Rahmetli annem
sıklıkla,
"Yıllar ay, aylar gün oldu"
diyerek,
zamanın
hızla akıp gittiğinden
yakınırdı...
Çocukken pek anlamamıştım...
Çünkü, biz
o dönemde
yılların
çok çabuk geçmesini
ister;
bir an önce
askerlik yapsak,
iş sahibi olsak ve
sonra da evlensek
diye beklerdik...
18 yaşına
bir türlü gelemezdik!..
Acelemizin sebebi
vardı...
Kahvehaneye rahat girebilmek
başta olmak üzere
18 yaşın
yasalarca
tanınan
haklarından
yararlanmak
istiyorduk...
Yaş 60'ı geçtikten sonra
rahmetli annemin
ne demek istediğini
bizzat yaşayarak
anlamıştım...
Baksanıza,
Samsun Medya Grubu'na
deneyimlerimizle
"ağabeylik"
yapmak için
geleli, 
bugün itibarıyla
5 yıl geride kalmıştı...
Ortağı olduğum
Haber Medya Grubu'nun
Yönetim Kurulu Başkanı dostum
Adnan Ölmez'le
konuşup,
anlaşarak
iki yıl için
Haber Medya Grubu'na
gelmiştim...
Yerel seçimlerin ardından 
medyadan
ayrılacak, dinlenmeye çekilecektim...
Meslek hayatım
dolu dolu geçmişti...
Yorgunluk hissediyordum...
Kolay mıydı
bunca yaşadıklarım?..
Türkiye'de iki ilde
kongreler
sonucunda
gazeteciler cemiyeti başkanlığına
seçilen
tek kişiydim...
Rabbim, hem Ordu'da hem de
Samsun'da
gazeteciler cemiyeti başkanlığı yapmayı
bana nasip etmişti... 
1990'lı yıllardı...
Rahmetli Vali Şinasi Kuş'un
çabalarıyla
3 cemiyeti, 1994 yılında
19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti çatısı altında birleştirdikten sonra
ilk kongrede aday olmadığım halde
bloknot kağıtlarından yapılan
oy pusulalarıyla
başkan seçilmiştim...
Ardından
12 yıl sürecek olan
Türkiye Gazeteciler Federasyonu'nun
genel başkan yardımcılığı
görevine getirildim...
Bu arada, Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Vakfı'nın
yönetim kurulu üyeliği de yaptım...
Namık Kemal Zeybek'in
Devlet Bakanlığı döneminde
1. Türk Basın Kurultayı'nda
divan kurulunda yer aldım...
Başbakanlık Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün Basın Kartları Komisyonu'na üye seçildiğimde, bir toplantının Samsun'da gerçekleşmesini sağladım. Bu, Samsun basın tarihinde bir ilkti...
1986 yılında, Anadolu Ajansı Genel Müdürü
rahmetli ağabeyim Hüsamettin Çelebi,
genel müdür yardımcılarından birini
Hürriyet Haber Ajansı'na
göndererek,
bana Samsun Bölge Müdürlüğü teklifinde bulunmuştu...
Ajanstan
2001 yılında
kendi isteğimle
emekli olmuştum...
Çünkü o sırada,
Samsunspor Kulübü Başkanı
İsmail Uyanık, Halk gazetesinin
genel yayın yönetmeni olmamı
istemişti...
AA'dan
çok büyük bir tazminat almıştım...
Dostum İsmail Uyanık'ın
teklifi de cazipti...
Ortaokul yıllarında
rahmetli babamın "Esnafın Sesi" gazetesini
dağıtmakla başlayan
süreç, 1975 yılında
muhabirlikle devam etmişti...
Lise son sınıftaydım ve
1 yıl sonra
Ordu Havadis ve Esnafın Sesi gazetelerinin
sorumlu yazıişleri müdürü olmuştum...
Oysa yasaya göre,
21 yaşını doldurmam gerekiyordu...
Neyse, yıllar sonra
yeniden başa dönüyordum...
2005 yılına kadar
çalıştığım
gazeteden
ayrıldım...
Allah razı olsun,
İsmail Uyanık,
hep arkamda durdu ve
onun da
nedenlerini daha sonra net biçimde anladığı
gerekçelerle,
gazeteyi bırakmıştım...
Çok geçmeden
Adnan Ölmez'in teklifiyle
Haber gazetesini kurduk...
Kısa sürede
Türkiye'nin en yüksek tirajlı
yerel gazetesi olmuştuk...
Abone ve bayi satışıyla
yaygın gazetelerin hepsini geride bırakmıştık...
2009 yılı geldiğinde,
"Kartvizitinde ölünceye dek başkan yazanlardan olmayacağım"
diyerek, cemiyet başkanlığına yeniden aday olmadım...
1994 yılında
40 bin lira borçla devraldığımız cemiyeti,
kasasında 4 bin lira ile
teslim etmiştik...
13 yıllık
bir Haber Medya
Grubu
sürecini de
arkadaşım Adnan Ölmez'le
konuşarak dostlukla
sonlandırmıştım...
Tam bir yıl sonra
1 Eylül'de
sevgili dostum Adnan Ölmez,
Haber Medya Grubu'nu
yanımda kardeşim
Erkan Akyüz olduğu halde,
devretmek istedi...
Yatırımları arasında, medya grubunun
esamesi bile okunmazdı...
Bırakmaya karar vermişti...
Yüzde 20 ortaklığım vardı...
Ölmez, bunu farklı biçimde
tanımlamıştı...
O gün, "Aslında buranın
yüzde 80'i sen,
yüzde 20'si bizdik"
dedi...
Teklifi bir 
jestti...
Öyle ya bir mal satılacaksa
önce ortağa teklif edilmeliydi...
O da doğru olanı yapmıştı...
Kabul etmedim...
Çünkü, çocukluğumdan beri çalışıyor ve
"artık yeter" diyordum kendi
kendime...
Ege sahillerinde
deniz kıyısında
bir küçük kasabada
yaşamayı hayal ediyordum...
Samsun Medya Grubu'na da bu yüzden iki yıllığına gelmiştim...
Daha sonraki
yeni yapılanmanın ardından
Yönetim Kurulu Başkanı
sevgili kardeşim Erkan Akyüz,
"Abi gitme" dedi...
Halı sahada top oynarken
ayağım kırıldığında
beni sırtında taşıyan
ve evde kimse yokken
yanımda kalan
bir vefalı adamı,
nasıl kırardım?..
Zaten o sırada
pandemi patladı...
Evden çıkamıyorduk,
nereye gidecektik?..
Bu arada,
birçok dostu
ve tanıdığı
da kaybetmiştik...
Süreç içinde, sevgili kardeşim
Erkan Akyüz;
Kanal S'yi 
yayın hayatına başlatıp,
bir sürpriz daha yapmaz mı?..
Samsun'un 4 yıllık yerel televizyon hasreti
bitmişti ama
bunun benim için de anlamı
"devam et" demekti...
Biz de öyle yaptık!..
Ve bugün; Samsun Medya Grubu'nda,
ağabeylik vasfıyla
6. yılıma girdim...
Daha nereye kadar,
bilmiyorum elbette...
Hani, Müzeyyen Senar'la
sevdiğimiz
o şarkıda
ifade edildiği gibi...
"Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına"...
İnançlı insanlar
için
"kader" kavramı,
çok şey ifade eder...
O yüzden de
sık sık
"Herkes kaderini yaşar" 
derim!..
Rahmetli annemin
"Yıllar ay, aylar gün oldu"
sözüyle başlamıştık,
nerelere geldik!..
48 yıllık meslek hayatımda,
doğrularım kadar
bilmeden veya yanlış anlaşılmalardan
kaynaklı hatalarım da
olmuştur... 
Hiç kimseyle
kanlı-bıçaklı
değilim!..
Hayatını güzelliklere
adayarak
yaşamış ve sonunda Hakk'a
yürümüş
insanlar gibi
anılmaktan
başka bir derdim de yok!..
Büyük bir sorumluluk
duygusu
ve kısıtlı imkanlarla
bu mesleği sürdürebilmek
hiç de kolay değil!..
Buna
rağmen
mesleğini
"adam" gibi
yapmaya çalışan
bütün meslektaşlarıma
Allah'tan kolaylıklar ve sağlıklı ömürler
diliyorum...
Biliyorum başınızı
biraz ağrıttım ama
epeydir
aklımda olan
hayatın
gerçeğini 
böylece tarihe
not düşmek istedim...
Allah izin verirse; durmak yok!..
Çalışmaya,
paylaşmaya ve doğruları anlatmaya
devam!..