Zam yağmuru dinmek bilmiyor. Bu kez de temel tüketim maddesi şekere okkalı artış geldi.
Çok değil, üç ay önce mart ayında yüzde 31 zam yapılan şeker fiyatı yine artırıldı. Hem de az buz değil. TÜRŞEKER şeker fiyatlarına yüzde 37-67 oranında zam yapıldığını duyurdu. Toz şekerin ortalama ederi Ekim 2021 ile Nisan 2022 dönemindeki 6 aylık süreçte yüzde 103 oranında yükselmişti. Yeni zamla şeker fiyatında son 1 yılda 2 kattan fazla artış gerçekleşti.
TÜRKŞEKER’in yaptığı zammın ardından 24-26 lira arasında değişen 1 kilogram şeker fiyatının yeniden artması, 35 ila 40 lira arasında olması bekleniyor. Deyim yerindeyse Kurban Bayramı öncesi yurttaşın ağzının tadı kaçtı. Zam yağmuru karşısında bütçesi eriyen dar ve sabit gelirli yurttaş, diğer tüketim maddeleri gibi şeker alabilmek için Tarım Kredi Kooperatifi mağazaları ile ucuz marketlerin önünde izdiham oluşturuyor.
Aslında zamların kökeni şeker fabrikalarının özelleştirmesine dayanıyor. TÜRKŞEKER’e bağlı 25 fabrikadan 13’ünün satılmasının ardından başlayan sorunlar, halka fahiş zam olarak yansımaya başladı. Özelleştirme sonrası daralan pancar üretim alanları, yükselen maliyetler ve özel sektörün fiyatlarda etkin olması, gariban yurttaşın cebini boşaltıyor. 
Şeker fiyatlarının artması gündemdeki lüks lokanta ve cep telefonu tartışmasını anımsattı.   
Hani bazıları “Lüks lokantalar, yeme içme yerleri ağzına kadar dolu. Halkta para yoksa bu ne böyle?” diye soruyor ya.  Aslında o pahalı lokantaları dolduranlar, eline geçen kıt aylıkla yaşamını sürdürmeye çalışan iktisaden geri kalmış kitle değil. Esnaf lokantası ve ucuz olanların dışında pahalı ve gösterişli yerlerde, beş yıldızlı otellerin restoranlarında yemek yiyenler nüfusun yüzde 10 ‘u bilemediniz yüzde 15’ini oluşturan hali vakti insanlar.
4.253 liraya talim eden hangi asgari ücretli, 2.500-5.000 lira arasında değişen aylıkla ayakta durmaya çalışan hangi emekli, en çok 10 bin lira alabilen hangi memur oralarda ailesiyle birlikte keyif sürebilir? O soruyu soranlar, gündeme taşıyanlar yaşamın gerçeğinden bihaberler.
Eline geçen para ile geçinemediğini televizyonda anlatan insanlara, emekliye, öğrenciye bazıları “Çıkar bakayım cebindeki telefonu hangi marka?” diye eleştiride bulunur, aklınca onları yalanlamaya çalışırlar.
 Oysa akıllı telefon günümüzde yaşamın olmazsa olmazıdır. Artık her türlü işlem bu telefonlar aracılığı ile gerçekleştiriliyor. Her yurttaş olanağı doğrultusunda taksitle ucuz veya pahalı cep telefonu ediniyor. Zira akıllı telefonsuz yaşam olası değil. O nedenle “Çıkar cebindeki telefonu” suçlamasının hiçbir dayanağı yok. Ucuz algı operasyonu.  
Hem insanların günün koşullarında kimseye gereksinim duymadan gönenç içinde yaşaması, en azından açlık sınır üzerinde maaş ve aylık alabilmesini savunmak, sorunlarını duyurmak neden “popülizm” olsun? 
Şimdi de şunu diyebilirler” Şeker sağlığa zararlı tüketmeyin”...