Her kafadan bir ses çıkınca; yangınlarda evini barkını, bağını bahçesini ve hayvanlarını kaybeden yüreği yanık insanlar kahrediyor... Hani, "koyun can kasap mal derdinde" misali bir durum ortaya çıkıyor... Korku, panik ve tedirginlik had safhada... Önceki gece Milas'tan bir arkadaşımla görüştüm... Neredeyse ağlıyordu... Yangın, oturdukları siteye yaklaşmıştı... Tahliye için aile bireylerinin çantaları hazırlanmıştı... Ancak, bu ortam içindeyken bile öylece evde beklemiyorlardı... Ormancılara, gönüllülere ve diğer görevlilere pasta, börek, su, ıslak atlet ve mendil taşıyorlardı... Çok duygulanmıştı... "Görsen sen de ağlarsın" dedi... Dün, filmlerini hiç sevmediğim Şahan Gökbakar'ın sosyal medya hesabındaki paylaşımında dikkat çektiği "provokatör" konusu önemliydi... Gökbakar, bu kişilerin yangın söndüren görevlileri ve tedirginlik içindeki vatandaşları rahatsız ettiğini söylüyordu... Ne oldu bize böyle?.. Cennet içinde cehennemi yaşamak zorunda kalan bu insanların moralini bozmakla, kim ne elde edecek?.. Hatalar vardır, yanlışlıklar da olmuştur!.. İtirazım yok elbette... Ancak, yangının her yeri sardığı bir noktada, alevleri söndürmek için çaba sarf etmek yerine "dırdır" etmenin zamanı mı şimdi?.. Biraz sakin olalım!.. Ve Nemrud'un ateşte yakmak istediği Hz. İbrahim'e ağzıyla su taşıyan karıncayı hatırlatan gencin şu fotoğrafına dikkatle bakalım!.. Bu yiğit genç, taşıdığı su bidonlarıyla belki o yangını söndüremeyecek ama safını belli etmiş olacak!.. Karınca kadar olamamak ne kadar acı değil mi?..