Bu aralar çok konuşulan işler, Türkiye'nin karanlık yıllarında da gündemdeydi... Çünkü, gayrimeşru yollardan elde edilen para ya da mülk, böylesi dönemlerde el değiştirir!.. Alemde racon budur!.. Aslan payı kime mi düşer?.. Anadolu'nun herhangi bir şehrinden Ankara'ya fakir gidip, zengin dönene... Bu zenginlikler, maaşla olmaz!.. 1990'lı yılları hatırlayanlar bilir... Faili meçhul cinayetler, insan ticareti, uyuşturucu ve kaçakçılığın zirve yaptığı yıllardı... Gayrimeşru dünyası, her zaman karanlığı sever!.. Mesela, o yıllarda, özellikle kömür sektöründe Rusya'daki işadamlarına paralarını vermeyip üzerine yatan Türklere, yine Türkler çökmüş tahsil edilen paranın büyük kısmını da bu insanlar almıştı... Karşı taraf da memnundu... Çünkü, onlar da devletin kömürüne çökmüştü... Sosyalist bir ülkede rejim değiştikten sonra birkaç yıl içinde "oligark" dedikleri adamlar, nasıl ortaya çıkmıştı?.. Geçmişte, medya sektöründe de bu tip insanlar vardı... Parayı özellikle tefecilikten kazandıklarını bildikleri insanlar tehdit edilerek, haraca bağlanırdı!.. O dönemde bir gün onlardan birine, "Yanlışlıkla namuslu birine bunu yaparsanız, sizi yakar" demiştim... Aldığım cevap ilginçti: "Deli miyiz biz. Namuslu adamla ne işimiz var?" Bugünlerde, "çökme" ifadesi sıkça gündeme geliyor ya o yüzden çökenle çökülen arasındaki ilişki bağını iyi tahlil etmek gerekir!.. Alın teri ve emeğiyle kazanmış bir kimseye bu tipler, musallat olamaz!.. Olursa da karşılığını her türlü alır!.. Hem de canı pahasına... Böyle insanların başına bir iş geldiğinde işin içinde kesinlikle bir yanlışlık var demektir!.. Unutmamak gerekir ki, namuslular değil, hırsızlar korkaktır!.. Horozlanmaları da bu korkularındandır!..