Eserin ana teması distopik bir evrende şiddet ve suç imgelemleri ile modern toplumun adalet kavramına eleştiri yöneltmek.

Filmi kısaca özetlemek gerekirse Alex ve çetesi takıldıkları Korova Sütbarında “süt”lerini içerek içlerindeki şiddet ve kaos isteklerini perçinlerler. Sokaklarda bol bol terör estiren çetenin içerisinde otorite savaşları başlar ve Alex arkadaşları tarafından tuzağa düşürülerek hapse girer. Hapiste uysallaşan ve dinle ilgilenmeye başlayan Alex devletin yaptığı “Suçluları yeniden topluma kazandırma” programına kobay olarak seçilir ve olaylar gelişir.

Filmin başlarında şiddeti tamamen meşru kılan devlet otoritesini kendi çıkarları için kullanan Alex ve çetesini izliyoruz. Çekildiği tarihe baktığımızda ise zamanının modern toplum eleştirisini bu şekilde yansıtmış diyebiliriz. Çünkü filmin alt metnine baktığımızda düzene büyük bir baş kaldırma görüyoruz. Alex hapse girene kadar çetenin içlerindeki öfke ve nefreti çeşitli yollarla dışavurumunu izliyoruz. Fakat bu durum çok uzun sürmez. Hapiste şiddetten uzaklaşmış olarak görünen Alex papazla beraber dinle ilgilenmeye başlar ama İncili okurken kendisini İsa ile değil de işkenceci askerlerle bağdaştırması Alex’in içindeki şiddetten asla kurtulamayacağını gösterir. 

Filmin ileri sahnelerinde Alex’e bir teklif gelir. Programa kobay olarak katılması ve bu program sonucunda şiddetten arınmış bir bireye dönüşmesi koşulunda serbest kalıcaktır. Programa katılan Alex’e çeşitli işkenceler uygulanır. Yapılan işkence onu evcilleştirir fakat içindeki kötülüğü yine bitiremez ve onu daha ahlaklı bir insan haline getirmez. Alex serbest bırakıldığında eski hayatına uyum sağlayamaz ve bir intihar girişiminde bulunur. Sisteme boyun eğmek zorunda kalıp, bunu kendine yediremeyen Alex kendi hayatı pahasına tepkisini göstermiştir.
Otomatik Portakal filmini izlemenizi tavsiye ederim.