Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, ne denli yadsısa da “Türkiye asgari ücretliler ülkesi” niteliğine kavuştu.
Asgari ücret ile ortalama ücret makası giderek kapanıyor. Kocaeli Üniversitesi Siyaset Fakültesi Çalışma Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Çelik’in yaptığı araştırmaya göre, asgari ücret 2012 yılında brüt ortalama ücretin yüzde 44’i düzeyinde iken 2020 yılında yüzde 73’üne ulaştı.
Aynı süreçte asgari ücret yüzde 79 oranında artarken ortalama ücret salt yüzde 30 oranında yükseldi. Asgari ücretin dışında kalan emek gelirleri daha az artıyor. “Asgari ücret tuzağı” diye nitelendirilen  konumundan ötürü Türkiye, asgari ücretliler ülkesi haline dönüştü. Asgari ücret iddia edildiği gibi genel ücret düzeyini yükselten değil, ücretleri kendine doğru çeken duruma geldi.
2002-2022 yılları arasında en çok artış asgari ücrette gerçekleşti. 20 yıllık süreçte asgari ücret 30 kat artmasına karşın, ortalama memur maaşı 16 kat, ortalama kamu işçi ücreti 13 kat, ortalama işçi ve esnaf emekli aylığı16 kat, ortalama memur emekli maaşı da 13 kat arttı. Böylelikle milli gelir bölüşümü ve soysal güvenliğe dek pek çok alanda emeğin durumu kötüleşti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de sendikalaşma oranı yüzde 14’ler düzeyinde. 15 milyon 987 bin işçiden sadece 2 milyon 281 bini sendika üyesi. Asgari ücretli yaklaşık 10 milyon emekçinin neredeyse tümü sendika üyesi değil. Toplu iş sözleşmesi kapsamı yüzde 10’un, özel sektörde yüzde 6’ının altında. Bu oran AB ülkelerinde yüzde 60, OECD ülkelerinde yüzde 32 düzeyinde. Asgari ücretli sendikalı olmadığından komisyondan çıkan tutarla yetinmek zorunda kalıyor.     
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın savladığı gibi ülkemizde asgari ücretli tüm ücretliler arasında yüzde 37 oranında değil, yüzde 50 bandında yer alıyor. Bu oran Avrupa ülkelerinde yüzde 4’ün altında bulunuyor. Türkiye, asgari ücretle çalışanların en yüksek olduğu ülke. Lakin asgari ücret geliri açısından Avrupa’da sonlarda yer alıyor.  Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’a göre Arnavutluk ve Bulgaristan ile birlikte sondan üçüncü sırada. 
Bu tablo emeğin büyümeden yeterince ve hak ettiği payı alamadığını kanıtlıyor. Son 2 yılda emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 37’lerden yüzde 26’ya gerilerken, sermaye kesiminin payı ise yüzde 55’lere kadar çıktı. Yürütülen ekonomik politikanın emekçinin, emeklinin, esnaf, çiftçi, dul ve yetimin zararına, belli sermaye grubunun yararına olduğunu ortaya koyuyor. Yani parası olan kazanıyor, emeği ile geçinenler yitiriyor.
Türkiye’nin asgari ücretiler toplumu haline gelmesinde emeğin yararlanamadığı politikalar önemli rol oynadı. Zaten çarşı ve pazarın cep ve mutfağı yakan fahiş fiyatları bunu net olarak gösteriyor. 
Asgari Ücret Tespit Komisyonu üçüncü toplantısını 20 Aralık’ta gerçekleştirilecek. Emekçi komisyondan çıkacak karara kilitlendi. Öyle ya şubat ayında eline geçecek zamlı ücretin hevesinde. Umarım hevesleri kursağında kalmaz.