Pırıl pırıl bir havayı solumak, bir yudum suyu lezzetiyle içebilmek, dünyanın güzelliklerini görebilmek ve huzurlu yaşayabilmek... Var mı bundan öte bir zenginlik?.. Hangimiz bunun farkındayız?.. Allah'ın insanoğluna bahşettiği bu güzellikleri hakkıyla yaşamak, onun emanetine de sahip çıkmaktır aslında... Kolayı herkes yapıyor nasılsa... Önemli olan, sahip olduklarımıza şükrederek, bu manevi zenginliğin tadını çıkarmaktır... Cüneyd Suavi'nin öyküsünde o zenginlik anlatılıyor işte... * * * Kadının biri, cömert olduğu söylenen yaşlı bir bilgeye gidip, "Bu şehirde benden fakir insan yok, bana biraz yardım eder misiniz?" der. Bilge adam, kadının kucağındaki bebeğin bir ipeği andıran yanaklarını okşayıp öptükten sonra, "Demek fakirsin! Hem de çok fakir. Ama karşılıksız yardım yapmak, âdetim değil! Eğer yardım istiyorsan, çocuğunun parmağını satman gerekir." Kadın, önce bilgenin deli olduğunu sandı. Daha sonra da kötü bir şaka yaptığını... Ama adam ciddi görünüyordu. Kadına bir kese altın uzatıp, "Ayak parmağına da razıyım, zaten cerrah olduğumdan, ona acı çektirmem." der. Kadın, kanını donduran bu teklif üzerine kaçmayı düşünürken; bilge, "Sadece tırnağını söksem de olur, biliyorsun zamanla yenisi çıkar." diye devam etti. Kadın, bu ruh hastasına daha fazla dayanamadı ve kapıyı çarpıp uzaklaşırken, bilge onun arkasından seslendi: "Nasıl bir fakir olduğunu anlayamadım. Kucağındaki hazinenin tırnak kadar bir parçasını, bir kese altına değişmiyorsun." * * * Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...