Seçmen, Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi için oyunu kullandı. 60 milyon 697 bin 843 seçmen, beş yıl görev yapacak 13. Cumhurbaşkanı ile 28. dönem parlamentosunu belirlemek üzere sandığa gitti. Yazının kaleme alındığı sırada sandıklar açılmamıştı. Yoğun katılımın olduğu seçimler sonucunda ister mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olsun, ister CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olsun, hangisi cumhurbaşkanı seçilirse seçilsin Türkiye’de yeni bir dönemin başlayacağı ortada. 21 yıllık iktidarını sürdürmek için vaatler yağdıran Erdoğan mı, “yine baharlar gelecek” muştusu veren, umutlar saçan Kılıçdaroğlu mu? Umarım ilk turda sonuçlanmış olur. Kuşkusuz kadınlar ile gençler belirlemiş olacak sandık utkusunu. Belki de ikinci tura kalacak. Türkiye’de ilk seçim 189 yıl önce, 1834 yılında İkinci Mahmut döneminde yapıldı. Seçmen, 14 Mayıs 1950’den bu yana 73 yıldır çok partili sistemde oyunu kullanıyor. Her dönem kazanan parti iktidarı elinde bulunduran partiden barış içinde yönetimi devraldı. Bu kez de aynısı olacak. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1950 yılında partisi CHP’nin seçimi yitirmesi üzerine Çankaya Köşkü’nü hemen boşalttı. Birileri tarafından otoriter ve faşist olarak nitelendirilen İsmet İnönü, sandıktan çıkan sonuca tez uyarak demokratlığını göstermişti. Hakkında söylenenlerin ne denli gerçeklerden uzak olduğunu bu tavrı çürütüyor. Her oy önemli ve demokrasinin namusudur. Türk halkı her seçimde olduğu gibi dün de kendine yakışan olgunlukla, beş yıl süre ile ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanı ve 28 dönem parlamentosunu belirlemek üzere oyunu kullandı. Seçmen oyu ile demokrasiye sahip çıktı, Türkiye’nin cumhuriyet ve kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinden asla ödün vermeyeceğini gösterdi. Sandık sonuçları ne olursa olsun, hangi lider veya parti kazanırsa kazansın Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli çağdaşlığa, laik demokratik hukuk devleti ile eşitlik ve özgürlüğe dayanmaktadır. Hiçbir güç bu
temeli yıkamaz. Sonuçların ülkenin çıkarına olması en büyük dileğimiz. Yurt içi ve
yurt dışında devasa sorunlarla boğuşan Türkiye’nin ayrışmaya ve bölünmeye değil, birlikte olmaya ihtiyacı var.