Terör örgütü PKK,
yıllardır
aynı yöntemi uyguluyor...
İlk olarak yanlış hatırlamıyorsam,
1987 yılında
OMÜ Tıp Fakültesi
4. sınıf öğrencisi
PKK terör örgütü
tarafından 
kaçırılarak,
Irak'ın kuzeyindeki kamplardan
birine 
götürülmüştü...
Gencin ailesi oğullarından
haber alamayınca;
Samsun'a gelerek,
polise başvurmuştu...
Diyarbakırlı aile,
oğullarının kendi isteğiyle
gitmediğinde ısrarlıydı...
Polis
soruşturması sonucunda
gencin,
terör örgütü tarafından
kaçırıldığı
ortaya çıktı...
Daha sonraları da
benzer olaylara
tanık olduk!..
Son olarak
Diyarbakır'da
"evlat nöbeti"ne katılan
Kayserili
anne Fatma Karakuş,
"Kızının OMÜ Tıp Fakültesi'nde öğrenim görürken,
terör örgütü tarafından
kaçırıldığını"
iddia etti...
Hem MİT hem de
polis istihbarat,
o genç kızla ilgili
bilgiye sahiptir...
Çünkü, ilk olayda da
gencin PKK tarafından kaçırıldığı
bilgisi, hem MİT hem de poliste vardı...
Hatta, hangi kampta olduğu
bile biliniyordu...
Hiç kimsenin şüphesi olmasın;
devlet, her bakımdan
takiptedir!..
Ancak nereye kadar?..
Bu noktada
aileler dikkat etmelidir!..
Anne-baba,
çocuğunun
kimlerle arkadaşlık yaptığını
bilmediği sürece,
bu tür acılarla
karşılaşmak
mümkündür!..
Ne var ki,
bu milletin canını
ve malını yakan terör örgütlerine karşı,
sadece devletin mücadelesi
yeterli değildir!..
Bizlere de
görev düşmektedir!..

"Allah kimseye evlat acısı vermesin"
diye içtenlikle 
temennide
bulunmanın yanı sıra,
çevremizdeki
şüpheli durumları
güvenlik güçlerine
bildirmek zorundayız!..
İşte o zaman 
"Evlat nöbeti"
tutan yüreği yanık annelere
yenileri katılmaz!..