Romatem Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mahmut Sami Şen, "Kansızlık ne demektir?",  "Kansızlığın sebep olduğu hastalıklar var mıdır?", "Anemi olup olmadığımızı kendimizde nasıl gözlemleyebiliriz?", "Çölyak hastalığı nedir?" sorularını Kanal S ekranlarında yanıtladı 

Kansızlık ne demektir?

Biz poliklinikte dâhiliye uzmanı olarak en sık karşılaştığımız hastalıkların başında bu geliyor tabi diyabet, hipertansiyonda var ama çok fazla hastamız olduğu çok önemli bir konu, çok yaygın bir konu ve yeteri kadar doğru bilgilerin olmadığını da düşündüğümüz bir konu halk arasında. Anemi diyoruz biz buna halk arasında kansızlıkta deniyor. Anemi ne demek kansızlık ne demek? Bilim vücudumuzda hemoglobin isimli bir hücre var bu hemoglobin biz nefes aldığımız zaman akciğerlerimize gönderdiğimiz oksijeni, oksijen, bronşlar sonra alveoller, hava kesecikleri sonra kılcal damarlarda hemoglobin isimli bir tane protein var bu proteinin ortasında kocaman bir demir molekülü var, oksijen bu hemoglobine yapışıyor ve adeta bir araç gibi bir vasıta gibi gitmek istediği dokuya hemoglobini aracı olarak kullanıp gitmek istiyor. Şimdi hemoglobin miktarı kanda az olduğu zaman bizim alveollerimizdeki, akciğerimizdeki oksijen tutacak yeteri kadar hemoglobin bulamadığı için gitmek istediği organlara gidemiyor bu organlara gidemediği zamanda beyin, böbrek, kas artık her neresiyse artık problemler çıkmaya başlıyor bu hemoglobin böyle bir molekül ortasında demir olan bir protein madde. Bunun biz kandaki ölçümlerde düşük olması durumuna anemi diyoruz. Erkeklerde kadınlarda farklı farklı normallerimiz var. Erkeğin normali alt sınırı kimi kaynaklara göre 13,5 kimi kaynaklara göre 13 kadında 12 veya 11,5.Bunlara daha da altında olduğu zaman biz anemi var deriz. Bu şekilde anemiyi tanımlayabiliriz. Yani burada şunu da söylemek lazım anemi bir hastalık ismi değildir.  Mesela bazen hastalarımız sohbet anında söylerler başka bilindik bir kronik hastalığınız var mı diye sorduğunuz zaman kansızlık var bende. Kansızlık kelimesi aynı ateş gibi, karın ağrısı gibi, baş dönmesi gibi bir belirtidir bir bulgudur. Bu bir hastalık değildir. Kansızlığa sebep olan hastalıklar vardır. Burada böyle küçük bir ayrımımız var.

Kansızlığın sebep olduğu hastalıklar var mıdır?

Kansızlığın sebep olduğu hastalıklardan bahsedemeyiz, kansızlığın sebep olduğu olumsuzluklar vardır. Bize yansımaları vardır ama kansızlığa belli başlı hastalıklar ve tıbbi durumlar sebep olur bu bir sonuçtur.

Anemi olup olmadığımızı kendimizde nasıl gözlemleyebiliriz?

Bizde anemi veya kansızlık olup olmadığını anlayabiliriz. Bunun çok meşhur, çok yaygın belirtileri var bu belirtilerinde nasıl olduğunda hangi organın oksijensiz olduğuyla alakalı örneğin az önce anlattık akciğerimizden oksijen tutunuyor beyine gidiyor beyindeki nöronlarımız oksijene ihtiyaç duyuyor bana biraz oksijen getirin çalışacağım, görev yapacağım hafıza, görme, motor hareketler vesaire. Beyine yeteri kadar hemoglobin gidemezse belirtiler başlıyor örneğin, görme bulanıklıkları, baş dönmeleri, zihinsel problemler, hafıza problemleri, unutkanlıklar bunlar beyinin yeteri kadar oksijen sunumuna ulaşamamasından dolayı yaşayabileceğimiz kendimizde hissede bileceğimiz belirtiler. Polikliniğe türlü türlü şekillerle hastalar bize geliyor mesela tabi halsizlik, yorgunluk en meşhuru gibi herkes bunu biliyor ama ben hafıza problemleri yaşıyorum, ben unutkan olmaya başladım özellikle çocukluk çağında biz hadi çocuk hasta muayene etmiyoruz ama çocukluk çağında okul başarısı, dersleri dinlemede, anlamada güçlük çeken çocuklar olabiliyor bunu da bazen çok uyanık, çok akıllı, çok bilinçli öğretmenler fark ediyor. Örneğin çok iyi, çok başarılı bir öğrenci de son bir yılda değişim, anlayamama, dersleri takip edememe, bir performans düşüklüğü, bir not düşüklüğü sezdiği zaman anne babasını çağırır o uyanık öğretmen derki bu çocukta bir değişim var, bir düşüş var bir çocuk doktoruna götürseniz mi acaba bazen öğretmenler bunu yakalar ama bizde kendimizde bu belirtileri fark edebiliriz çünkü günlük hayatta bize bu engel oluyor. Ondan sonra beyin dışında tabi kaslarımız var iskelet kası dediğimiz yoğun bir şekilde oksijene muhtaç bir dokudur. İskelet kasımıza yeteri kadar oksijen sunamazsak bu sefer kas ağrıları, kas problemleri, yorgunluklar, bacak kaslarımızdaki güçsüzlüğe bağlı yürüme problemleri, kalp kası yine aynı şekilde çok yoğun oksijene muhtaç bir dokudur. Kalp kasına yeteri kadar oksijen gidemezse bu sefer kalp performans düşüklükleri, çabuk yorulma, nefes nefese kalma, çarpıntı örneğin hastalarımız bize şöyle der benim evim dört katlı eskiden dört katı bir solukta çıkardım şimdi 2. katta dinleniyorum, mola veriyorum ya da buradan sahile kadar yürüyebiliyordum eskiden şimdi yarı yolda oturuyorum. Bir performans düşüklüğü, efor düşüklüğü ya da efor anında nefes nefese kalma bunlar en sık gördüğümüz belirtiler. Tabi yaşlılar çok özel bir grup, yaşlılarda dokular zaten yaşın verdiği bir yaşlılık durumu var. Çok çok daha kolay bu semptomlar ortaya çıkıyor yani biz gençler olarak biraz daha bunu kolay idare edebiliyoruz en azından yürüyüşümüz etkilenmiyor, merdivenimizi yine çıkabiliyoruz. Yaşlılarımız çok derinden etkileniyor hemen hastaneye başvuruyor.

Kansızlık sınırının düşüşü ya da artışına göre tedavi yöntemleri de değişiyor mu?

Biz bir kansızlık hastasıyla karşılaştığımız zaman dedik ya kansızlık bir hastalık değil ki böyle olmadığı için zaten kansızlık tedavisi diye bir kavramdan bahsedemeyiz. İlaç uygulanıyor ama burada bir dahiliye uzmanı bir hekim kansızlığın sebebini önce bulmak zorunda ondan sonra altında yatan hastalığın tedavisinden bahsedebiliriz. Kansızlık ve kansızlık tedavisi çok doğru değil. Kansızlığın sebebini bul önce bir hekim olarak bulduktan sonra zaten kansızlık nasıl bir karın ağrısı gibi bir şeydi ortadan kalkacak.

Kansızlığın çeşitleri nelerdir?

Bunların bir sınıflandırma modelleri var biz uluslararası kılavuzların ışığında bu sınıflandırmaları kullanıyoruz. Birinci sınıflandırma biçimi nedenine yönelik neden olduğuna yönelik sınıflandırmalar var. Birde biraz daha bize ait eritrosit dediğimiz kan pulcuğunun şekline yapısına ve dolgunluğuna göre sınıflama modeli var onu anlatmanın çok bir manası yok şu anda nedenine göre sınıflandırma bizi daha çok ilgilendiriyor. Neden kansız kalıyoruz odaklandığımız zaman doğru çözüme doğru bir şekilde varıyoruz. Birincisi ağızdan yeteri kadar demir alıyor muyuz, bir kere beslenme burada ilk sorguladığımız şey. Biz hastamızı karşımıza aldığımız zaman bunları sorguluyoruz. Sonra kan kayıpları vücutta kan kaybı olduğu zaman bol miktarda hemoglobin kaybediyoruz. Kan kaybının hızına göre de belirtiler çok farklı oluyor. Mesela bir travma, kaza kesilme durumunda 1 litre, 2 litre, 3 litre kan kaybettiğimiz zaman otomatik olarak kansızlık durumu oluyor. Burada belirtiler çok farklı ani kan kaybı olduğu için hemen şok tablosu, baş dönmesi, ayağa kalkamama. Bir trafik kazasıyla karşılaştık bol miktara da kanamış bir kazazede var yerde onu ayağa kaldırdığımız zaman hemen yere geri düşüyor. Akut kan kaybı belirtileri var ama en yaygın gördüğümüz kronik kan kaybı yani bir yerlerde bir kan kaybediyoruz. Bu en yaygın sindirim kanalında oluyor. Yemek borusunda, midede, kalın bağırsakta kan kaybediyoruz farkında olmadan bu da daha çok yaşlılık döneminde karşılaşıyoruz. Örneğin mide ülserleri, mide gastritleri artık nerdeyse çoğu gençte bile var. Gerek stres faktörleri gerek kötü beslenmeler midedeki ülser ve gastriti görülme sıklığını ciddi manada arttırdı. Ülserler neye sebep oluyor, ülser dediğimiz şey bir oyuk, midenin duvarına bir oyuk açıldığını hayal edelim, oyuk açılıyor sonra bir tane kılcal damara denk geliyor aynı kepçenin yeri kazarken su borusuna denk gelmesi gibi midedeki ülser oyuğu da oyularak bir atardamara denk geldiği zaman artık oradan kimisinde damla damla kimisinde oluk oluk artık orayı kanatmaya başlıyor. Bu eğer böyle sızıntı şeklinde bir kanamaysa hasta hiç fark etmeden kan kaybediyor. Hayatına devam edebiliyor, mesleğini yapabiliyor ama bir yandan kan kaybediyor bir de bu kanın bağırsakta akış hızı yavaş olduğu için dışkımızda kan olarak göremiyoruz. Bu sefer ne oluyor kronik kan kaybı az önce anlattığımız belirtiler ortaya çıkıyor. Bende bir gariplik var, ben kendimi halsiz hissediyorum, çabuk yoruluyorum. Aslında biz hastamıza kan kaybediyorsun dediğimiz

10 gün süren ve yoğun devam eden kanamalarda neden bunu biz yaşayalım kadın doğum uzmanları buna çok mantıklı çözümleri var tedavileri var. Bu ilaç tedavileriyle birlikte bembeyaz solgun ve bitki gezen genç kızlarımızın yüzüne kan geliyor, doğru bir kadın doğum tedavisiyle. Kansızlık, demir eksikliği tedavisini yaparken kan kaybı olmadığından bir kere emin olmamız lazım. Bir kadın hafta değil, kadın hastalıklarından kan kaybetmiyor. Yaşlı erkek hasta endoskopisini yaptırdık, mide ve kalın bağırsağında kitle yok onu da anladık bu sefer sıra demir alımına ancak o zaman gelir. Bizim önceliklerimiz onlardı onlardan sonra artık beslenmeye gelebiliriz. Biz böyle hastalarımızı diyetisyene yönlendiriyoruz. Diyetisyen de uzun uzun anlatıyor.

Demir tedavisi veriyoruz hastalarımıza problem oluyor, bazen uyum sağlanamıyor. Demir ilaçları aç karnına alınmak zorunda. Aç karnına alındığı zaman mide ağrıları, bağırsak problemleri kimisi ishal, kimisi kabız olabiliyor. Mide krampları olabiliyor. Hastalarımız bize geri dönüyor şikâyetle. Bu seferde biz alternatif yöntemlere dönüyoruz, kalça kas içi enjeksiyonlara yine de olmazsa damardan demir takviyesi yapıyoruz çünkü ferritin 1-2-3’ e kadar düşüyor. Hastanın hemoglobini 9’lara kadar düşüyor. Artık mesleğini yapamaz hale geliyor. Bu sefer demir hapları da bağırsaklarını midesini etkiliyorsa biz damardan demir tedavisi veriyoruz. Bu dahiliye uzmanlarının yetkisiyle çıkartılabilecek bir rapora dahil damardan demir tedavisi ve hastane ortamında gözetim altında biz bunu yapıyoruz çünkü yan etkisi ve alerjik reaksiyonları çok şiddetli olabiliyor. Biraz uygunsuz ve hızlı verildiği zaman damarlarımızı yakabiliyor. Damardan demir tedavisinin riskleri var ama bazı hastalarda bunu gerekli görüyoruz çünkü başka türlü o demir depolarını dolduramıyoruz.

Emilim problemlerinde kullandığımız mide koruyucu ilaçlar, mide asidini azaltıcı diğer olaylar, ince bağırsak hastalıkları mesela aşırı bakteriyel çoğalma dediğimiz bağırsaktaki bakterilerin çoğalması durumunda demir, B12, folik asit ve tüm vitaminlerde emilim kusurları oluyor. Bağırsak parazitleri, Asya ve Orta doğuya yakın coğrafyalarda çok büyük problemdir. Bir çeşit hijyen problemidir. Bağırsak parazitleri belli bir miktara ulaştığı zaman, demir emilimini engelliyor. Bu sefer hastaya demir hapı yazmak yerine, bağırsak parazitine yönelik tedavi uygulayarak hastanın demir eksikliğini o yolla iyileştiriyoruz. Kemik iliği hastalığında onun tedavisinde hemotoloji de detaylı kemoterapilerle falan bu şekilde orada tamamlıyoruz tedavisini

Demir eksikliğini tedavi etmezsek eğer sebebi bir kitleyse, kitle büyür ve hastayı kaybederiz. Kemik iliği hastalığıysa yanlış yerlerde oyalanarak tedavisi daha hızlı olacakken kemik iliği kanserini kaçırmış oluruz. Az demir alıyoruz diyeler bu sefer tedavisi olan bir şeyi geçirmek yerine halsiz, bitki, yorgun ve hafıza problemleri yaşayan, günlük hayatımızı etkileyen, mesleğimizi yapmamıza engel olan bir durumdur ve çocukluk, okul, sınav dönemlerinde çok ciddi bir problem. Kansızlık durumuyla karşılaştığımızda bir dahiliye uzmanıyla beraber eğer çalışmazsak, ihmal edersek ya da komşu arkadaş önerileriyle kendimiz çözüm bulmaya çalışırsak hem sağlığımızdan olabiliriz hem de günlük yaşantımızı etkileyen bir durum.

Çölyak hastalığı nedir, belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Bizim ülkemizde ciddi manada çölyak hastası var. Çölyak hastalarının çoğu bilmiyor kendisinin çölyak olduğunu. Bir şekilde belirtiler var ama ya şiddetli olmadığı için önemsemiyor ya da doğru bir şekilde teşhis konulamıyor. Çölyak aslında bir alerji nasıl çeşitleri varsa buda bir çeşit alerji. Maddeye bağlı bir alerji. Buğday gibi tahılların içerisinde bulunan glüten diye bir madde var. Glüten isimli madde ince bağırsağımıza sindirim kanalıyla birlikte ulaştığı zaman bir alerjik reaksiyonlar zinciri başlıyor ve ince bağırsağımızın duvarı artık fonksiyonunu kaybetmeye başlıyor. Ödem ve kanamalar olmaya başlıyor. Tabi her hastada aynı değil bu durum. İkisi birden de olabilir hiçbiri de olmayabilir. Şiddetli bir çölyak hastası, şiddetli karın ağrısı ve dışkıda kan gördüğü için hastanelere başvuruyor. Teşhisi kolay konuluyor. Bizim üstünde durmamız gereken farkında olmayan çölyaklar. Biz hastalarımıza demir tedavisi veriyoruz olmuyor, damardan veriyoruz iki ay sonra yine demir eksikliği meydana geliyor. Emilim kusurlarına odaklanmaya başlıyoruz. Bağırsak parazitlerine, bakteriyel çoğalmalara ve bu besin alerjilerine odaklanmaya başlıyoruz. Bağırsak duvarı eğer ödemlenirse, bağırsak kanalında dolaşan demiri yakalayıp içeri ememezse kan dolaşımına katamazsa biz demirsiz kalırız. Çölyak hastalarında bağırsak duvarında problem oluyor. Ne kadar tedavi versek verelim bir şekilde başarıya ulaşamıyoruz. Çok basit aslında glütensiz bir beslenme programı düzenliyoruz diyetisyenimizle beraber hastaların hem kanamaları duruyor hem bağırsağındaki ödem yok oluyor hem karın krampları yok oluyor hem de ememediği, katamadığı demirler, B12’ler, folik asitler, diğer vitaminler, hepsi kan dolaşımına geçmeye başlıyor ve hayatı birdenbire değişmeye başlıyor.

SAMSUN HABER İLE İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN.