a cumuhurbaşkanı adaylığı sürecinde adaylık taşlarını döşemek, onun  adaylığını sağlamak maksadıyla yapılan bir siyasal çalışmadır." diye konuştu. Türkiye’de hak ve adalet konusunun milletin tamamı tarafından  önemsenen, değer verilen bir konu olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle skonuştu: "Adalet yüce bir değerdir, bu yüce değeri yüceltmek hepimizin ortak  görevidir. Ak Parti hükümetleri döneminde toplumun devlet imkanlarından aldığı  pay, sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak adil bir şekilde Türkiye’nin dört  bir yanına dağıtılmıştır. Baktığınız zaman bizim hükümetlerimizin  yatırımlarına  Türkiye’nin sadece bir iline, bir ilçesinde veya bölgesine değil, her yerde eş  zamanlı aynı anlayış içerisinde adımlar atılmıştır. Her yerde eş zamanlı aynı  anlayış içerisinde adımlar atılmıştır. Biz, bölünmüş yol dedik, Türkiye’nin her  ilinde eş zamanlı başladı. Toplu konutdedik, her yerde eş zamanlı başladı.  Doğalgaz dedik, Türkiye’nin dört bir yanına doğalgazgetirdik. Üniversiteler  dedik, Türkiye’nin dört bir yanına üniversiteleri bütün illere ulaştırdık. sağlık dedik, Türkiye’nin dört bir yanında sağlıkta büyük reformlar yaptık ve havayolu  dedik, halkın yolu haline getirdik. Dikkat edilirse eserleri Türkiye’nin dört bir  yanına dağıtılışında ve hizmetlerin milletimizin her bir ferdine ulaştırılmasında  adil ve eşitlik ilkesine uygun hakkaniyetli bir dağılım, Türkiye Cumhuriyeti ilk  defa AK Parti hükümetleri döneminde oldu.  AK Parti’ye oy versin vermesin, her  yerde adaletli bir dağılımı ve eşit yaklaşımı gördü. Ülkenin doğusuna ayrı,  güneydoğusuna ayrı, İç Anadolu’suna ayrı başka yerlerine ayrı politikalara ilk  defa AK Parti son vermiş, her yere eşit, her yere adil bir dağılımı siyasetin  merkezine koymuştur ve halk da bu adaletli eşit yaklaşım nedeniyle her seçimde  bize verdiği desteği artırmıştır."

 Halkın da bu dağılımdan, bu anlayıştan memnuniyetinin ortada olduğuna  işaret eden Bozdağ, bunun açık yüreklilikle söylemesi gerektiğini ancak bunu  değiştiren çevreler bulunduğunu kaydetti.  "Cumhuriyet Halk Partisi’nin adalet anlayışı sakat bir anlayıştır."  diyen Bozdağ, değerlendirmelerine şöyle devam etti: "Biz onların adalet anlayışını geçmişte adalet bakanlarının hakim ve  savcı alımlarında, ‘Ne yapacaktım, buraya ülkücüleri mi dolduracaktım’ şeklindeki  açıklamasıyla 'bugün kadrolaşacaksın ama yarın bunlar sana lazım olacak'  açıklamalarının altında görüyoruz. Yani CHP’li olanlara devlette yol açıp,  olmayanlara yolu kapamak, CHP’nin adalet anlayışının geçmişteki uygulamaları  örneği. Üniversite okumak isteyen kızlarımız arasında başı açık, başı kapalı diye  ayrım yapmak ve bu ayrımı da mahkeme kararlarıyla tescil ettirmek onların adalet  anlayışıdır. Haksızlığa adalet diyen mahkeme kararlarıyla bu adaleti tescil etti  diye övünen ve bu yasakları savunan bir hareket onların anlayışında başı açık  başı kapalı yavrularımız arasında ayrım yapıp bazılarına ortaöğretim,  yükseköğretim kapılarına sonuna kadar açıp bazılarına da kapıları sonuna kadar  kapatmak hem eşitlik hem adaletin gereğinde. Bu doğru bir şey mi?"

KUZEY IRAK'TA REFERANDUM: BÖLGEYİ İSTİKRARSIZLAŞTIRIR

Bir basın mensubunun, Kuzey Irak'ta bağımsızlık referandumu  gerçekleştirileceğini ve referandumda Türkiye'nin tavrının ne olacağını sorması  üzerine Bozdağ, Türkiye'nin bu konudaki tavrının çok net olduğunu söyledi.  Irak'ta toprak bütünlüğüne, siyasal birliğine, egemenliğine ve bağımsızlığına  saygının esas olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şunları kaydetti:      "Türkiye, bu birliğin bozulmaması gerektiğini yüksek bir dille ifade  etmiştir. Yapılacak halk oylamasının yanlış olduğunu sayın Cumhurbaşkanımız,  Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız yüksek düzeyde ifade etmişlerdir. Hem kamuoyu  nezdinde hem de yapılan ikili görüşmelerle ifade edilmiştir. Burada bu  referandumun yapılması, bölgeye huzur, istikrar getirmez, güvenlik ortamını  bozar, bölgeyi istikrarsızlaştırır ve bu bölgeden hiç beklenmedik sorunların  ortaya çıkmasına yol açar. Bölgede sadece Kürtler yaşamıyor, orada ihtilaflı  bölgeler var, Türkmenler ve Araplar var. Sadece Barzani'nin tek başına alacağı  kararla o bölgenin kaderinin değiştirilmesi mümkün değildir. Hepsi bu referanduma  karşıdır, Irak merkezi hükümeti de bu referanduma karşıdır. Dolayısıyla Türkiye  bu referandumun yapılmamasının doğru olduğunu, bölgenin huzuru, güvenliği,  istikrarı, barışı için referandumun ertelenmesinin şart olduğunu ifade etmiştir.  Umarız ki bu referandum ertelenir ve bölge daha fazla istikrarsızlığa,  huzursuzluğa, güvensiz ortama itilmez. Yeni kargaşanın, yeni karmaşanın ortaya  çıkılmasına fırsat verilmez. Türkiye bu referandumun ertelenmesi için gerekli  girişimleri bugüne kadar sürdürdü, bundan sonra da sürdürecektir. Ayrıca  Kerkük'ün de bu referanduma dahil edilmesi ayrı, büyük bir yanlıştır. Çünkü  Kerkük üzerinde pek çok ihtilaflı konu vardır ve bunların hiçbirisi açıklığa,  çözüme kavuşturulmamıştır. Hem Kerkük hem bölgenin tamamını kapsayan bu  referandumu Türkiye olarak yanlış görüyoruz, büyük bir tarihi hata olarak  görüyoruz. Bölgenin huzursuzluğuna, istikrarsızlığına, daha fazla güvensiz  ortamın oluşmasına yol açacak büyük bir yanlıştır. Umarız bu yanlıştan dönülür."

  YENİ SREBRENİTSA'NIN ARAKAN OLMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

 Basın mensubunun, "Myanmar'da Müslümanlara yönelik bir insanlık suçu  işleniyor. Türkiye'nin bu konuda nasıl bir adım atması bekleniyor? Bangladeş'e  Arakanlı Müslümanlara yönelik herhangi bir yardım yapılacak mı?" sorusu üzerine   Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara soykırımı andıran  büyük bir katliam yapıldığını söyledi.    Uluslararası toplumun Arakan'da yaşanan katliama kör, sağır ve dilsiz  olduğunu belirten Bozdağ, şunları söyledi:  "Oradaki gerçekleri görmek istemeyen, feryadı figanı duymak istemeyen  ve bu haksızlığı yüksek sesle ifade etmek istemeyen bir uluslararası toplumla  karşı karşıyayız. Türkiye bu noktada insanlığın sesi olmuştur, vicdanı olmuştur.  Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, hükümetimiz, Dışişleri Bakanımız  olmak üzere bölgedeki katliamların durdurulması, şiddetin sonlandırılması, huzur  ve güvenliğin tesis edilmesi bakımından önemli girişimlerde bulundu. Hem ülke  liderleri ile görüşmeler yapıldı hem Birleşmiş Milletler nezdinde girişimde  bulundu, hem İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde girişimlerde bulunuldu."

   Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, dün Bangladeş hükümetine  çağrıda bulunduğunu ifade eden Bozdağ, "Arakanlı Müslümanları kabul edin, sizin  masraflarınızı Türkiye olarak biz karşılayacağız" dediğini hatırlattı.  Bu çağrılarını yenilediklerini ama sessizliğin hala devam ettiğini  kaydeden Bozdağ, şöyle konuştu:  "Arakan'daki bu katliamlardan elbette ki birinci derecede sorumlu  Myanmar hükümetidir ama bu katliamı durdurma gücüne sahip olup da bu gücü  kullanmayan Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK),  uluslararası toplum ve diğer herkes bu katliamın devamından manen sorumludur.  Oradan kaçan, hayatını ailesini kurtarmak için yangın yerinden kaçanlara  kapılarını açmayan, onları ölüm tehdidi tehlikesiyle başbaşa bırakanlar da onları  katledenler gibi manen bu işten sorumludurlar, mesuliyetten kurtulamazlar. Bunu  buradan ifade etmek istiyorum. Myanmar'da yeni bir Srebrenitsa vakasıyla dünya  karşı karşıyadır. Bildiğiniz gibi Bosna Hersek'te dünyanın gözü önünde hem de  Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan ettiği yerde, Birleşmiş Milletlerin  seyrettiği bir ortamda, bir gecede 7 bin 500 Boşnak kardeşimiz şehit edilmişti,  bir soykırım yaşanmıştı. Şimdi bir benzeri Arakanlı Müslümanlara yapılıyor ve  burada da büyük bir katliam ile karşı karşıyayız. Yeni Srebrenitsa'nın Arakan  olmasına dünya izin vermemelidir. Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler  Güvenlik Konseyi, uluslararası toplum derhal harekete geçmeli. Bu kanlı,  gözyaşılı vahşeti durdurmalıdır."