Nereden başlasam ve nasıl anlatsam
bilemiyorum...
Sözcükler düğümleniyor
boğazımda,
aklım şaşıyor...
Öyle kolay değil
Ali Orhan
gibi bir efsane
adamı anlatırken,
sıradan sözcüklerle
cümleler kurmak!..
Samsun'dan Antalya'ya
gidip orada da mesleğini
sürdürdüğü halde
geçen yıllara
rağmen
bu şehirde
adı ve anılarıyla yaşamak!..
Yaklaşık 40 yıl önceydi...
O Milliyet gazetesi,
ben de Hürriyet'teydim...
Şimdiki gibi imkanlar
yoktu o zaman?..
Ona rağmen manşetlik
haberlere imza atmıştık!..
Neler yaşamıştık,
neler?..
Anlatmaya kalksam,
gazetenin bütün sayfaları
yetmezdi...
Gazeteciliği, usta çırak ilişkisiyle
gelenekseldi
ama giyim tarzıyla
farklıydı Ali Orhan!..
Foto muhabirlerinin
giydiği
kapsamlı yeleği,
sırtında fotoğraf makinesi,
ağzından düşürmediği piposu,
sakalı ve gözlük çeşitleriyle
Samsun'da onu tanımayan
yoktu neredeyse...
Tanımayan da
turist sanıyordu...
Anadolu Ajansı Bölge Müdürü iken
onunla DTP Genel Başkanı
Hüsamettin Cindoruk'un; Ordu'nun
Aybastı ilçesindeki mitingine
gittik...
Cindoruk'la birlikte midibüsten inmiş,
biraz çarşıyı
dolaşmak istemiştik...
Arkamızdan
onlarca insanın
geldiğini gördüm...
Ali Orhan, "gırgır olsun" diye biraz da
İngilizce konuşunca; 
takip edenlerin sayısı artmıştı...
Miting, kimsenin umurunda değildi...
Ali Orhan'ı
alana çağırdılar da
kalabalık oluştu...
Ne gülmüştük!..
Emniyet Müdürlüğü'nden başlayan
günlük haber arayışı,
adliye binası ve hastanelerle
devam ederdi...
Büroya hiç boş gelmezdik!..
Onun,
Milliyet gazetesinin
bölge sayfasında en az 2 haberi olurdu
ama 3'üncüsü kullanılmadığı
için
hayıflanırdı...
Hırslıydı ve çalışkandı...
Gazetecilikte mesai mevhumu
olmadığını
bilir ve gece- gündüz demeden
haber peşinde koşardı...
Ama bazen mutlu olmazdı...
Her ayın sonunda
kartını büro şefi İsmail Başaran'a
verip, istifa ederdi...
İki gün sonra pişman olur, benden İsmail Başaran'a ricacı olmamı isterdi...
Allah var, Başaran da itiraz etmezdi...
Onu, Anadolu Ajansı'na almak istedim...
Genel Müdürümüz rahmetli Hüsamettin Çelebi ile de
görüştüm, onay aldım...
Milliyet'teki ücretinin
en az 2-3 katını alacaktı
ve sosyal güvence bakımından da rahatlayacaktı...
Ali Orhan vazgeçti...
Nedeni ise
giyim kuşam ve saç sakalına
karışmam endişesiydi...
"Seninle kötü olmayalım" dedi...
Bu tarz, Ali Orhan'ın
yaşam biçimiydi...
Zeki adamdı da Ali Orhan...
1994 yılının mayıs ayıydı...
Samsun'da üç gazeteciler cemiyeti dönemin valisi rahmetli Şinasi Kuş'un
katkılarıyla
birleştiğinde;
başkan adayı olmam için çok uğraştı...
Rahmetli büyüğümüz İsmet Hatipoğlu
ağabeyim de öyle...
"Hayır" dedim...
Seçim başlamışken,
Taner Hazinedar ağabeyimiz,
divana önerge verdi:
"Başkan adayımız Necdet Uzun" diye...
DSİ'nin salonundan
hızla çıktım...
Arkamdan salon boşalmıştı...
Ayaklarımı yerden kesip,
adeta karga tulumba salona
getirildim...
Seçim tek dereceliydi
ve benim de oy pusulam yok!..
Divan başkanı İrfan Yankutan,
5 dakika süre vermişti...
Kim nerede
oy pusulası bastıracaktı...
Fotokopi bile yetişmezdi...
Yerimden kalkmıyorum...
O sırada,
gazete sayfalarının üst boşluğu, not kağıtları ve 
kartvizitlere
"Necdet Uzun" yazıp,
divana teslim eden
Ali Orhan'dı...
Çareyi nasıl bulmuştu?..
En yakınlarımdan dahi oy istememiştim...
Ve seçimi en yakın adaya
yüzde 30
fark atarak kazanmıştım...
Ali Orhan hep yönetimde,
benimle birlikte oldu
ve bu şehirde
gazetecilik adına
güzel işlerde
payı vardı...
Vefalı adamdı Ali Orhan!..
Dostlarını hiç satmadı...
Hep doğruluktan
yanaydı...
Çıkar amaçlı 
bir habere 
imza attığına da
hiç tanık olmadım...
O paranın değil,
haberin peşinde koştu...
Öyle olmasaydı,
Ali Orhan'la
ortak kurduğumuz
radyo ve televizyon
para kazanırdı!..
Sözümüzle ortaktık!..
Adamlığı değil ama 
ikimiz de parayı kaybetmiştik!..
Samsun'dan Antalya'ya gittiğinde de
bütün bu özellikleriyle
tanındı, sevildi...
Öyle ya adam
her yerde adamdı...
Ölüm herkes için
erkendi...
Ali Orhan gibi
hayat dolu bir adam için
daha çok erkendi...
Ölümü hiç yakıştıramadım...
Ne diyelim?..
İkimizin de çok sevdiği
Neşet Ertaş'ın
dediği gibi,
"Yalan dünya" işte...
Mekanının cennet olacağına da
şahitlik ederim kardeşim,
nur içinde yat; hakkını helal et!..