Saadet Partisi Samsun Milletvekili Mehmet Karaman kanun teklifinde yer alan bazı düzenlemelerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini zayıflattığını savundu. Karaman, “Bu düzenleme, yatırımcılara ‘önce projeye başla, çevresel etkiler sonra değerlendirilir’ anlayışının kapısını aralıyor. Oysa ÇED süreci, yalnızca bir bürokratik prosedür değil, çevreye olası zararların bilimsel veriler ışığında önceden tespit edildiği ve kamuoyunun da dahil olduğu hayati bir süreçtir” dedi.

SÖZLEŞMEYE AYKIRI

Saadet Partisi Samsun Milletvekili Mehmet Karaman, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinin hızlandırılması gerekçesiyle halkın katılım hakkının devre dışı bırakıldığını savundu. Karaman, bu yaklaşımın, bir yatırımın toplum yararına mı yoksa sadece sermaye çevrelerinin çıkarına mı olduğu sorusunun artık sorgulanamaz hale geldiğini ifade etti. Bu durumun yalnızca çevresel değil, aynı zamanda demokratik bir sorun olduğunu dile getiren Karaman, Türkiye'nin resmi olarak tarafı olmasa da birçok düzenlemesinde esas aldığı Aarhus Sözleşmesi’nin ruhuna da aykırı bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu vurguladı.

"FİİLEN BAYPAS EDİYOR"

Karaman, teklifin 2. ve 4. maddeleriyle getirilen “süper izin” mekanizması ve “üç ayda cevap gelmezse izin verilmiş sayılır” yaklaşımının kamu idaresini işlevsizleştirdiğini ve koruma statülerini fiilen yok saydığını belirterek, “Millî parklar, sit alanları, sulak alanlar boş araziler değil, bu milletin doğa mirasıdır” dedi. Karaman, ormanların sadece odun deposu olmadığını belirterek, “Onlar yağmuru getiren, toprağı tutan, iklimi dengeleyen varlıklardır. Anayasa’mızın 169. maddesi ‘Devlet ormanları korur ve genişletir’ demektedir. Ancak bu teklif, orman alanlarını madencilik faaliyetlerine bedelsiz tahsis ediyor, denetimini ormancıdan alıp madenciye veriyor, çevresel denetimi ise fiilen baypas ediyor” ifadelerini kullandı.

"NE BİLİME NE AHLAKA SIĞAR"

Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını da eleştiren Karaman, “Zeytin bu toprakların bereket simgesidir, Kur’an’da da adı geçen, halkın sofrasını süsleyen bir nimettir. Enerjiye karşı değiliz ama enerji adına zeytin ağaçlarını kökünden sökmek ne kalkınmadır ne de vicdandır. Bu teklif doğaya, hukuka ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzu zedelemektedir. Gerekirse tekrar gözden geçirilmeli, çevreye zarar verecek maddeler ya tekliften çıkarılmalı ya da ciddi şekilde daraltılmalıdır” diye konuştu.

Muhabir: NEJLA KAYA