Bazı insanlar,
Samsun’da her şeyin sihirli bir dokunuşla “şıp” diye gerçekleşmesini bekliyor...
Oysa yıllar içinde biriken sorunlar kolay çözülemediği gibi süreç içinde de gelişen ihtiyaçlar ortaya çıkıyor...
Dün samimi olduğum bir iş insanı, “Gelecek umudu” başlıklı yazımla ilgili olarak “Çok iyi niyetli bir yaklaşım” ifadesini kullanınca, onun Samsun’un geleceğine ilişkin beklentilerine
inanmadığını hissettim...
Ben de olabilecekleri tek tek anlattım,
bunları yazarken, kişisel beklentilerim olmadığını da dile getirdim...
Gençler gurbete düşmesin,
aileler evlat hasreti çekmesin
istiyordum...
İnsanların işi aşı olsun,
başlarını sokacakları
bir de sıcak yuvaları...
Bütün derdimiz buydu. Ona da
umudunu kaybetmemesini söyledim...
Çünkü Samsun’da geçmişten bu yana yapılanlar ile son iki yılda gerçekleşen projeler
bize önümüzdeki hedefi gösteriyordu...
Arkadaşım için demiyorum ama bazı insanlar, cehenneme atıldıklarında "odun yaş” diye bağıracak kadar her şeye olur olmaz itiraz eden, agresif ve kötümser tavır içindeydi...
Bunu sadece iktidar-muhalefet ilişkisi anlamında söylemiyorum; aynı partide olan, aynı sektörde çalışan ve samimi görünümlü arkadaşlıklarda da bunu görmüştüm...
Açıktan değil ama içten içe yürütülen çekememezliklerin
herkese zararı vardı aslında...
Hiç kimse “mükemmel” değil...
İnsan hata yapar; yanlışa da düşer...
Bu olumsuzlukların başkalarına ve topluma zarar verip vermediğine
bakmak gerekir....
Bu da “kamusal” durumu ortaya çıkarır ve “kamu” söz konusu olduğunda da iş değişir...
Ulaşım, sağlık ve eğitim sorunlarını büyük ölçüde çözmek ve işsizliği asgariye indirmek için emek verenlere “köstek” değil, “destek” olmak bu şehirde pastayı büyütür; herkes hakkı olan payı da alır. Kavgalar ve çekememezlikler
azalır...
Bence şunu iyice
bilmemiz lazım...
Bu projelerin gerçekleşmesinde “zerre miskal” çıkar ilişkisi olmadığı halde sırf muhalefet etmek için bunları yazmak ya da ima etmek, bu insanlara karşı işlenmiş vicdani bir suçtur!..
Çalışma şevkini kırar...
Arkadaşla sohbeti bitirirken,
"Samsun'u büyütmek için çalışanlar,
maddi bir menfaat sağlıyor mu?" diye sordum...
Susunca,
sohbeti uzatmadım....
Tartışacak değildim...
Ne var ki bu sohbette şunu bir kere daha tespit ettim ki; ne anlatırsak anlatalım, mühürlü kalpleri açmak zor!..
Hal böyle olunca da gerçekçilik içinde umutlu bekleyişi sürdüren iyimser insanlar, toplumun belli kesimlerinde bu yüzden pek kabul görmüyor..
Çünkü bu ruh hali içindeki insanlar,
acımasız eleştirileriyle
toplumda prim yapıyordu...
Bu böyle gitmeyecek elbette...
Toplumu “balık hafızalı” yerine koyanlar bir kere daha yanılacak ve Samsun için umut taşıyanlar sonunda kazanacak!..
Her yönüyle “yaşanılabilir bir Samsun” için bu umuttan vazgeçersek, yolu şaşırırız...
İşte asıl o zaman da Samsun kaybedecektir!..