Millet Mekteplerinin açılışı ve Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından bu yana “Öğretmenler Günü” olarak kutlanıyor. Yarınlara umutla bakmamızı sağlayan, çağdaş gençlerin yetişmesinde ailesinden çok emeği bulunan öğretmenlerimiz, yetersiz maaş, boş kadro bulunmasına karşın göreve atanamama, yaptıkları kutsal göreve rağmen toplumda yeteri kadar saygı görememe gibi nedenlerden ötürü, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bu yıl da buruk, karamsar... Toplumda değeri bilinmeyen, özverili emeğinin karşılığını alamayan mesleklerimiz vardır. Tıpkı öğretmenlik gibi… Yıllar içerisinde bu seçkin, kutsal meslek, siyasal iktidarların tutumları, politik uygulamalarıyla bilinçli olarak aşağıya çekildi, öğretmenin onuru zedelendi, incindi. Türkiye Cumhuriyeti’nin örnek, aydınlanma yuvaları, yeri doldurulamaz kurumları olan Köy Enstitüleri sağ iktidarlar tarafından kapatılarak, yurdun her yerini, bireyini aydınlatan bu özverili, Atatürkçü eğitim ordusu çeşitli zorluklarla engellendi. Amaçladıkları sonucu göremeyen iktidarlar, öğretmenleri yıllardır çeşitli baskılarla sürekli sindirmeye çalıştı. Yüce Atatürk’ün ‘’Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir’’ diye onurlandırdığı ve geleceğin Türkiye’sini, yarınımızı oluşturacak gençleri emanet ettiği öğretmenlerin yaşadığı, maddi ve manevi sorunlar kaygı verici olsa da bu mesleği yapmaya gönüllü çok sayıdaki eğitim emekçisinin varlığı, içimizi ısıtıyor. Türkiye’de toplam 1 milyon 112 bin öğretmen yurdun dört bir yanında çocuklarımıza eğitim veriyor. Öğretmenlerin yüzde 52’si kadın, yüzde 48’i erkeklerden oluşuyor. Öğretmenlerin çoğunluğu ilkokulda görev yapıyor. Zor koşullarda görev üstlenen eğitim emekçileri sorunlarla boğuşuyor, maddi yetersizlikten kıvranıyor. Eğitim-İş’in yaptığı araştırmaya göre, öğretmenlerin yüzde 90’ı aldığı maaşın düşük olmasından yakınıyor. Yüzde 79’u maddi yetersizlikten ötürü mesleğine motive olamazken, yüzde 62’si de psikolojik tedavi görüyor. Eğitim emekçileri maaşlarının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını talep ediyor. Ayrıca yılda bir kez ödenen eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin tüm eğitim çalışanlarına ve en az bir maaş tutarında olmasını, toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanılmasını, kira yardımı ödenmesini de istiyor. Atanamayan yüz binlerce öğretmen adayı umutla öğrencilerine ve okullarına kavuşmayı bekliyor. Bu sorunlar gerek her yıl Öğretmenler Günü’nde gerekse yılın diğer günlerinde toplantılar, paneller ve mitinglerle dile getirilmesine karşın bir türlü çözüme kavuşturulamıyor. Yılda bir kez Öğretmenler Günü’nde hatırlanan, övücü sözlerle anılan bu çilekeş ve özverili kitle, daha sonra unutulup gidiyor. Sorunları yine ortada kalıyor. Bu yıl da öyle olacak, yine bugün çeşitli toplantılarda övgüler yağdırılacak, sorunlarının çözüleceğine ilişkin çeşitli vaatlerde bulunulacak. Ya sonra? Gelecek yılki 24 Kasım’a dek adları ağızlara bile alınmayacak. Güç koşullarda çalışan, çalışabilmek için çırpınan, Atatürkçü gençler yetiştiren, atama bekleyen tüm eğitim emekçilerinin ‘’Öğretmenler Günü’’ kutlu olsun...