Boş yere yaratılmayan, başıboş da bırakılmayan ve nihayet yaratanına döndürülecek olan insan, kendine özgü nitelikleriyle yeryüzünün ve göklerin imkanlarından yararlanmayı hak eder. İçinde doğup büyüdüğü ve diğer canlılarla paylaştığı çevre ile yaşar, çevreyi diğer canlılarla paylaşır. En güzel biçimde yaratılan insan, Allah’ın iradesini temsil etmeye yetkili kılınmış, kulluğu iradesine bağlanmış, yaşadığı yeri düzeltmek, bozmamak ve bulunduğu yere uyumlu olmakla mükellef tutulmuştur. İyi geçim için çevresine merhamet nazarıyla bakmayı, emanet bilinciyle sahiplenmeyi ve ihtiyaç ölçüsünde tüketmeyi, yapıp ettiklerinde sadece Allah Rızasını dikkate alması istenmiştir.

Beşer ihtiyaçlarına göre düzenlenen ve insana emanet edilen ekosistemde, sürdürülebilir canlı hayatı için toprak, su, hava yer ve göklerin korunması her şeyden evvel vicdani bir vecibe, nimete şükür ve emanete riayet görevidir. Sadece bir zamanda yaşayanların değil, ezelde hayat takdir edilen her canlının hak ve hakkaniyet esasında faydalanmasına tahsis edilen imkanları, tüm zamanların ihtiyacına cevap verecek şekilde muhafaza etmek, gelecek nesillere karşı sorumluluk görevi ve nihayet ahiret inancıyla ilişkili bir husustur.

Sağlıklı solunumun kaynağı ekolojik çevredir. Sosyal çevrenin kişinin ahlakı ve yaşam tarzına tesiri ne kadar gerçekse ekolojik çevrenin beden sağlığı üzerindeki tesiri de o derece kesindir. Biri, birlikte yaşamın zorunlu olduğu insanlardan müteşekkil çevreyi, diğeri de canlı ve cansız varlıkla birlikte yaşamak zorunda olduğu fiziksel çevreyi ifade etmektedir. Zorunluluğu ihtiyaçlar ve sorumluluklar belirlemektedir. Beden ve ruh sağlığının korunması da ihtiyaçların karşılanmasına ve görevlerin yerine getirilmesine bağlıdır.

Elest Bezminde verilen söz, ekolojik çevreyle ilişkilerde de muvazenenin korunmasını zorunlu kılar. Kimyasalların salınımı, çöplerin gelişigüzel etrafa atılması, doğada kolay kaybolmayan atıklarla toprağın kirletilmesi gibi sonuçları itibariyle tüm canlıların yaşamını tehlikeye atan uygulamalardan uzak durmak bu dengenin korunmasına yöneliktir; doğal kaynakları korumak, geri dönüşümü mümkün yenilenebilir kaynak üretme ve tüketme gibi ekolojik ürün kullanmaya duyarlı davranmak, herkesin ve her şeyin hukukuna riayet eden, barış ortamına katkı sağlayan en büyük huzur vesilesidir. Bütünüyle canlıların yaşam koşullarının bozulmasına yol açan ve doğal çevreyi koruma amacı taşımayan her teşebbüs uyumsuzluk, adaletsizlik, iman ve kulluk sorunu, ruhların verdiği söze vefasızlıktır.

Daha iyi bir çevre, mevcudu koruyarak şükür, daha iyisi için çalışarak imar, bozulanı düzelterek ıslah görevini yerine getirmekle mümkündür. Dünya düzlemindeki toplumsal huzur, çevreyle ilişkilerin seyrine göre değişmektedir. İlişkilerin düzeyini de vefa anlayışı belirlemektedir. Her alanda beliren tamahkar yaklaşım, kaynakların israf edilmesine, canlı çeşitlerinin azalmasına, toprağın kısırlaşmasına, gıda ihtiyacının had safhaya ulaşmasına, açlıktan ölümlere ve hayatın çekilmez hale gelmesine sebebiyet vermekte, nihayet emanete ihanet edilmektedir. Huzurlu bir hayatın teminatı, hayatı paylaşmak zorunda olduklarımızla iyi geçinmeyi vefanın gereği görmeye ve her yönden vefa borcunu ödemeye bağlıdır. İbadetler, toplumsal ilişkiler, diğer canlılar ve varlıkların varlığı vefa için yeterli vicdani sorumluluk alanıdır.

Mümin, iyiliğin muhatabı ve karşılık bulduğu bünyedir. İyilik de etik ve estetiğin ifadesidir. İyiliğin kamil temsilcileri olan peygamberler, yaşam alanının imarı ve ıslahı için çalışmış, sevgi olmadan, zararlı şeyleri ortadan kaldırmadan, tevarüs eden varlıkları koruyup kollamadan faydaya ve iyiliğe erişmenin mümkün olmayacağını öğretmiştir. Zira iyilik bazen imkanları harekete geçirmek bazen olumsuzlukları engellemek, bazen bulunması gereken yeri seçebilmek ama mütemadiyen Allah rızası için yapmaktır. Salih amel de budur; üretimde, tüketimde ve satışta erdemi kuşanmak, fazla tüketmemek, kirletmemek, şımarıklığa kapılmamaktır.

Peygamberimiz, ekmek kırıntılarını toplayarak, çevreyi süpürerek, suyu yeterince kullanarak ve kullanılmasını emrederek, kirletmeyerek ve kirletilmesine izin vermeyerek, ağaç dikerek, dikilmesini teşvik ederek ve ağaçlandırma çalışmalarında başı çekerek; Mekke’nin her taraftan yaklaşık 20 kilometrelik alanında, ağaçlarının kesilmesini ve yapraklarının koparılmasını, otlarının yolunmasını ve hayvanlarının öldürülmesini yasaklayarak, öldürülen hayvanın hesabının sorulacağını, ağaç diken için ahirette bir ağaç dikileceğini, meyvesinden yiyen her bir canlı için ağaç dikene mükafat verileceğini bildirerek, kesilen ağacın yerine yenisinin dikilmesini emrederek doğaya ve canlılara gösterdiği vefayı, çevre hassasiyetini ve sevgi ve merhamet yüklü yaklaşımını sonraki nesillere miras bırakmıştır. Zira iyilik iman, bilcümle ibadet, infak, ahde vefa, sabır ve sadakatten müteşekkil derinliği olan, hayatın tamamını içine alan ve tüm varlık aleminin hukukuna taalluk eden hususiyettir.


Mümin, canlı ve cansız çevresiyle ekosistemin bir parçasıdır. İslam müntesiplerine sosyal çevre ve ekolojik çevreyle uyumlu olmayı, çevreyi de uyumu da gelecek nesillere aktarmayı, haklar kadar ödevlerin de dikkate alınmasını emreder. Günlük yaşamımızda çok yönlü iletişim kurduğumuz hava su ve toprağa saygıyla sevgiyle ve vefa ile muamele edilmeli, kirletmemeli, yok etmemeli, faydalanırken alan ortaklarının haklarına da riayet edilmelidir. Çevre olmadan yaşam olmayacağını, yer, gök, insanlar, hayvanlar ve cansızların insana emanet edildiğini, bir gün bunlardan sorgulanacağını bilmelidir. Allah sevgisi ve sorumluluk bilinci bu sevginin yöneldiği varlık alemine sahip çıkmayı, zarar vermemeyi; ağacını kesmemeyi, toprağını, suyunu ve gıdasını kirletmemeyi ve saçıp savurmamayı gerektirir. İbadetlerin İletişim ve ilişkileri iyileştirmesi, yapıp etmelerin doğanın dengesini bozmasına sebebiyet vermemesi gerekir. Doğal kaynakların sürdürülebilirliği, canlı neslin devamı, sağlıklı yaşamın varlığı, dünyanın sonraki nesillere aktarılması, bu hassasiyetlere bağlıdır.

Selam ve dua ile... Hüseyin KÖKSAL

                                                                                                      Atakum İlçe Müftüsü