Samsun Valisi Orhan Tavlı, Kızılırmak Havzası'nın Türkiye'nin en önemli tarım alanlarından biri olduğunu belirterek, “Sivas’tan doğup Samsun’a kadar 14 ili kapsayan Kızılırmak, hem tarımsal üretimimizin hem de bölgesel ekonomimizin can damarıdır” dedi. Tavlı, havzanın yalnızca ekonomik değil, ekolojik ve kültürel açıdan da korunması gereken bir alan olduğunun altını çizdi.

DOĞAL KAYNAKLAR KORUNACAK

Kızılırmak Havza Su Kurulu’nun 2025 yılı toplantısı, Samsun Valisi Orhan Tavlı'nın başkanlığında, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü koordinasyonunda, Kızılırmak Havzası’nda yer alan 14 ilin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile uzmanların katılımıyla Samsun’daki Ömer Halisdemir Kongre ve Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıda, iklim değişikliği, su verimliliği, doğal kaynakların korunması ve Kızılırmak Havzası’nın sürdürülebilir yönetimi konuları ele alındı.

Samsun Valiliği uyardı: Denize girmeyin!
Samsun Valiliği uyardı: Denize girmeyin!
İçeriği Görüntüle

ÜRETİMİN VE YAŞAMIN KAYNAĞI

Vali Orhan Tavlı, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin en önemli tarım alanlarından biri olan Kızılırmak Havzası’nın yalnızca ekonomik değil, ekolojik ve kültürel bakımdan da korunması gereken bir bölge olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Sivas’tan doğup Samsun’a ulaşan ve 14 ili kapsayan Kızılırmak, taşıdığı suyla milyonlara hayat veriyor. Bu su, hem tarımsal üretimin hem de bölgesel ekonominin temelidir. Aynı zamanda, ülkemizin gıda güvenliği ve ihracat kapasitesi açısından da vazgeçilmezdir. Havzanın bereketli topraklarında en güzel sebzeyi, meyveyi ve tahılı yetiştiren çiftçilerimizin alın teriyle ürettiği ürünler, kaliteli, temiz ve güvenli gıda ihtiyacımızı karşılıyor. Kendilerine minnettarız.”

BOŞA HARCANACAK TEK BİR DAMLA SUYUMUZ YOK

Vali Tavlı, artan sıcaklıklar, düzensiz yağış rejimleri ve su kirliliğinin Kızılırmak’ın debisini azalttığını ve su kalitesini de olumsuz etkilediğini belirterek şöyle konuştu:
“Eğer bugün hep birlikte bu tehditlere karşı gerekli adımları hızlı ve etkin bir şekilde atmazsak, gelecek nesillerimize ne yazık ki sadece kuruyan nehir yatakları, verimsiz topraklar ve Kızılırmak'ın temiz suyla dolu olduğu güzel günleri yansıtan fotoğraflarını çerçevelerde izlemek zorunda kalabiliriz. Boşa harcanacak tek bir damla suyumuz, kirletilecek tek bir karış toprağımız yok. Toprağı daha fazla sulamak, daha fazla gübre atmak değil, doğru ve dengeli üretim yöntemleri kullanmak esastır.”

HEPİMİZİN ORTAK SORUMLULUĞU

Vali Tavlı, Kızılırmak Havzası’nın korunmasının yalnızca suyun değil, aynı zamanda bu topraklarda binlerce yıldır süregelen medeniyetlerin, kültürlerin ve doğal yaşamın korunması anlamına geldiğini belirtti. Toplantıda alınacak kararların ortak akıl ve iş birliğiyle şekillenmesinin önemine değinen Tavlı, şunları söyledi:
“Unutmayalım ki Kızılırmak Havzası'nın korunması ve sürdürülebilir yönetimi, tek bir ilin, tek bir kurumun değil, hepimizin ortak sorumluluğu. Ancak topyekûn bir yaklaşımla, ortak akılla ve iş birliğiyle bu konudaki sorumluluklarımızı yerine getirmiş olabiliriz. Toplantımızda ele alacağımız gündem maddeleri, ortak bir şekilde alacağımız çok değerli kararların da bu iş birliği ruhunun bir yansıması olacağına inanıyorum. Biz Kızılırmak Su Havzası'nı koruduğumuzda sadece suyu korumuyoruz. Bu havzadaki tüm medeniyetleri ve bugün üzerinde bu medeniyetlerin mirasını da yaşatıyoruz. Buradaki insanımızı da canlıları da tüm doğayı da korumuş oluyoruz. Kızılırmak Havzamızın geleceği, tüm canlıların ve insanlığın geleceği için hassasiyetle alacağımız kararların hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”

ÖNLEM ALINMAZSA SU KITLIĞI YAŞANACAK

Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Satuk Buğra Fındık da, son yıllardaki iklim değişikliğin etkisiyle su kaynaklarının üzerindeki baskının arttığını belirterek şunları söyledi: "Yapmış olduğumuz çalışmalar doğrultusunda 2100 yılına doğru su kaynaklarımızın yüzde 25 azalacağını, bu azalmanın etkisinin de yağışlardan ve özellikle sıcaklık artışından olacağını biliyoruz. Geçtiğimiz yıl yapmış olduğumuz su nüfus projeksiyonları çalışmaları doğrultusunda çok daha vahim bir durumla karşı karşıya olduğumuzu fark ettik. 2030 yılına doğru artık hem nüfusun artışıyla, Hem de iklim değişikliğinin etkisiyle su kaynaklarımızın yüzde 20 mertebesinde azalmasını beklemekteyiz. Şu an ülkemiz aslında su stresi çeken bir ülke. Ama 2030 yılından sonra artık biz önlem almazsa yine aynı şekilde faaliyetlerimizi sürdürürsek eğer su kıtlığı çeken, ülkeler pozisyonuna gireceğiz. Bizler suyu planlı, programlı bir şekilde yönetmek zorundayız."

Muhabir: ELVAN İLHAN