Türk Dünyası Vakfı Başkanı Közhan Yazgan, medeniyetimizin doğum yeri olan Doğu Türkistan’ın son altmış-yetmiş yıl içinde Çinliler tarafından fiilen işgal edilen, Çinlilerin çoğunlukta olduğu toprak haline getirildiğini belirterek şöyle konuştu: "Bu işgal ile beraber buradaki kardeşlerimiz çok kötü şartlarda yaşamaya mahkûm edilmişler, nükleer deneylere maruz kalmış ve önemli bir bölümü kısırlaş­tırılmıştır. En masum direnişler çok acımasızca bastırılmakta, toplumun önderleri, aydınları hukuk dışı uygulamalar­la tutuklanmakta, idam edilmektedirler. Her çeşit insan hakkı kısıtlanırken halkın gelir ve eğitim seviyesi sürekli düşürülmekte, buna karşılık merkezi yönetim tarafından sürekli teşvik edilen göçle Doğu Türkistan’a yerleştirilen Çinliler çoğunluğu ele geçirmiş ve ülkenin tüm kaynaklarına hâkim olmuşlar­dır."
Doğu Türkistan’daki son gelişmeler üzerine Türk Dünyası Araştırmaları Vakfında bir basın açıklaması yapan Közhan Yazgan, Türkiye’nin Uygur Türklerinin her türlü sorunlarıyla ilgilenmesi gerektiğini söyledi.
Uygur Türklerinin kendi öz topraklarında azınlık haline düşürüldüğünü anlatan Yazgan, şöyle konuştu: "Türk­lerin kısırlaştırılması, işsizleştirilmesi, yoksullaştırılması ve Çinlileştirilmesi tüm vahşiliğiyle devam eder­ken dünya ile birlikte ülkemizde tepkisiz kalmaktadır. Aslında Atatürk Nahcivan’a, Azerbaycan’a, Gaga­vuz eline olduğu gibi Doğu Türkistan’a da çok önem vermişti. Bu dönem de ülkemizde Doğu Türkistan ile ilgili sürekli olarak yayınlar, haberler yapılmakta, bir bilinç oluşturulmakta ve bağımsızlık mücadelesine her anlamda destek verilmekteydi. Doğu Türkistan’dan getirilen gençler özellikle askeri alanda eğitilmektey­diler. Nitekim Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını ilk tanı­yan ve dünyaya duyuran Atatürk Türkiye’si olmuştur. Gök Bayrağın Al Bayrakla birebir aynı olması da bir tesadüf değil, o zamanki dış politikamızın zaferiydi. Atatürk’ün vefatıyla birlikte al bayrak ile gök bay­rağın bir daha karşılıklı selamlaşmasının sağlanama­mış olması o günden beri (doğru) bir Doğu Türkistan politikası izlemediğimizin en açık göstergesidir. Öncelikle tüm dünyanın Doğu Türkistan’da yaşa­yan otuz milyonu aşan topluluğa insani haklar açısın­dan bakmasını sağlamak lazımdır. Tüm olaylar insan hakları açısından değerlendirilmeli ve dünyanın ortak tepki koymasını sağlamak en birinci görevimiz olma­lıdır."