"Yazsam,
saçmalamış
olur muyum?"

diye
çok düşündüm...
Sonra "biraz
öyle gibi"

diyerek,
vazgeçtim...
Ancak, Samsun'da Ramazan alışverişinin
nabzının 
attığı Saathane Meydanı'nda
fiyatlarla ilgili röportaj
yapan Kanal S ekibinin,
bir manavla
görüşürken,
eriğin kilosunun
5 bin lira
olduğunu
söylediğinde,
kulaklarıma inanamadım...
Bir ara bu manava gittim,
kendim de sordum;
erikle hatıra fotoğrafı
bile çektirdim...
Sonra
kararımı verdim...
Kim ne derse
desin,
kafamı kurcalayan
o konuyu yazacaktım...
Herkes biliyor ki,
Ramazan,
nefsin
terbiye edildiği
kutsal bir aydır...
Kimileri de
Ramazanı
"Nefse, ihram giydirme ayı"
olarak tanımlar...
Mesele sadece 
"Nefsin açlıkla terbiyesi"
değildir...
Bu durum; insanın,
kendi iradesiyle
gerçekleştirdiği
bir
eylemdir...
Canının istediği bir şeyi
yapmak, yemek ve içmek
isteyebilirsin
ama
oruçlu olduğun için
uzak durur; böylece nefsini
yenersin!..
Bunun ötesinde,
şimdi sözünü edeceğim şey ise
başka bir konudur...
Hayat pahalılığı
nedeniyle alım gücünün
zayıfladığı ortamda,
oruçlu insanların
iftar sofrasında
tadına bakmak
istediği
bir şeyi
vitrinde ya da tezgahta gördüğü
halde alamaması
"nefsi" bir mesele değil,
sadece maddidir...
Ne var ki,
bu olumsuzluğa rağmen
sahip olunamayan
şeylerin
"azgın" bir biçimde
adeta vatandaşın gözünün içine sokar
gibi teşhir etmek
ise bana göre,
nefsi zorlamaktır...
Müslümanların
bu psikolojik travmayı 
kolay atlatmasının nedeni,
her türlü hırsızlığın
hem suç hem de günah
olduğunu
bilmesindendir...
Şimdi o soruyu soralım...
Böylesine ürün teşhirleriyle
insanları,
suça veya günaha
zorlamak
niye o zaman?..
Mesela,
iştah kabartan
tatlı çeşitleri,
döner, kebap ve ızgara
görüntüleri,
kavurma, pastırma ve sucuk
gibi 
pahalı yiyecek
ve içeceklerin
TV'lerdeki reklamlarını
iftar öncesinde
ekranlara 
taşımak;
bunları yiyip-içemeyecek
olanların
nefsini
zorlamak değil midir?..
Diyelim ki, manav
ve şarküterilerin
önünden geçmeyerek
eriği ve karpuzu
görmemezliğe geldik;
çoluk çocuk iftar saatini
beklerken
TV izlediği sırada
araya giren
bu tür reklamlar
ne olacak?..
O anda,
yiyip içemeyecekleri şeylerin
reklamlarını
izleyen
fakir fukara ailelerin,
çoluk çocuğuyla
yaşadığı
ruh halini
düşünmek bile
insanın içini acıtmıyor mu?..
Uzatmayalım!..
Kim ne derse
desin;
hiç olmazsa
Ramazan aylarında
iftar saati
öncesinde
pahalı yiyeceklerin
TV'lerdeki reklamlarına
bir kısıtlama getirilemez mi?..
Lütfen söyleyin!..
Ben şimdi saçmaladım mı?..