Yüreği el vermemişti koca Seyit’in, “Çekilin” dedi, yanı başındakilere. Sırtlandı mermiyi, namluya sürmek için. Altı basamak vardı çıkması gereken. Ağır ağır çıktı basamakları Ve bummmm... Gömdü Seyit Onbaşı 125 metrelik,750 mürettebat taşıyan Ocean zırhlısını Çanakkaleye. 276 kg’lık mermiyi nasıl kaldırdı omuzlarıyla bilinmez. Ve nice bilinmez,olağanüstü olaylar yaşanmıştır Çanakkale’de. İşte bu yüzdendir destan olarak anılması Çanakkale Savaşının. Mecidiye tabyasındaki ağır hasar yüzünden, topa mermi yükleyen vinç parçalanmıştı. Sırtlanmasaydı mermiyi Seyit Onbaşı, batamayacaktı Ocean. Öylesine bir çaresizlik vardır ki o yıllarda Çanakkale’de. Vücuda saplanan mermi delikleri otla kapatılır, Şarapnelin parçaladığı kol ve bacaklar iple bağlanırdı. Yüzbinler bir daha dönmemek üzere gittiler Çanakkale'ye. Henüz çocuk denecek yaşta on beşli, on altılıydılar. Liseler mezun veremedi o yıl... Destan yazan çocuk askerlerin, başındaki dehadır destanı zafere dönüştüren. 1913’te Mustafa Kemal Trablusgarp’tan yeni dönmüştü. Askeri Ateşe olarak Sofya’ya gitmeden önce Çanakkale Boğazına atandı. Büyük İskender’in Anadolu topraklarına bastığı yerleri karış karış gezdi. İlyada’yı, Herodot’u da okumuştu binlerce kitap okuyan Mustafa Kemal. Kader ağlarını belki de o tarihte örmüştü. Yaradan karış karış Çanakkale’yi inceleme ve o bölgede yaşanan tüm savaşları inceleme ve anlama fırsatı vermişti ona. Ve tüm kıvrak zekası, analitik bilgisi ile, Tarihe altın harflerle yazdırdı Ulu Önder “Çanakkale geçilmez” Truva savaşının rövanşı İstanbul’un fethiydi. Üç bin yıl sonra da Çanakkale’yi geçmeye çalışanlar Truva rövanşını kaybettiler. İşte tüm bunlardan bağlantı kurup, destan yazmakta deha bir vizyon ister. Bize bu şanlı tarihi armağan eden tüm şehitlerimize rahmet ve minnet duygularımızla, Zaferimizin 107.yılı kutlu olsun...