Muayene ettiğimiz hastalarımızdan pek çoğu, halsizlik şikayeti ile başvurmaktadır. İnanıyorum ki, doktora başvurmayan pek çoğumuz da aynı şikayetlere sahibiz.
Yazın, terlemenin çok olduğu bir mevsimde, sıvı ve elektrolit kaybeden herkesin halsizlik, yorgunluktan şikayet etmesi kaçınılmazdır. Yapılacaklar çok basit: yaz aylarında aşırı sıcaklarda, özellikle çalışanların, elektrolitten zengin sıvı almaları, bol su içmeleri, ayran gibi elektrolit içeriği yüksek içecekleri tercih etmeleri, meyve suyu ve maden suyu tüketmeleri bu sorunlarına çözüm olabilir.
Bunun yanında, şeker hastaları veya kronik hastalığı olanların halsizlik ve yorgunluk gibi şikayetleri varsa, organik bir sorun olup olmadığı konusunda hekimine başvurması gereklidir. Mesela; kan şekerinin aşırı yüksek olduğu durumlarda, anemi dediğimiz kansızlık durumlarında aşırı halsizlik ve yorgunluk olur, ihmal edilmemelidir.
Bir de, TIME Dergisinde kulak verelim. Kapsamlı bir analizde, sıradan yorgunluk ve tükenmişlik sendromu (burnout) arasındaki farkı uzman görüşüne dayanarak haberleştirmiş.
Habere göre, her ikisi de kendini halsizlik, konsantrasyon güçlüğüyle gösterebilir. Ancak tükenmişlikte, sadece enerji kaybı değil, benlik duygusunun da yıpranmasıyla sonuçlanabilecek kadar köklü bir sorun olduğu anlatılıyor. Yani yorgunluktan çok ötesi.
Tükenmişlik sendromu, hepimizin sıkça yaşadığı çağın hastalığı, çalışma ortamlarının istenilen düzeyde olmadığı, çalışanın mutlu ve memnun olmadığı durumlarda ortaya çıkan, hepimizin maalesef sineye çektiği ama iş veriminin düştüğü, çalışanın mutsuz ve kendini çok sağlıksız hissettiği bir durum.
Fazla iş yükü, aşırı kontrol, düşük takdir, iş-yaşam dengesizliği, toksik çalışma ortamı, evde bakıma muhtaç bireylerin olması (özellikle annelerde), tükenmişlik sendromunun nedenidir.
Çağrı merkezi çalışanları, sağlık çalışanları, özel okul öğretmenleri, sosyal hizmet görevlileri, düşük ücretle çalışanlarda, daha çok tükenmişlik sendromu görülmektedir.
Kadın Sağlığı alanında çalışan Incora Health’in klinik direktörü, Dr. Marjorie Jenkins, tükenmişliği şöyle tanımlıyor: "Kişinin amacını sorgulamasına, motivasyonunu kaybetmesine ve duygusal bütünlüğünün bozulmasına neden olur, kendi benliğimizi yitiririz. Yorgunluktan çok daha ötesi.."
Gerçekten yaptığı işten zevk almayan, sürekli halsizlik içinde bireylerin içinde bulunduğu bu durum, iyileştirilebilecek, önlenebilecek bir durumdur, ancak bu konuda çalışma şartları iyileştirilmeli ve çalışanın ruhsal ve bedensel sorunlarıyla ilgili önlemler alınmalıdır. İş yeri, çalışanı mutlu eden bir hale getirilirse, tükenmişlik sendromu yaşanmayacaktır.
TIME Dergisindeki makalede, tükenmişlik sendromunun beyin yapısında değişiklikler yaratabileceği, duygusal yönetim ve karar alma süreçlerini düzenleyen beyin bölgelerinde gri madde miktarının azaldığı tespit edilmiştir. Bir başka çalışma; stres, korku tepkisini yöneten amigdalada hiperaktivite geliştiği, bu nedenle bireylerin stres ortadan kalksa bile uzun süre rahatlayamadığı ortaya koyulmuştur.
Çalışanın dinlenmeye ihtiyacı var, çalışanın ilgiye ve desteğe ihtiyacı var diyen patronların olduğu yerde tükenmişlik olmaz. Böyle çalışma şartları ve ortamı dileyelim! Beynimiz kısa vadeli stres ile başa çıkmak üzere planlanmıştır, ancak günümüzün sürekli tetikleyici ortamı bu sistemi aşındırıyor. Bu bakımdan aşırı stres, sonunda tükenmişlik sendromunun sebebi olup, hem ruhsal yapımızı hem de bedensel yapımızı etkileyerek, çalışanı çalışamaz duruma getiriyor.