Asgari Ücret Tespit Komisyonu yeni ücreti belirleme çalışmaları çerçevesinde ilk toplantısını 7 veya 8 Aralık'ta yapacak.
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan 15 kişilik komisyonun gerçekleştireceği dört toplantıda 2023 yılında uygulanacak ücreti saptaması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna duyurulacak yeni ücretin ne kadar olacağı, yaklaşık 10 milyon emekçiyi şimdiden heyecanlandırmaya başladı.
Net 5.500 lira olan mevcut asgari ücrete yüzde 40-50 arasında zam yapılabileceği, hatta siyasi iradenin bu oranı yüzde 70-80’e kadar çıkarabileceği ileri sürülüyor. Her koşulda yeni ücretin en düşük 7.500 ile 8 bin lira aralığında belirlenmesi yüksek olasılık. 
Lakin her yeri alev topu gibi kavuran hayat pahalılığı karşısında yeni ücretin 2-3 ayın ardından satın alma gücünü yitireceği bilinen gerçek. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı önlenemediği sürece, diğer dar ve sabit gelirli gibi asgari ücretlinin de bir süre sonra cebi boşalacak.
Çalışan, emekli, dul ve yetimin satın alma gücünü koruması, aldığı zammın hemen erimemesi için ülkenin başına bela olan enflasyonun mutlak dizginlenmesi gerekiyor. Ki ellerine geçen zamlı aylıkların bir anlamı olsun, temel gereksinimlerini karşılamakta zorlanmasınlar. Sürdürülen ekonomi politikalarının hayat pahalılığını önleyemediği ortada. 
Yüksek enflasyon, bir türlü dizginlenemiyor, can yakmaya devam ediyor. “Ha bugün ha yarın” deniliyor. Lakin günlük yaşamda bir iyileşme görülmüyor. O zaman yapılacak mevcut ekonomi politikasının değişmesi ve emekçi, emekli lehine düzenlemelerin hayata geçirilmesi. Tabii bu salt aylık ve maaşlara zam yansıtmakla olmuyor. O zamlar da tatmin edici değil.  
Asgari ücretin artmasıyla özellikle küçük işletmelerin maliyetleri de artacak. Sigorta primlerinin yanı sıra devlete ödenen diğer kalemlerde yükseliş olacak. Çok sayıda işçi çalıştıran büyük sermaye sahibi  işletme ve fabrikaların da sigorta primleri, diğer ödemeleri fırlayacak.
Geçmişte yaşandığından iyi anımsadığımız gibi, bu tablo karşısında patronlar en kolay yolu işçiyi kapının önüne koymakta görüyor. Hem de devletin kendilerine sağladığı onca sigorta ve vergi teşvikine rağmen. 
Ayrıca bankaya yatırdıkları asgari ücret tutarındaki aylığın belli bölümünü, hatta yarısını elden emekçiden geri alıyor. İşini yitirmek istemeyen çalışan gayrıresmi bu uygulamayı kabulleniyor. Böylece  ekonominin bir diğer kanayan yarası olan kayıt dışılık kendini gösteriyor.
Yüzde 28 oranındaki kayıt dışı ekonomiden ötürü hem devletin önemli tutarda prim ve vergi kaybı oluyor hem işçi emeğinin karşılığını yeterince alamıyor. Emek sömürüsü ortaya çıkıyor. 
Yeni asgari ücretin hayata geçmesiyle olası “maaşa zam, işe son” uygulanmasına yol açmamak ve emekçinin işini yitirmesini önleyecek sıkı önlemlere ihtiyaç var. Küçük esnaf başta olmak üzere tüm işletmelere sağlanacak, kredi, yardım ve teşvikin yanı sıra, işten kolay kovmayı önleyici yasal düzenlemeler gibi. Tabii devletin titiz takibi de. Yoksa asgari ücrete yapılacak zammın anlamı olmaz işini yitirtenler için...