Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, "Komşu ülkeler Lübnan, Ürdün ve Türkiye mültecileri almakla sadece harika bir iş yapmakla kalmadı. Bazen Avrupa'daki tartışmalara bakıyor ve utanıyorum" dedi.

Avrupa Birliği (AB); Birleşmiş Millet (BM), Almanya, Kuveyt, Norveç,  Katar ve İngiltere'yle birlikte Brüksel'de "Suriye'nin ve Bölgenin Geleceğinin  Desteklenmesi" konulu bir konferans düzenledi. 70'den fazla ülke ve uluslararası  kurumun katıldığı yardım konferansında, Suriye'de önemli role sahip ABD ve Rusya  sadece bakan yardımcısı düzeyinde temsil edildi.

Ateşkes anlaşmasının garantörlerinden Türkiye ise konferansa, azami  katkıyı sağlayabileceği bir formatta katılma beklentisine ilişkin tatmin edici  bir yanıt alamadığı için katılmadı.

 Kimyasal saldırı kınandı

Suriye'deki kimyasal saldırının gölgesi altında geçen konferans  sonrası, ortak basın toplantısı düzenlendi. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik  Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Suriye'deki savaşın çok büyük  yıkıma yol açtığını kaydederek, "Özelikle konferans, hükümet ve DEAŞ tarafından  kimyasal silahların kullanılmasını ve dünkü saldırıyı kınadı." dedi.

Her kim tarafından olursa olsun kimyasal silahların kullanılmasının  derhal durdurulması gerektiğini söyleyen Mogherini, uluslararası insani yardım  kanunları veya insan haklarını ihlal edenlerden kim veya her nerede olursa olsun  hesap sorulacağını vurguladı.

"Sadece gerçek bir siyasi geçiş sorunu sona erdirir"

İnsani yardımların tek başına savaşı durduramayacağını ifade eden  Mogherini, "Suriyelilerin ihtiyaç duyduğu şey, ilgili BM Güvenlik Konseyi  karaları temelinde taraflar arasında müzakere edilmiş siyasi bir çözüm.  Konferans, açıkça herhangi bir çözümün merkezinde, Suriye halkının demokratik  taleplerinin karşılanması ve Suriyelilere güvenlik sağlanması gerektiğinin altını  çizdi. Sadece gerçek bir siyasi geçiş sorunu sona erdirir." ifadesini kullandı.

Astana'da varılan ateşkes anlaşmasına uyulmasının önemine değinen  Mogherini, bu noktada garantörler Türkiye, Rusya ve İran'a büyük sorumluluk  düştüğünü söyledi.

BM Genel Sekreter Yardımcısı ve İnsani İşler ve Acil Durumlar  Koordinatörü Stephen O'Brien, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (OPCW)  İdlib'de kimyasal silah kullanılmasına ilişkin çalışma yapmakla  görevlendirildiğini kaydederek, hazırlanacak rapor çerçevesinde sorumlulara hesap  sorulmasının önemine değindi.

"Lübnan, Ürdün ve Türkiye'ye bakıyor ve utanıyorum"

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, kimyasal silahların  kullanılmasının bir savaş suçu ve barbarlık olduğunun altını çizdi.

Suriye'nin kimyasal silah kullanmadığını öne süren Rusya'nın da bu  noktada ülkede bir çözüme ulaşılması için çabalaması gerektiğini belirten  Gabriel, sorunun çözümü için DEAŞ'la mücadele kadar taraflar arasında siyasi bir  diyaloğa da ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

İnsani yardımlara da değinen Gabriel, şunları kaydetti:

"Komşu ülkeler Lübnan, Ürdün ve Türkiye mültecileri almakla sadece  harika bir iş yapmakla kalmadı. Bazen Avrupa'daki tartışmalara bakıyor ve  utanıyorum. Lübnan ve Ürdün Almanya'nın nüfusunun yüzde 10'u hatta daha azı kadar  nüfusa sahip ve inanılmaz sayılarda sığınmacı alıyorlar. Bu ülkeler, Avrupa  ülkeleri standardına oranla daha fakirler. Avrupa'da sığınma alınması konusunda  isteğe baktığımızda, bu ülkelere teşekkür etmemiz ve utanmamız gerekiyor."

"Suriye halkı o kararın sonuçlarıyla yaşıyor"

İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, halihazırda yaptıklarından  sonra Beşar Esed'in görevde kalması için bir sebep görmediğini, Suriye'de 400  binden fazla kişinin ölümünde büyük sorumluluğun Esed'de olduğunu vurguladı.  Johnson, Esed'in görevi bırakacağı geçiş süreci tamamlanmadan Suriye için  Avrupa'nın, ülkenin yeniden inşasına yardım etmesinin mümkün olmadığını dile  getirdi.

Johnson, 2013'te de Suriye'de kimyasal silah kullanıldığını ve o dönem  ABD ve İngiltere'nin karşılık vermeme yönünde "tarihi" bir karar aldığını  hatırlatarak, "Korkarım ki bu karar Suriye'de alanı boş bıraktı. Herkes biliyor  ki, bugün bunun sonuçlarıyla yaşıyoruz. Suriye halkı o kararın sonuçlarıyla  yaşıyor. " değerlendirmesinde bulundu.