"BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA KELEPÇE VURULAN ÜLKENİN İSMİ TÜRKİYE'DİR"

Bahçeli, "1 Kasım'da kazanın kim olduğu bellidir, ama kaybeden Türkiye'dir. Bunun somut sonuçlarına kısa zaman içinde şahit olmak mümkün olacaktır. 7 Haziran'dan 1 Kasım'a kadar Türk milleti korku tüneline alınmıştır. Sıkılan mermiler, patlayan mayınlar, şehirlerimize üşüşen canlı bombalar, Türkiye'nin Ortadoğu'nun rengine bürünmesi milli iradeyi sekteye uğratmıştır. Ankara saldırısının kendilerine yaradığını ve oylarını yükselttiğini söyleyen bir Başbakan'ı bu mazlum millet görmüştür. Davutoğlu "biz gidersek beyaz Toroslar gelirö diyerek korku hikâyeleri anlatmış ve milleti açık açık tehdit ederek demokratik tercihlere suikast düzenlemiştir. Tarafsızlığını tamamen kaybeden, inandırıcılığını elden çıkaran, hukuk ve adalet katliamcısı Erdoğan "400 milletvekili verilseydi terör olmazdı” diyecek kadar gözünü karartmıştır. 1 Kasım güvenli, objektif, dürüst, demokrasiye riayet çerçevesinde gerçekleşmemiştir. Ve 1 Kasım'da AKP tek başına iktidara gelmemiş olsaydı, emin olunuz, üçüncü defa sandığın yolu açılacaktı ki, bunu da AKP'li bir genel başkan yardımcısı çoktan itiraf etmiştir. Türkiye'nin demokratik seviyesi iniştedir. Türkiye, medya özgürlüğü, kişi hak ve güvenliği liginde küme düşmüştür. Başörtülü kadınlara kelepçe vurulan ülkenin ismi Türkiye'dir. Sonra dönüp başörtüsünün toplumda olumlu algılandığını söyleyen ve başı açıkları tahkir eden valilerin görev yaptığı ülkenin ismi Türkiye'dir. Televizyonlara baskın düzenlenen, zorla ele geçirilen gazetelere parti görevlileri atanan, okullara paralel operasyonları yapılan, dün dediğini bugün yalanlayan, diliyle kalbi arasında uçurumlar bulunan yöneticilerin bulunduğu ülkenin ismi de Türkiye'dir" dedi.

"1 KASIM'DA KAZANAN PKK'DIR"







Bahçeli, "1 Kasım'da kazanan PKK'dır. 1 Kasım'da kazanan bölünme projeleridir. 1 Kasım'da kazanan Dolmabahçe ihanetidir. 1 Kasım'da yüzü gülen İmralı canisi, Türk düşmanları, Türkiye'nin başına çuval geçirmek için kuyrukta bekleyen tüm çevrelerdir. Suriye'ye kara operasyonu için gün sayanlar 1 Kasım tezgahını kurmuşlardır. Öcalan'ın serbest bırakılması ve saraya alınması için fırsat kollayanlar 1 Kasım'a umut bağlamışlardır. Planlanan yeni anayasa ve başkanlık sistemiyle milli ve üniter devletin parçalara ayırılıp özerklik ve federasyon modelinin tesis edilmesi amacıyla 1 Kasım'a yatırım yapılmıştır. Türklüğün anayasadan çıkarılması konusunda AKP, yıkım ve bölünme lobilerine 1 Kasım'da randevu vermiştir. 1 Kasım diktatörlüğün teyidi, rüşvet ve yolsuzlukların tescili, ihanet ve melanetler serisinin küstahça ilamıdır. Güya ileri demokrasi diyenler, gerilemiş bir Türkiye'nin temellerini yeni Türkiye kepazeliğiyle kazmışlardır. Milliliği, dürüstlüğü ve ahlaklılığı yirmilik çiviyle bile çaksak üzerlerinde durmayacağını bildiğimiz ne kadar gafil varsa 1 Kasım'da derin bir nefes almıştır. 1 Kasım Türkiye'nin geleceğini, şimdilik bir kişiye ipotek edilmesine yaramıştır. Bu böyle sürmeyecek, bu cinnet dolu karanlık yıllar daha fazla devam edemeyecektir. AKP kazandığını sanırken, ilk günkü aşk ve 2002 ruhu ezberlerine boğulmuşken ahlaken, vicdanen ve esasen kaybetmiştir. Gün gelecek bunu herkes görecek, Türkiye'nin bahtı mutlaka açılacaktır. Bu şeref payesi de Milliyetçi Hareket Partisi'nin üzerine olacaktır" diye konuştu.

"ACI SADECE PARİS SOKAKLARINDA DEĞİLDİR"







Bahçeli, "15-16 Kasım tarihlerinde Antalya'da düzenlenen G-20 Zirvesi dün tamamlanmış ve sonuç bildirisi açıklanmıştır. G-20 Zirvesi Paris'teki terör saldırısının gölgesinde toplanmıştır. Fransa son yılların en acı katliamıyla karşılaşmıştır. Fransa'daki kanlı saldırıda 132 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de yaralanmıştır. Bu ülkedeki menfur terör saldırısını bir kez daha kınıyor, Fransızların acılarını paylaşıyor, taziyelerimi bildiriyorum. Fransa'nın terörün bu kadar tesirli ve ölüm saçan yüzüyle ilk kez tanıştığını söylemek doğal olarak aceleci bir yorum olacaktır. Yine de bu ölçüde bir saldırının, bu sayıda bir kaybın çok ender vuku bulduğu meydandadır. Acı sadece Paris sokaklarında değildir. Masum canlara sadece Paris'te kıyılmamıştır. Yıllardan beri PKK'nın Fransa'da beslenip Türkiye'de kan döktüğü, Paris'te teşvik edilip Diyarbakır'da, Ağrı'da, Van'da, Hakkari'de, Şırnak'ta cinayet işlediği bilinmektedir. Batı'nın terör örgütlerine ikircikli bakışı, teröristlere müsamahalı yaklaşımı, dahası kiralayıp saldırı emri vermesi yeni bir namertlik değildir. Maalesef Fransa'nın bu kapsamdaki sicili hiç de iç acıcı görülemeyecektir. Paris'te ölenlere elbette üzülelim, elbette katillerin bulunması konusunda ülkeler arasında işbirliği ve diyalog zeminleri kurulmasını dileyelim. Terörizm ateşi konusunda empati yapmak, duyarlı olmak, sorumluluk bilinciyle hareket etmek insanım diyen, insan haklarına hürmet eden herkesin vazifesidir. Ancak Bağdat'ta, Kerkük'te, Musul'da, Rakka'da, Şam'da, Ayn el Arap'ta, Ankara'da katledilen terör kurbanlarına da aynı vicdan ölçüsüyle yaklaşalım ve acıları rekabet ettirmeden teröre karşı ortak paydada buluşalım. Fransa yönetiminin düne kadar PKK'ya sunduğu geniş imkânları, verdiği destek ve sağladığı maddi imkanları gözden geçirip insanlığın safında yer alacağını ümit ediyorum. Paris saldırısının bir ders vermesini temenni ediyorum. Terör karşısında tarafsız, güvenli ve dokunulmaz bir alan olmadığı, silah tutan elleri koruyanların bundan er ya da geç olumsuz etkileneceği ortadadır" dedi.

"ANTALYA'DA BÜYÜK LAF ETMELERİ, TERÖRDEN YAKINMALARI TUTARLI DEĞİLDİR"







Bahçeli, "G-20 Zirvesi'ne terör damgasını vurmuştur. Antalya Zirvesi'nin önemli sonuçlarından birisi de, G-20 ülkelerinin terörizmle mücadele konusunda güçlü bir duruş ortaya koymuş olmalarıdır. Bu duruş önemlidir. Fakat terörün bu seviyeye gelmesinde, insanlığı ablukaya almasında Antalya'da taziye mesajı veren bazı ülke liderlerinin hatırı sayılır payı olduğunu da yabana atmamak lazımdır. IŞİD bir numaralı tehdit kategorisindedir. Peki bu kanlı çeteye silahları kimler vermiş, kimler Ortadoğu'yu karıştırmak için görevlendirmiştir? Bu örgütün silah fabrikası vardır da, kendi ihtiyacını kendisi mi karşılamaktadır? Bu sorulara yüreklice verilecek cevapları aslında tüm insanlık beklemektedir. Aldatmaya, timsah gözyaşlarına gerek yoktur. PKK'ya zoraki terör örgütü diyen model ortak ABD, ısrarla YPG'ye silah yardımında bulunmaktadır. O silahlardan çıkan kurşunlar Mehmetçiklere, polislere isabet etmektedir. Kandil'de PKK'nın yuvalanmasına göz yumanların, batı başkentlerinde teröristlerin mali ve militan kaynaklarını görmezden gelenlerin Antalya'da büyük laf etmeleri, terörden yakınmaları tutarlı değildir. Şayet teröre karşı ortak duruş sergilenecekse, ilk şart öncelikle G-20 ülkelerinin samimiyet testinden geçmeleri, geçmişteki politikalarıyla yüzleşmeleridir. Antalya'dan teröristleri telin edip, ülkelerine dönünce nerede kalmıştık diyerek terörle koyun koyuna yatanlara karnımız toktur. Eğer ki, G-20 ülkeleri tamamıyla ve önyargısız terörizm illetine tavır alırsa, biliniz ki, hiçbir terör örgütü ayakta kalamayacaktır. Dileğim başta Erdoğan olmak üzere, ülkemizde konuk olan diğer ülke liderlerinin bu sarih gerçeği idrak etmeleri, birbirilerinin yüzüne bakarak utanmalarıdır" diye konuştu.

"AKP'NİN MİLLETİMİZE YAPMAYI TAAHHÜT ETTİĞİ HER VAADİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ"







Bahçeli, "Paris'te ölenle Beyrut'ta, Sana'da, Mogadişu'da, Ankara'da ölen arasında bir fark yoktur. Zira maktulün kimliğini değil, katilin eşkâlini ve himaye edenini sorgulamak ve peşine düşmek asıldır. Bir Fransız düşünürünün 19.yüzyılda, "Paris'te bir adam öldürülürse bu bir cinayettir, doğuda elli bin insan boğazlanırsa bu sadece bir meseledir", sözünün tersine çevrilmesi ve yalanlanması için alınması gereken daha çok mesafe vardır. Küresel nitelikli terör kampanyasının derhal etkisiz hale getirilmesi için uluslararası zeminde işbirliği ve sağlam ittifaklar kurulmasının hayati olduğunu düşünüyorum. Türk milleti onca şehit verirken, teröristleri silahlandıranların, üzerimize kışkırtanların günah çıkarma iradelerinin dönemsel ve durumu kurtarmak adına yapmadıklarına inanmak istediğimizi bildirmek istiyorum. Sözlerime son vermeden bir kez daha ifade ediyorum, sizler, tıpkı Kürşat ve 40 çerisi gibi göstereceğiniz mücadeleyle içten ve dıştan kurulan ablukayı parçalayacak, millet vekaletini en iyi şekilde temsil edeceksiniz. Seçim Beyannamemizde yer bulan öneri ve sözlerimizin yasalaşması için her gayreti sergileyeceğiz. AKP'nin milletimize yapmayı taahhüt ettiği her vaadin takipçisi olacağız. Milletimizin varlığını, devletimizin bütünlüğünü temine yönelik demokratik mücadele ve müdahale hakkımız saklı kalmak üzere, vatandaşlarımızın yaşadıkları ağır ekonomik sıkıntıların aşılması, onların yararına olduğuna inandığımız her politikanın uygulanması için yapıcı ve uzlaşmacı bir tavrı ilke edindiğimizi belirtmek istiyorum. Çünkü bizler artık yalnızca partimizin ve seçim bölgemizin milletvekilleri değil aynı zamanda her meslek ve her yöreden, her inanç ve her coğrafyadan hizmet bekleyen vatandaşlarımızın da temsilcisiyiz. Bu aynı zamanda milliyetçi olmamızın doğal bir sonucudur. Milliyetçi Hareket Partisi yeni dönemde, Meclis bünyesinde böylesi bir anlayışın temsilcisi olmaya ve bu anlayışa öncülük etmeye, milletvekili sayısı ne olursa olsun niyetli ve kararlıdır. Cenab-ı Allah'tan bizleri mahcup etmemesini niyaz ediyorum. Gönlüyle ve yüreğiyle Milliyetçi Hareket'e desteklerini sürdürenlere sonsuz teşekkürlerimi tekraren ifade ediyor, yeni dönemin hayırlı olmasını diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu'nun saygıdeğer üyelerini saygı ve sevgi ile selamlıyor, bundan sonraki çalışmalarında üstün başarılar diliyorum. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum" dedi.