Sıra halinde dizilen ve çok pahalı ürünlerin satıldığı perakende mağazalarında bayram zamanı “siz müşterilerimiz için gece 24’e kadar açığız” anonsları yapılır.  
Bu anons aslında o mağazada çalışan emekçi için mesaisiz, dinlenmesiz 14 saat çalışma demektir. Hem de asgari ücret veya bir miktar üzerinde parayla. Ünlü ve ünsüz mağazaların bulunduğu mekan, her geçen gün sayıları artan alışveriş merkezleri, yani içinde sinema, eğlence birimleri, lokanta, kahvehane, elektronik, beyaz eşya satıcıları ile mobilyacıların yer aldığı AVM’lerdir.
Türkiye’de 2000’li yıllarda furyaya dönüşen, 58 milyar dolar yatırımla gerçekleştirilen 436 AVM bulunuyor. Buralarda 500 bin emekçi çalışıyor. Esnek ve güvencesiz çalışma biçiminin egemen olduğu bu işyerlerinde, sendikalaşma oranı son derece düşük. Çalışanların yüzde 56.4’ünü, 25 yaş altında gençler oluşturuyor. Aralarında üniversite mezunları oldukça fazla. Yüksek eğitimlerine karşın alanlarında iş sahibi olamadığından zorunlu olarak mağazalarda çalışıyorlar.
AVM çalışanları müşteriyi hoşnut etmek ve ürün satabilmek için günde 12 saat kapalı ortamda güneş görmeyerek emek harcıyor. Çok az sayıdaki mağaza dışında çalışanların çoğunluğu hafta sonu, bayram ve resmi tatillerde izin kullanamıyor. Sürekli ayakta durmak zorunda olduklarından kas ve iskelet sistemlerinde rahatsızlık oluşuyor. Müşterilerin çoğunluk saatlerinde tuvalet ve yemek molaları sorun olan AVM çalışanlarının mola dışında oturmaları bile yasak. Uğradıkları mobbing yaşadıkları olumsuzlukların diğer yanı. Yöneticilerin üzerlerindeki keskin bakışları, baskının bir çeşidi.
   
Dudaklarına kondurmak zorunda kaldıkları gülücüklerin arkasında mutsuzluklarını hissetmemek mümkün değil. Öylesine cenderenin içindeler. “ Zor ise orada çalışmasınlar” diyebilirsiniz. Lakin evlerine ve ailelerine ekmek götürebilmek için her türlü koşulu kabulleniyorlar.
Bazı ünlü mağazalarda çalışanların ücret ve sosyal hakları görece iyi olsa bile diğerlerinde çalışma koşulları oldukça kötü. Daha iyi ücrete ve sosyal haklara, çalışma koşullarına kavuşabilmek için işkollarında kurulu sendikalara üye oluyor. Ne ki “sendika üyeliği ” gerekçesiyle işlerini yitiriyorlar. 
Oysa anayasal haklarını kullanarak sendikalaşıyorlar. Bu hakları kullandırılmıyor. Yoğun çalışma temposundaki işçilerin emeklerinin karşılığını alabilmesi, iş yasasına uygun mesai ve çalışma koşullarına kavuşabilmesi adına sendikalaşmaları kaçınılmaz. 
Asıl görev bu işyerlerinde sendikalaşmanın önündeki engelleri kaldıracak, denetimleri sıklaştıracak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na düşüyor. Madenciler gibi saatlerce güneşi görmeden kapalı ortamda çalışan AVM emekçilerinin dağları aşan sorunları çözüm bekliyor...