On bir ayın sultanı Ramazan başladı.

Ramazan ayının en önemli özelliği orucun yanında, hali vakti yerinde olanların, dar ve sabit gelirli yoksul yurttaş ile ailelere gizliden yardımda bulunmasıdır. “Veren el alan elden üstündür” anlayışı ile ekonomik gücü son derece kısıtlı bireylere katkı sağlamak, insanlık görevidir aynı zamanda.

Her gün yağan zam yağmuru karşısında toplum hızla yoksullaşıyor. Ellerine geçen son derece düşük aylık ve maaş ile insanlar uçuk fiyatlar karşısında umarsız. Açlık sınırının 4.928 liraya ulaştığı ortamda hala 2.500 lira aylıkla geçinmeye çalışan emekli var. Dul ve yetimlerin eline geçen para bu rakamın oldukça altında.

Hiçbir geliri olmayanlara devlet tarafından nakdi para veriliyor, barınma, gıda ve kömür yardımında bulunuluyor. Ancak 275 ile 865 lira arasında değişen para yardımı, günün koşullarında son derece yetersiz. Engelli bireylere de aylık 1.035 lira ödeniyor. Belediyeler de olanakları ölçüsünde zor durumda olanların imdadına koşuyor.

 Net 4.253 liralık asgari ücretin altında aylık alan emekli sayısı 8 milyon. Bunların 2 milyonu 2.500 lira tutarındaki en düşük aylıkla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. 2021 yılındaki 1.500 liralık emekli aylığının satın alma gücü, yılbaşında 2.500 liraya çıkarılan aylığa göre daha fazlaydı. Yanına yaklaşılmayan temel tüketim maddelerine her gün gelen aşırı zam garibanların satın alma gücünü dibe vurdurdu. Toplumun geniş kesimini yakından ilgilendiren can yakan ve dizginlenemeyen pahalılık sürecek gibi.

Doğalgaza yapılan yüzde 35’lik zam cepleri iyiden iyiye kevgire çevirecek. İlkbahara adım attığımız şu günlerde kombilerin düğmesi birazcık kısılabilir. Lakin mutfak ve banyoda zorunlu tüketilen doğalgaz, faturaları kabartacak. Kuşkusuz elektrik fiyatlarına da artışın eli kulağında. Yılbaşında yapılan zammın faturalara yansıması dinmeden ikinci zam gerçekleştirildi doğalgaza. Oysa, aylık ve maaşlara bu denli yüksek oranlı artış yansıtılmıyor. Milyonlarca emeği ile geçinen ve emeklinin satın alma gücünün sürekli gerilemesi, hızla yoksullaşmasının temel etmeni bu çarpık tablo.

Sonuçta, düşük geliriyle geçinebilme mucizesi gösterenlerin sayısı hala çoğalıyor. Gelir dengesizliği ve eşitsizliğini kanıtlayan olumsuz bu görüntü giderilemeden insanların rahata ermesi olası değil.

Böylesi can yakan olgu karşısında toplumsal dayanışmanın önemi kendini gösteriyor. Üst gelir düzeyine sahip varsılların yanı sıra hali vakti yerinde, muhannete gereksinim duymayanların da devreye girmesi gerekiyor. Olanakları ölçüsünde, gösterişe kaçmadan gariban ve yoksul ailelere katkı sağlamaları, nakdi yardımda bulunmaları zor günlerin birlikte aşılmasına yol açacaktır.

Toplumsal dayanışma aslında zor günler için gerekli. Salt Ramazanda değil, yılın her ayında umarsızların yanında durmak insanlık görevidir...