Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Gör. Ufuk Sandıkçı, Kanal S ekranlarında Samsun'dan Dünyaya Sağlık Programında Volkan Kınaş'ın sorularını yanıtladı. Sandıkçı, Baş ağrısı tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir?, Her baş ağrısı kötü bir hastalık emaresi midir?, Baş ağrısında tanı nasıl konulur?, Baş ağrısı tipleri nelerdir? Hangi tip baş ağrılarından korkulmalı?, Migreni tetikleyen faktörler nelerdir?, Migren ataklarını önlemede kullanılan tedavi yöntemleri nelerdir?, Strese bağlı baş ağrısı nedir?, Aşırı ilaç kullanımına bağlı baş ağrısı nedir?, Baş ağrısında “ozon tedavisi” uygulanabilir mi? konularına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. 

Samsun 19 Mayıs etkinlikleri: Bayrak Yürüyüşü ve Fener Alayı ne zaman? Samsun 19 Mayıs etkinlikleri: Bayrak Yürüyüşü ve Fener Alayı ne zaman?

Programdan öne çıkan başlıklar; 

Baş ağrısı tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Baş ağrısı nedir, çok geniş cevabı olan bir şey. Çünkü tıp tarihinin en eski hastalığından bahsedeceğiz bugün. Beyin o kadar gizemli bir organ ki ve onun feryadı olan bu ağrı yüzyıllardır belki bin yıllardır insanların ilgisini çekmiş. Acaba ne yapabiliriz diye konuşmuşlar, düşünmüşler. Hatta yine yurdumuzda Aksaray bölgesinde yapılan kazılarda yaklaşık 4000 yıl öncesine tarihlenen kafa tası örneklerinde kafa taslarında delikler bulmuşlar. Şu anda modern tıpta da kullanıyoruz aslında, trepanasyon dediğimiz bir delik açma sistemi. Muhtemelen şunu düşündüler “Ne var bu kafanın içinde de insanın böyle canını acıtan bir ağrı oluyor?” diye. Bunu 4000 yıl önce insanlar düşünmüşler.

Baş ağrısı sadece verdiği ağrı duyusunun o acı verici duyumsamasıyla karakterize bir hastalık değil. Aynı zamanda toplumsal bir yük. Çünkü baş ağrısı şu anda çok sık görülen belki de tıp tarihinin en çok görülen hastalıklarından biri. Dolayısıyla iş gücü kaybına en çok sebep olan hastalık. İşe gidemiyorsunuz. Çocuğunuzla ilgilenemiyorsunuz. Arkadaşlarınızla plan yaptınız, sinemaya gidemiyorsunuz. İş üretemediğiniz için ekonomik olarak da bir yük oluşturuyor insana. Her baş ağrısı migren ya da stresten olmuyor. Nadir de olsa bazı baş ağrıları gerçekten ciddi hastalıkların ön bulgusu olabiliyor. Onun için ciddiye almak gerekiyor. Baş ağrısını da değerlendirirken veya tedavi ederken sadece ağrıyı geçirmekte iş değil. Çünkü ağrı bir feryat gerçekten. Beynin bir feryadı. O feryada sebep olanı da bulup ona göre davranmak gerekiyor.

Beyin öyle özel bir organ ki kendisinin ağrı duygusu yok. Çıkar beyni al eline tokatla beyin bir ağrı duymaz. Beyinde, kafa tasında birtakım yapıların ağrı duyusu var. Biz bunları yaşıyoruz. Beyinde en çok hassas olan beyin damarları ve beyin saran zarlardaki birtakım etkilenmeler bizim baş ağrısı çekmemize sebep oluyor.

Her baş ağrısı kötü bir hastalık emaresi midir? Baş ağrısı basite indirgenip geçiştirilmeli mi? Yoksa ciddi problemler arz edebilir mi?

Yapılan klinik çalışmalar baş ağrısı olan kişilerin sadece %27’sinin doktora geldiğini göstermiş. Yani bugün bizim konuşacağımız oranlarda aslında bu %27 totale vurduğunda ne kadar daha çok görülen bir hastalık olacak. %73’ü senin gibi “Aman baş ağrısı benim annemde de vardı. Halamda da vardı.” düşünüyor. Bu yanlış maalesef. Biraz önce bahsettim. Baş ağrısı aslında bir hastalık değil. Beynin vermiş olduğu bir tepki aslında. Bu tepkiyi ciddiye almak lazım. Dediğin doğru, baş ağrısıyla bize başvuran hastalarda polikliniğe girdiklerindeki yüzlerindeki tedirginliği biz de hissediyoruz. “Acaba beynimde bir şey mi var?” gerçekten hepsinin kafasında bu soru oluyor. Bizde de o oluyor tabi hekim olarak. Baş ağrısıyla gelen hastada bizim ekarte etmemiz gereken şey şu; bu beyin kaynaklı bir baş ağrısı. Mesela; tümörler, kanamalar, tıkanıklıklar, menenjit dediğimiz beyin zarlarını tutan bölgelerde birtakım enfeksiyonlar… Bunlar baş ağrısı yapabiliyor ki çok şükür bunlar düşük oranda oluyor. Daha çok migren gibi gerilim tipi baş ağrısı gibi. Birazdan ilginç bir baş ağrısından bahsedeceğim. Belki sende ilk defa duyacaksın. Belki bizi izleyen seyircilerimiz de ilk defa duyacak. Bazen içtiğimiz o mavi hapların kendileri baş ağrısı yapıyor. Belli bir sayıyı geçtiğinde. Bu tip baş ağrılarını daha sık görüyoruz.

Baş ağrısında tanı nasıl konulur?

Baş ağrısını aslında tanı koyduran bir tetkik yok. “Çek bir MR bu baş ağrısı neymiş öğrenelim.” Böyle bir şey yok. MR niye çektiğimizden de bahsedeceğim. Baş ağrısı tanısını bize koyduran hastanın verdiği öyküdür. Hasta bize baş ağrısını anlattığında biz anlattığı öyküyle zaten neredeyse tanının %80, %90’ını koyuyoruz. Ondan sonraki tetkik aşaması hastanın taşıdığı diğer risk faktörlerine göre oluyor. Mesela; tansiyonu varsa, şekeri varsa, böbrek yetmezliği varsa bir kan tahlili de alıyoruz hastadan “Acaba bunlarla ilişkisi var mı?” diye.

Radyolojik görüntülemeye geldiğimizde de burada kullandığımız tane argüman var. Biri tomografi biri MR. Tomografiyi nerede kullanıyoruz? Tomografi, kanamayı göstermede gerek travmaya bağlı olsun gerek travma dışı bir tansiyonla gelişen bir kanama olsun, kanamayı göstermede çok daha kıymetli. MR’dan çok daha kıymetli tomografi. Eğer hastanın öyküsünden, geliş şeklinden kanmadan şüpheleniyorsak tomografi çekiyoruz. Onun haricindeki tüm beyin hasarlarını, hastalıklarını ekarte etmek için de MR çekiyoruz. Aslında MR burada bir dışlama tetkiki oluyor. Evet hastada bir şey düşünüyoruz. Migren düşünüyoruz, stresten dolayı olduğunu düşünüyoruz. “Acaba başka bir şeyde bunu taklit ediyor mu?” sorusunu ekarte etmek adına MR çekiyoruz. Bazı durumlarda MR anjiyografisi dediğimiz beyin damarlarını görüntülüyoruz. Özellikle genç kadınlarda gebelikte, doğum sonrasında gelişen birtakım baş ağrıları vardır. Bunda beyin toplar damarlarının MR’larını çekiyoruz. Bu gibi durumlarda da MR’ı kullanıyoruz.

Baş ağrısı tipleri nelerdir? Hangi tip baş ağrılarından korkulmalı?

Bazı baş ağrıları bizim için kıymetli. Mesela; eğer bir kişi 10 yaşından küçükse ve 50 yaşından büyükse ve baş ağrısı yeni başladıysa bizim için çok kıymetli. Son 6 ay içerisinde başlamış. Giderek artıyor ya da 6 ay içerisinde karakter değiştiren baş ağrıları bizim için önemli. Hele hele günler içerisinde başlayıp da ilerleyici olan baş ağrıları da bizim için önemli. “Hocam ben hiç ağrı bilmezdim. Benim hayatımda ağrı diye bir şey yoktu. Ama son 1 haftadır bir ağrım var ve giderek de artıyor. İçtiğim hiçbir ağrı kesici ağrımı kesmiyor.” Bu bizim için çok kıymetli. Hasta onkoloji hastası bize baş ağrısıyla geldiğinde biz çok daha alert olup hemen bir görüntüleme ihtiyacı duyarız. Gebe ya da bebeklerin baş ağrısıyla gelmesi bizim için çok önemli. Hele hele baş ağrısı nörolojik muayene bulgusu veriyorsa. Genelde migren gibi gerilim tipi baş ağrısı hastalıklarında, hastanın genel nörolojik muayenesinde çok patoloji tespit etmeyiz. Hasta geldi, başı ağrıyor kolu bacağı tutmuyor. Başı ağrıyor, göz kapağı düşük. Başı ağrıyor, konuşması bozulmuş. Bunlar bizim için çok daha kıymetli baş ağrıları. Tüm baş ağrıları kıymetli tabii ki. Baş ağrısı insanı gerçekten etkileyen bir durum. Ama bu tür baş ağrıları bizim için biraz daha öncelikli oluyor. 

Sizin algoritmanızda hangi tip baş ağrıları var?

Dünya Baş Ağrısı Derneği’nin sınıflamasına göre şu anda 206 tane baş ağrısı tipi var. Tabi bunların hepsi sık görülmüyor. Biz baş ağrısını sınıflarken en sık görülenleri biraz daha önce sorguluyoruz hastalarda. Burada tabi karşımıza migren çıkıyor. Dünya’da da öyle, Türkiye çalışmalarında da öyle en çok görülen baş ağrısı tipi migren. İkinci sırada gerilim tipi baş ağrısı geliyor. Mesela “küme baş ağrısı” diye bir baş ağrısı vardır. Normalde baş ağrıları kadınlarda sık görülür. Migren gibi gerilim gibi bunlar üçe bir oranda kadınlarda sık görülürken “küme” diye bir baş ağrısı vardır. Erkeklerin baş ağrısı. Kadınlarda çok çok nadirdir. Niye küme adı? Tek taraflı olur. Kafa tasının belli bir bölgesinde kümelenir. Hep orada olur. Belli mevsimlerde görülüyor. Genelde geçiş mevsimlerinde görülüyor. Şiddetlidir. Kafayı duvarlara vurduracak kadar şiddetli hastalara rastlıyoruz. Bu baş ağrısı tipi de sık görülüyor ama erkeklerde. İlaç aşırı kullanımı baş ağrısı. Bu da sık gördüğümüz ağrılardan biri. Dediğim gibi birçok ağrı var. Bazen tep bir ilaçla geçirdiğimiz ağrılarda var. Bazen de uzun süre 6 ay 1 yıl tedavi etmek zorunda kaldığımız ağrılarda var. Biz baş ağrılarını sıralarken ilk sıraya migreni koyuyoruz.

Migreni tetikleyen faktörler nelerdir?

Dünya çalışması insanların %16’sında kadın cinsiyetine geldiğinde %25’lere kadar çıkan bir oran. Yani neredeyse 4 kadından biri migrenli. Türkiye evalüasyonu da yapıldı. “3 soru testi” diye bir testimiz var. Kendi kendine bile tanı koyabilecek durumda insanlar. Birinci soru, son 3 ayda tek taraflı zonklayıcı baş ağrınız oldu mu? İkinci soru, Ağrıyla beraber bulantınız oldu mu? Sonuncu soru ise baş ağrısı nedeniyle günlük hayatınız olumsuz etkilendi mi? Eğer bu 3 soruda ikisine evet diyorsa bir kişi %92 migrendir. Peki ne bu migren? Niye oluyor? Niye olduğunu bilmiyoruz işin açıkçası. Birçok faktör var. Bir kere genetik bir temeli var. Buna eklenen çevresel faktörlerle beyini saran zarlardaki damar sisteminin bir hastalığı olarak karşımıza çıkıyor. Birçok mekanizması var ama şunu biliyoruz ki başladıktan sonra şiddetini arttırarak hızlanan bir baş ağrısı tipi. Biraz önce bahsettim kadınlarda daha çok görüldüğünü. Erkek kadın oranı 3e1. Yani kadınlarda 3 kat daha fazla görülüyor. Bu da tamamen cinsiyet hormonlarımızın farklılığından kaynaklanıyor. Özellikle östrojenik etkide beyin ağrı duyusunu biraz daha fazla oluşturuyor. Peki o testi yaptık ama bizim migren tanısı koyarken bazı kriterlerimiz var. Biraz önce de bahsettim öykü çok önemli diye. Migren için olmazsa olmaz ataklar halinde gelecek. Her gün migren olmaz. “Hocam benim 3 haftadır başım ağrıyor. Migrenim mi var?” Olmaz. Migren ataklar halindedir. Ne demek atak? 3 saat ile 3 gün arasında sürecek. 3 saatin altındaki bir baş ağrısına migren biraz soru işaretiyle karşılanmalı. 4 5 gün süren migren de soru işaretiyle karşılanmalı. Şart olmamakla beraber tek taraflı olacak ve zonklayıcı olacak ağrı. Yani canını acıtacak insanın. Genelde enseden göze doğru bir yayılım gösterir. Migrende bulantı şart olmamakla beraber hastaların büyük çoğunluğunda baş ağrısına eşlik eder. Migren hastalığında ışık hassasiyeti çok kıymetlidir. Özellikle başımız ağrıyorken ışığa bakamazsınız. Tam tersine karanlık sessiz bir ortam ararsınız. En önemli kriterlerden biri günlük hayatı olumsuz etkileme. Migren dışında hiçbir hastalıkta günlük hayat olumsuz etkilenmez. Birazdan konuşacağız şu sinirsel baş ağrısını. Onda da ağrı vardır ama günlük hayatı etkilemez.

Migren ataklarını önlemede kullanılan tedavi yöntemleri nelerdir?

Migreni tedavi edebiliyoruz. Tabii ki yok edemiyoruz. Birçok hastalıkta olduğu gibi migren dahili bir hastalık. Genetik faktörlerle ve çevresel faktörlerle tetiklenen bir hastalık. Tamamen yok etme gibi bir şansımız yok ama migreni baskılaya biliyoruz. Atak sıklığını belirgin azaltabiliyoruz. Atak şiddetini azaltabiliyoruz. O kriterlerden biri olan hastanın günlük yaşam aktivitelerini düzeltebiliyoruz. O nedenle de migren tedavi edilebilir bir hastalık diyoruz biz.

Migren tedavisinde kriterimiz atak sayısı. Aydaki atak sıklığına göre biz tedavi programlarımızı yapıyoruz. Eğer hasta ayda bir kere atak geçiriyorsa migren spesifik birtakım ilaçlarla onu tedavi ediyoruz. “Hasta ilacı erken alsa rahatlar mı? Atak başlamadan alsa daha iyi olur mu?” Evet. Eğer hasta ağrısını tanıyorsa ve bu ağrısının şiddetlenebileceğini düşünüyorsa evet atağın başında alması atak kontrolü açısından bizim için çok daha etkili oluyor. Kişi eğer ayda üç ve üzerinde atak geçiriyorsa artık sadece o ağrıyı geçirmek yetmiyor. Artık o ağrının oluşumunu engelleyecek birtakım tedavi yöntemlerini de kullanmak gerekiyor. Burada da şu anda 3 seçeneğimiz var. Biri profilaksi dediğimiz yine bir ilaç tedavisi. Migren spesifik değil bunlar. Başka hastalıklar için üretilmiş birtakım ilaç gruplarını ki bunlar içerisinde kan basıncı düzenleyiciler var, nöbet düzenleyici ilaçlar var. Bunları biz migren kontrollerinde kullanıyoruz. Normalde başka amaçla üretilmiş ama yapılan çalışmalar göstermiş ki migrenin atak sıklığını, atak şiddetini azaltıyor. Bunları uyguluyoruz. Kural neydi? Ayda üç ve üzerinde ağrı varsa. Bazen ilaç tedavisine yanıtsız migren oluyor. İlacı veriyorsunuz. Koruyucu tedaviyi de veriyorsunuz. Atak tedavisini de veriyorsunuz. Olmuyor. Hastanın ağrılarını kontrol altına alamıyorsunuz. O zamanda bizim enjeksiyon tedavilerimiz devreye giriyor. Enjeksiyon tedavilerinde şu anda 3 sistem uyguluyoruz. Bunlardan bir tanesi sinir blokaj tedavisi. Baş ağrısı dediğimiz duyuyu beyinde taşıyan sinir hemen hepimizin ensesinden çıkıp öne doğru bir ağaç dalı gibi yayılan “oksipital sinir” adını vermiş olduğumuz bir sinir tarafından ağrı duyusu yayılıyor. Bu sinirin kafa tasından çıkış bölgesine bir lokal anestezi yardımıyla blokaj yapıyoruz. Yani sinirin ağrı taşıma kapasitesini azaltıyoruz. Böylece de belli bir periyotta bunu uygulayarak hastanın atak sıklığında ve şiddetinde bu azalmayı sağlayabiliyoruz. Oldukça da etkin bir tedavi. Bir avantajı da gebelerde kullanabilmemiz. Çünkü gebelerde çok fazla bir silahımız yok migren atağı geldiğinde ki 3. ayından sonra şiddetlenebiliyor gebelerde baş ağrısı. Onlarda da rahatlıkla kullanabildiğimiz bir tedavi. İkinci sırada “migren botoksu” var. Birçok alanda kullanılan botoks, yapılan çalışmalar göstermiş ki beyin zarlarındaki o aşırı duyarlanmayı azaltarak “CGRP” denen bir madde var baş ağrısına sebep olan. Bunun sinir köklerinden salınımını engelliyor ve ağrı kontrolü sağlıyor. Migren botoksu tabii ki özel bir işlem. Sadece estetik amaçlı birkaç bölgeye yapılan botoks, migren botoksu değil. Migren botoksu ilgili anatomik bölgelere ve sinir sistemini tanıyan hekimler tarafından yapılan bir tedavi yöntemi. Son yöntem ise “migren aşısı” dediğimiz bir tedavi yöntemi. Aşı değil aslında ama bunun Türkiye geldiğinde lansmanında bunu getiren hocamızın tabiri nedeniyle bunu kullanıyoruz. Özel bir enjeksiyon aslında. Kişinin kendi kendine uyguladı bir enjeksiyon bu. Eczanelerde kullanıma hazır bir enjektör şeklinde bulunuyor. Bunun da yine kullanım endikasyonları var. Ayda 4 ve üzeri ağrınız olacak bunda. Ayın 10 gününden fazlasını ağrılı geçireceksiniz ve ayda 4’ten fazla atağınız olacak. Etkili bir tedavi. Şundan dolayı etkili, hem atak kontrolü sağlamada etkili hem de “profilaksi” dediğimiz uzun dönem kontrolünü sağlamakta da etkili bir tedavi oluyor. Tabii yeni bir tedavi. Henüz daha üzerinde ne kadar devam edeceğimize dair bir konsansis yok ama uyguladığımız da gerçekten hasta idamesini yaptırdığında ağrısız özellikle de %90’ların üzerinde ağrısız bir hasta sayısına ulaşabiliyoruz. Oldukça etkili bir tedavi.

Strese bağlı baş ağrısı nedir?

Stres insani bir duygu. Stres olacak. Stres olmadan yaşamamız mümkün değil. Stres insanoğlunun on binlerce yıl hayatta kalmasının sebebi aslında. Stresimizi yönetmemiz önemli. Bizde maalesef bu koşuşturmaca içerisinde stresimizi yönetemiyoruz. Stres kaynakları arttıkça ister istemez stresle ilişkili o hormonal sistem aktif hale geliyor ve bu da ağrı yapıcı özellik taşıyor. Biz buna “gerilim tipi baş ağrısı” diyoruz. Migrenden sonra en sık gördüğümüz baş ağrısıdır bu. Ne oluyor? İki şekilde bir mekanizması var bunun. Birincisi o stres hormonları nedeniyle ağrı yapan beyindeki o maddeler artabiliyor. İkincisi de o gerginliğin getirdiği sırt, boyun, kafa tası kaslarındaki aşırı gerilme oradan geçen sistemleri etkileyerek bir baş ağrısı yapıyor. Migrende demiştim ya “3 saat 72 saat arasında sürecek.” diye. Gerilim tipi öyle değil. Gerilim tipi daha uzun sürebiliyor. Yarım saatte sürebiliyor. 10 güne kadar da çıkabiliyor. Zonklayıcı tek taraflı olacak demiştim migren için. Gerilim tam tersi. Bir sıkışma hissi, bir basınç hissi kafada ve genelde ense ve kafa tasının üst kısmında iki taraflı olan bir baş ağrısı ve zonklayıcı değil. Çok şiddetli olmuyor. Migrende bulantı olacak demiştim. Gerilim tipinde bulantı olmuyor. Migren günlük aktiviteleri etkiler demiştim. Gerilim tipi baş ağrısı biraz daha masum ona göre. Ağrı var evet ama işinden gücünden onu alı koymaz. Gerçekten günümüzde çok sık görülüyor. Gerildiğimizde bulandığımızda olabiliyor. Anatomik olarak da biraz sıkıntılı durumda insanoğlu. Allah bizi dik yarattı. Anatomimiz buna göre ama gün içerisinde insanoğlu dik anatomiyi eğiyor.

Peki gerilim tipi baş ağrısında ne yapıyoruz? Tedavisi nasıl oluyor? Tedavisinde ilk olarak konuşuyoruz. Rahatlatmaya çalışıyoruz. Çünkü bu psikojenik renakloasyon mekanizmaları gerçekten bunda etkili oluyor. Önce onu ele almak gerekiyor. Yine atağına göre klasik atak tedavilerinden onda da faydalanıyoruz. Mutlaka egzersiz öneriyoruz hastalarımıza. Çünkü egzersizle beraber salgılanan endorfinin bize çok yardımı oluyor. Sinir sistemi rahatlatıcılar veriyoruz. Eğer o stres kaynağından uzaklaşamıyorsa depresyona doğru, anksiyete doğru geçiyorsa bu tabii ki sinir sistemi rahatlatıcılardan da burada fayda görüyoruz ve “Stresten uzak duruyoruz.” diyoruz. 

Aşırı ilaç kullanımına bağlı baş ağrısı nedir?

Bu tip baş ağrısı çok bilinmiyor. Belki bunun bilinmemesinde biz nörologların da bir sorumluluğu var. Bir farkındalık oluşturamıyoruz bununla ilgili belki de. Özellikle birinci basamak sağlık kuruluşlarındaki hekim arkadaşlarımızı bizim bu konuda çok uyarmamız lazım. İnşallah seyrederler.

Eğer ağrı kesici sayısı belli bir miktarın üzerine çıkıyorsa kendisi ağrı yapıyor. Bunu hasta bize çokta güzel anlatıyor. “Hocam ağrı kesiciler artık baş ağrımı geçirmiyor. Her seferinde daha fazla ilaç içmem gerekiyor.” gibi sorunlarla bize geliyor hastalar. İşte burada dikkatli olacağız. Biz bu baş ağrısına “ilaç aşırı kullanımı baş ağrısı” diyoruz. Aynı migren aynı gerilim tipi baş ağrısı gibi sık görülen baş ağrılarından biri.

Eğer bir kişi ayda 10 ve üzerinde ağrı kesici tüketiyorsa ve bunu 3 ay üst üste yaptıysa zemindeki ağrı ne olursa olsun ister migren olsun ister gerilim tipi baş ağrısı olsun. Artık o baş ağrısının adı ilaç aşırı kullanımı başı ağrısı. Yani içtiğimiz ağrı kesici bir sonraki ağrının sebebi. Tamamı ile kısır bir döngüye dönüşüyor.

Tedavisinde ise ağrı kesici kullanmayacağız. Birinci kuralı bu. Kolay mı? Değil. Hastalarımın çoğu “Tamam hocam kullanmayacağız.” diyor. Her gün ağrı kesici içtikleri için beyin ikinci gün ağrı kesici ister. Ağrı şiddetlenebilir.  Bu bazen tedavi uyumunu bile bozabiliyor. Burada gerçekten biraz sabretmek gerekiyor. Tabi o dönemi rahat geçirmek için bizim arınma tedavilerimiz var. Onları da uyguluyoruz. Bunlarda da yine birtakım özel ilaç tedavileri ve yine beraberinde kullandığımız sinir blokaj tedavisi bunda da çok etkili oluyor.

Baş ağrısında “ozon tedavisi” uygulanabilir mi?

Bizler bilim insanıyız. Biz pozitif bilimlerle ilgilenen insanlarız ve tedavilerimizi planlarken de elimizde “goodline” dediğimiz deneysel tıbbın defalarca deneyerek bulduğu bilimsel ilaçlarla, tedavilerle bunu götürüyoruz. Benim sana anlattıklarım bizim goodlinelarda migrende, gerilimde ya da diğer tiplerde kullandığımız tedaviler. “Hocam benim hastam vardı. Gönderdim kafasına hacamat yaptırdım. İyileşti.” Evet iyileşebilir. Yalancı etki diye bir şey var. Hiçbir ilaç değeri olmayan bir şey hastaya verildiğinde bir iyilik hali sağlayabilir. Düşüktür bu ama sağlayabilir. Bu tür tedavilerin bilimsel tedavi yöntemlerinde yeri yok.

Son olarak aklımızda neler kalsın?

Şunlar kalsın bence. Birincisi, baş ağrısı her zaman tümör değildir. İkinci, ciddiye alınmalıdır. Tedavi edilmediğinde ciddi sonuçlar doğurabilir. Üçüncü, migren tedavi edilebilir bir hastalıktır. Dördüncü, stres bütün kötülüklerin anası. Mümkün olduğu kadar uzak duracağız. Beşinci olarak eğer ayda 10 ve üzerinde ağrı kesici tüketiyorsanız mutlaka en kısa sürede bir nöroloji uzmanına başvuracaksınız. Çünkü artık o içtiğiniz ağrı kesiciler ağrı yapıyor ve ilaç tedavisinin etkisiz olduğu durumlarda enjeksiyon tedavilerini iyi bir seçenek olarak kullanmanızı öneririm.

NEJLA KAYA 

SAMSUN HABER İLE İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN.