Önü alınmayan iş kazaları; ekmek peşinde koşturan gariban emekçiyi yaşamdan koparmaya, ailelerin ocağına ateş düşürmeye devam ediyor. 
Alev topu gibi her yeri saran pahalılık karşısında yaşam mücadelesi uğraşında, son derece düşük ücretle ve kayıt dışı çalışan işçiler, iş cinayetlerinin kurbanı oluyor. Ölüm sayısı, her yıl artan iş kazaları giderek “katliam”a dönüşüyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin raporuna göre 2022 yılının yedi ayında en az 1014 emekçi iş cinayetlerinde canını yitirdi. Yaz mevsiminden ötürü en çok iş kazası tarım, inşaat, taşımacılık işkollarında meydana geldi. Mevsimlik tarım işçilerinin çalıştıkları bölgelere ya da tarım yolculuğunda uygun olmayan ulaşım araçlarının kullanılması, eskiyen traktörler, işçilerin barınma alanlarının yetersizliği, ölümlerin temel nedenini oluşturuyor.
İnşaat işkolunda ise dış cephe iskele, çatı, asansör boşluğu gibi yüksekten düşme iş cinayetlerine yol açıyor. Ezilme göçük ile elektrik çarpmaları, inşaat işkolunda ölümlere neden olan diğer etmenler. Okulların kapanması ve çocukların tarım işkolunda çalışmaya başlamasıyla birlikte çocuk işçilerin ölümü de arttı. Yedi ayda 39 çocuk iş cinayetlerinin kurbanı oldu.  
Evinden ve ailesinden ırak yerlerde ekmek mücadelesi verirken yaşamını yitiren emekçilerin ölüm haberi gazetelerin iç sayfalarının eteğinde küçük haber olarak yayınlanabiliyor. Soma faciası gibi kitlesel olmayınca, haber değeri bile taşımıyor bazı medya organları için.
Avrupa şampiyonluk kürsüsünü terk edemediğimiz iş kazaları vahşi emek sömürüsü kayıt dışı istihdam önlenemediği,  denetimsizlik ve kuralsızlık engellenmediği, ağır yaptırımlar yetersiz kaldığı sürece daha çok can alacaktır. Olan düşük ücrete talim eden işçiye olacaktır.
Sadece yetişkin işçiler değil, yaz mevsiminde oyun alanlarında olması gereken, çocukluğunu doyasıya yaşayamayan minik emekçiler de iş cinayetlerinin kurbanı oluyor. Ölen çocukların üçte biri 14 yaş ve altında. Böylesine bir acımasız vahşet yaşanıyor. 
Günde 5 emekçinin ölümü ile Avrupa ve dünyada rekor kırıyor Türkiye. Oysa katliama dönüşen iş kazaları, kararlı ve etkili uygulamalar, ağır cezalar içeren yasal düzenlemelerle en aza düşürülebilir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı belirli aralıklarla kayıt dışı yerlere baskın yaparak denetlese bile yetersizliği günde 5 emekçinin yaşamı yitirmesiyle kanıtlanıyor. O cinayetler, bir süre sonra unutuluyor. Eski hamam eski tas devam ediyor can kıyımları.
Oysa yaşamın her alanında üreten, insanlara emeği ile dokunan işçiler, bu denli ucuz yaşama veda etmemeli. Onların da babası ve annesine kavuşmak için yollarını dört gözle bekleyen çocukları, ailesi ve yakınları var. Tek suçları işsizlikten ve yoksunluktan ekmeğini kazanabilmek için onuru ile her türlü zor koşullarda çalışmayı kabullenmeleri mi?   
Asıl sorumlu onları ilkel merdiven altı işyerlerinde veya kaçak maden ocaklarında sosyal güvenceden yoksun, asgari ücretin altında parayla çalıştıranlar. Bıçağın kemiğe dayandığı toplumsal soruna karşı bir şeyler yapmalı...