Yanan sadece ağaç değil, bir milletin yüreğidir

Abone Ol

Son günlerde gökyüzü maviliğini kaybetti. Dumanla karışmış bir keder çöktü yurdun dört bir yanına. Ormanlarımız yanıyor. Hem de sadece ağaçlar değil… Toprağın altında kök salmış tarih, dallarında hayat taşıyan gelecek de alevlere teslim oluyor. Dilsiz canlılar çığlık atamıyor ama küllerin arasından yükselen sessizlik, vicdanı olan herkesin kalbini dağlıyor.

Bu yangınlar sadece bir doğa olayı değildir. Her alevin arkasında bir ihmal, bir kasıt, bir umursamazlık var. Ve işin en acı tarafı, bu ateş yalnızca ormanı değil; toprağı, yaşamı, geçmişi, geleceği, umudu ve insanlığı yakıyor.

Bir fidanın büyümesi yıllar alır, ama onu yakmak sadece birkaç dakikadır. Oysa ki orman, sadece yeşil bir alan değil; binlerce canlının evidir, bir çocuğun ilk defa doğayı gördüğü yerdir, bir kuşun yuvasıdır, bir karıncanın yolu, bir ceylanın gölgesi, bir çam kokusudur. Orman, bir milletin nefesidir. Ve biz her yangında biraz daha boğuluyoruz.

Ama bu yıl daha da ağır bir yük bindirildi yüreğimize… Çünkü yalnız ormanlar yanmadı, şehit haberleri de düştü içimize. Gökyüzü hem dumanla hem ağıtla karardı. Vatanı korumak uğruna can veren kahramanlarımız, yanan ormanlarla birlikte bizi bir kez daha susturdu. Ateş sadece ağaçlara değil, anaların yüreğine de düştü.

Ve yine bu yangınlarda… Sessiz sedasız ölen dilsiz canlılarımız vardı. Kaç hayvanın canı yandı, kaç kuş kanat çırpmadan yere düştü, kaç yavru annesiz kaldı bilmiyoruz. Çünkü onlar konuşamıyor, şikâyet edemiyor. Sadece doğa, kendi diliyle ağlıyor: Çatlamış toprakla, kavrulmuş yaprakla, is olmuş gökyüzüyle.

Sadece ormanlar mı yanıyor sanıyorsun?
Hayır.
Bir toplumun vicdanı yanıyor.
Bir çocuğun geleceği, bir annenin duası, bir yaşlının hatırası…
Yanıyor hepsi.
Tarihle birlikte.

Çünkü her ağaç sadece ağaç değildir. Kimi zaman gölgesinde dinlenen bir asker, kimi zaman üzerine tarih yazılan bir taşın bekçisidir. Kimi zaman halkın toplandığı bir alan, kimi zaman bir sevdanın sessiz tanığıdır. Ormanlar yanarken aslında geçmişimiz, hafızamız, kültürümüz de yok olup gidiyor.

Ve biz hâlâ neden diye sormaya devam ediyoruz.
Neden?
Neden bu kadar kolay unutuluyor doğanın kutsallığı?
Niçin?
Niçin bu kadar umarsız bir toplum haline geldik?
Nasıl?
Nasıl oldu da bir ağacın kıymetini, bir canlının sessiz feryadını duyamaz hale geldik?

Bu sorular cevapsız kalmasın diye yazıyoruz. Unutulmasın diye. Hatırlansın diye.
Çünkü bu sadece bir çevre sorunu değil.
Bu bir insanlık sorunu.
Bir değer, bir bilinç, bir duyarlılık meselesi.

Artık sadece ormanı değil, yüreğimizi korumalıyız.
Çocuklara doğayı değil, doğayı sevmeyi öğretmeliyiz.
Kuşlara yuva, toprağa hayat, insana vicdan bırakmalıyız.
Çünkü biz sadece bugün için değil, yarın için de sorumluyuz.

Ve unutmayalım:
Her ağaç yeni bir hayat,
Her korunan orman yeni bir umut,
Her duyarlı kalp yeni bir başlangıçtır.

Ve yandı…
Bir orman değil sadece,
Bir hayat, bir tarih, bir nefes…
Sessizce gitti dilsizler,
Feryatsız yandı yürekler…
Küllerini savurmasın rüzgâr,
Umut filiz versin bir gün,
Ama biz…
Unutmayalım hiçbir gün.