Kahta Akbal Kültür ve Yardım Derneği’nin düzenlemiş olduğu "Mevlana ve Manevi Arınma" Konferansı Kahta METEM konferans salonunda gerçekleşti.
Mevlana ve Manevi Arınma Konferansına, Kahta ikbal Kültür ve Yardım Derneği Başkanı Ebubekir Akbaş, Kahta İlçe Milli Eğitim Müdürü Halil Tünçmen, Eğitimle Diriliş Dergisi yönetim kurulu üyeleri, Kahta Devlet Hastanesi eski Baş Tabibi İlyas Öner, Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Mustafa Işık, STK’lar ve vatandaşlar katıldı. Kuran tilaveti ile başlayan konferans Kahta İkbal Kültür ve Yardım Derneği Başkanı Ebubekir Akbaş’ın yaptığı açılış konuşmasıyla devam etti.
Akbaş konuşmasında, “Mevlana, bu toprağı mayalayan büyük ruhlardan biridir. Ama onu anlama ve anlamlandırma noktasında bizler, maalesef sadece tüketici olduk. Mevlana’yı iki şekilde tükettik.
Onu İslam’dan, Kur’an’dan ve Muhammedî yoldan ayrı sandık, ayrı saydık. Ayrı sanmak ve saymakla kalınmadı, adeta dine karşı bir din olarak Mevlevilik sunulmaya çalışıldı. Mevleviliğin içi boşaltılarak hümanizmanın bir parçası olarak sunuldu. Oysa Mevlana, İslam’ın seçkin temsilcilerinden, alim vaizlerinden ve ahlakçılarından, tasavvuf ve irfan yolunun mümtaz temsilcilerinden birisidir. Onu öyle anlamak, öyle değerlendirmek gerekirdi; bunu pek beceremedik.
Mevlana’yı okumadan, kulaktan duyma bir kısım önyargı ve telkinlerle anlamaya ve anlatmaya çalıştık. Daha çok dindar kesimin algısı, bu noktada tebellür ediyor. Tasavvufun inceliklerini bir türlü anlayamayan bu algı, Mevlana’yı okuyacak ve anlayacak vakit bulamadığından, kolay yolu tercih etti ve onu yanlış algılarla mahkum etmeyi tercih etti. Oysa Mevlana’yı biraz okusak, onun ilmini ve Kur’an’a olan bağlılığını görürüz. Velhasıl, bizler kendi değerlerimizi, birikimlerimizi ve ufuk açıcı mütefekkir, muhakkik ve âlimlerimizi okuyup anlamak yerine, ideolojik dar bakışın konforuyla değerlendiren bir millet olmuşuz. Bu dar bakışın, ilimle, sabırla ve temkinli çalışmalarla aşılacağına inanıyorum. Mevlana’mızı bu anma gününde rahmetle ve minnetle anıyoruz: Hakka doğru bakmayı, doğru anlamayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin” dedi.
Araştırmacı Yazar Yusuf Yetiş ise, konuşmasında; “Hz. Mevlânâyı gerçekten ihvan ümmeti olarak iyi tanımıyoruz. Kendisi hamdım, piştim, yandım olarak hayatını özetlemiş. Hz. Mevlana birçok ülkede geçen bir nehir gibidir. Nasıl ki bir nehirin geçtiği her ülke o nehire sahiplik eder. Hz. Mevlana da Afganistan’da doğduğu için Afganlar eserlerini farsça yazdığı için İranlılar Türkiye’de yaşadığı ve türbesi Türkiye’de olduğu içinde Türkiyeliler Hz. Mevlana’ya sahiplik ederler. Peygamberimiz (as) buyurur ki:" Cennet ağaçlarından bir ağaca rastlarsanız onun gölgesinde oturun. Meyvesinden de yiyin." Cennet ağaçları bu ümmetin alimleri, hayır zatları, ulemaları, peygamberimizin varisleridir. Zira Hz. Mevlana da, gölgesinde oturulacak, meyvesinden de istifade edilecek bir cennet ağacıdır. Ama bu güne kadar bu ağacın gölgesinde oturan, meyvesinden de istifade eden insanların sayısı beklediğimiz kadar da olmamıştır. Kendisi demek ki bu günleri de görmüş olacak ki aslında kendisini ifade etmiş ama nasipsiz insanlar yine bir şeyleri bahane ederek ondan istifade etmekten kaçınmış. Mevlana diyorki: "Ben hayata olduğum müddetçe Kur-an’ın gölgesiyim bendesiyim. Hz. Muhammed’in (a.s) baktığı yerin tozuyum, toprağıyım. Kim bu sözlerimden başka bana mal ederek naklederek sizlere söylerse ben o sözlerimden, o sözü söyleyenden de şikayetçiyim, davacıyım demiştir. Hz. Mevlana hak aşığı kur-an’ın bendesi. Hz. Muhammed’in yolunun tozu” dedi.