Her zaman alışveriş yaptığım fırında ekmek, simit, börek ve poğaçanın aşırı zamlı fiyatını öğrenince, ağzım resmen açık kaldı. Kurdaki zıplamanın temel gıda maddelerine oldukça fazla yansıdığı, halkın bu ürünlere para yetiştirememekten tüketimde kısıtlamaya gittiği, hatta bıraktığı malum. İnsanlar öylesine bunaldı ki, ne yapacağını bilemiyor. Akşam bir liraya satın aldığı ürünün sabah iki kat zamlı olarak raflarda yer aldığını görünce, adeta isyan ediyor. Zam furyasından halkın vazgeçilmez gereksinimi olan ekmek de payını aldı. Sabit ve dar gelirli ailenin temel tüketim maddesi ekmeğin fiyatı illere göre değişkenlik gösterse bile rekor düzeyde pahalandı. Dolardaki artışla tarımda girdi maliyetleri, her geçen gün katlanıyor. Bir ay önce 4.5 lira olan 1 kilogram buğdayın üretim maliyeti 5.8 liraya çıktı. Diğer girdi maliyetleri de doğal olarak arttı. Fırın işverenleri halen 3-4 lira arasında satılan ekmeğin gelecek yıl 5-6 liranın altında satılmayacağını belirtiyor. İnsanlar fırınlara gitmeyi artık bıraktı, halk ekmek büfelerinin önünde kuyruk oluşturmaya başladı. Nasıl oluşturmasın ki… Fırınlarda 3 veya 4 lira olan ekmek belediye büfelerinde 1.25 ile 1.5 lira arasında satılıyor. Bütçe dar, aile de kalabalık olunca; zorunlu olarak büfelerin yolu tutuluyor, kuyruklar oluşuyor. Sabah işe giderken yolda aldığımız simit, un, susam ve enerji fiyatlarındaki artıştan dolayı artık 3.5 liradan satılmaya başladı. Yoksul olsun, varsıl olsun tüm insanların vazgeçilmezi simit cep yakıyor. Öylesine yakıyor ki karınlarını doyurdukları simidin yanına yaklaşamıyor gariban kitle. İşyerlerinde peynirle birlikte sabah kahvaltılarının ayrılmazı olan simit, ikiye bölünerek satılmaya başlandı artık. Hoş, bu pahalılıkta peynir de alamaz kör karanlıkta işe koyulanlar. Yazının başlığına bakarak, “10 liraya simit olur mu?” demeyin. Bal gibi de oluyor. Lakin, bahsettiğim fırının ürünleri daha nitelikli ve hijyenik. Bu farkı da fiyatlarına yansıtıyorlar. Ekonomik durumu iyi olanların tercih ettiği ürünler diğer fırınlara göre pahalı. Lakin, diğerlerine göre daha kaliteli ekmek, simit, börek, poğaça üretse bile dövizdeki yükseliş gerekçesiyle fiyatları yüzde 100 ile yüzde 125 arasında artırmak vicdanla bağdaşmaz. Önceden 5 liraya satılan Trabzon ekmeği 9.5 liraya, 4 liraya satılan tereyağlı simidi 9.5 liraya çıkarmanın hiçbir izahı olamaz. Tereyağlı olsun veya olmasın bir simidi 10 liraya yakın fiyatla satmak, akıl karı değil. Değinmek istediğim halkın temel tüketimi olan simitteki fahiş fiyat. Elbette, “Bu fırından alışveriş yapma” diyerek haklı serzenişte bulunabilirsiniz. Zaten orayı bıraktım. Derdim, bir simit fiyatının 10 liraya yakın satılmasına dikkat çekmek. Sokak büfelerinden sabahın kör karanlığında satın aldığımız sıcak gevrek simit bile 3.5 liradan satılıyorsa varın gerisini siz düşünün. Hem, insanlar artık bir simidin yarısını alabiliyormuş. Tablo öylesine ürpertici ve düşündürücü. Siyasi irade, aşırı yükselen hayat pahalılığı karşısında, asgari ücrete, memura, işçiye, emekliye, çiftçiye ve esnafa hatırı sayılır oranda zam yapma hazırlığında. Girişim olumlu, ancak maaş ve aylıklara yapılacak yüzde 30-35 artışın bu pahalılık karşısında en fazla 3 ay yetebileceği aşikar. Önemli olan ekonomi politikasında değişikliğe gidilerek dövizdeki zıplamanın önlenmesi, çarşı pazardaki enflasyon ateşinin düşürülmesi. Halk o vakit soluklanabilir. Eğer, yabancı sermayeyi çekmek için ucuz iş gücü oluşturmak amaçlanıyor, kur ve yüksek enflasyona bundan ötürü göz yumuluyorsa, baştan aşağıya yanlış politika. Yeni bir Çin modeli yaratmak da düş kırıklığından başka bir şey değil...