Kamuoyunda “dezenformasyon yasası” olarak bilinen, internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören yasa teklifinin TBMM Genel Kurul’unda görüşülmeye başlanması, medya  kuruluşlarının yoğun tepkisine yol açtı.
Haziran ayında yeni yasama yılına ertelenen ağır ceza da içeren teklifin muhalefet partileri ile meslek kuruluşlarının görüşleri alınmadan ivedilikle görüşülmeye başlanması, siyasi iradenin seçimin yaklaştığı süreçte internet medyasını kontrol altına alacağının göstergesi.
İktidarın dezenformasyonu (yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi, bilgi çarpıtma) önleme gerekçesiyle hayata geçirmeye çalıştığı yasanın sansür, toplumu sindirme ve susturmaya yönelik olduğu gazeteci kuruluşları tarafından sürekli dile getiriliyor, gazeteciler tepkilerini gür sesle haykırıyor. 
Yasanın uygulanmasıyla sosyal medya paylaşımları, internet medyası sıkı izlenecek. Dezenformasyon gerekçesiyle çoğu haber yayından kaldırılacak, bunları yayanlara ağır ceza verilebilecek. Lakin sosyal medyayı ya da dezenformasyonu yayanları izleyenlerin nasıl bir tutumla bunu gerçekleştireceği, hakkaniyetle mi yoksa keyfi şekilde mi davranacağı en çok tartışılan başlık. 
Hele işin ucunda ağır ceza varsa. Öyle ya doğruluğu sabit olan bir haber birilerinin hoşuna gitmediği için rahatlıkla yayından kaldırılabilecek. Yani keyfi tutum olasılığı kuşkuları artırıyor.
İyice çığırından çıkan sosyal medyaya, çekidüzen vermenin gerektiğini düşünenlerdenim. Zira piyasa öylesine denetimsiz ki önüne gelen kolayca internet sitesi kurup istediği haberi yazıyor, o mecrayı tehdit unsuru ve çıkarı için kullanabiliyor. Nitelikli ve sorumlu yayıncılık yapanlara büyük zarar veriyor, saygınlığını sıfırlıyor böyleleri.
Üstelik gazeteci kimliği ile mesleği ciddiyet ve sorumlulukla sürdüren meslektaşlarımıza darbe vuruyor. Toplum bunun ayırdında olamadığından tümünü eşit değerlendiriyor. Eğer yasa bu haliyle çıkarsa “yaşın yanında kuru da yanacak”. Bu ayrıntıya çok dikkat etmek gerekiyor.
TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri süren yasa teklifinde meslek örgütlerinin talepleri doğrultusunda değişiklikler mutlak yapılmalı. Eğer siyasi irade bildiğini okuyup, teklif aynen çıkarsa ileride çok sorunlar yaşanacağı, medya özgürlüğüne darbe vuracağı bilinen gerçek. 
Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ile Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın oluşturduğu “Medya Dayanışma Grubu” nun yasa teklifine ilişkin itirazları ana başlıklarla şöyle;
“İstenmeyen haberi yapanın yanı sıra yayanın da ceza almasını öngören 29. madde. Yerel gazetelerin yaşam kaynağı olan resmi ilan gelirlerinin yüzde 75 oranında azalması söz konusu olacak ve gazeteler ağır darbe alacak. Yerel gazete ile internet sitesi arasında fark kalmayacak. Dernek ve vakıf yöneticilerine, birçok kamu çalışanının basın kartı almasının önü açılacak, basın kartının anlamı kalmayacak. Mesleki mücadele yapanlara daha ağır cezalar gelecek. Bant genişliği daraltılabilecek.