«İsraf» sözlükte; aşırı gitmek, haddi aşmak, malı-mülkü saçıp savurmak anlamlarına gelir. "Malı israf etmek", “onu yerli yerinde harcamamak, faydasız yere harcamak, gerektiğinden çok harcamak anlamına geldiği gibi, Allah’ın uygun görmediği yerlere harcamak” anlamına da gelir. Ayrıca hangi konu olursa olsun, sınırı aşmak, ölçüsüz hareket etmekte israftır. 
          Müslüman, sâhip olduğu maddi ve manevi her nîmetin aslında, Allâh’ın bir lutfu olduğunu hatırından çıkarmamalıdır. Bunların, günün birinde hesâbı verilecek emânetler hükmünde olduğunun idrâki içinde yaşamalı ve onları kullanmada tamâmen serbest bırakılmadığını ve bunları Allah’ın rızasına uygun  şekilde kullanmak mecbûriyetinde olduğunu  bilmelidir. Nitekim Rabbimiz ; “Nihâyet o gün (dünyâda faydalandığınız) nîmetlerden elbette ve elbette hesâba çekileceksiniz.” buyurarak bizlere büyük hesâbı hatırlatmakta ve mes’ûliyetimizi vurgulamakta olup  lutfettiği nîmetleri elde etme yolunda ve onları kullanmada  uyulması gereken kurallar olduğunu bize bildirmektedir. Kuran’ı Kerim’de Rabbimiz;“Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.” ayetiyle israfın haram olduğuna, “Rahman’ın kulları, harcadıkları zaman ne savurganlık ederler ne de cimrilik, bu ikisi arasında orta bir yolu tutarlar” ayetiyle, itidalli bir yol izlenmesi gerektiğine,“Elini boynuna bağlı tutma (cimrilik yapma). Onu, büsbütün de açıp-saçma (İsraf da yapma), sonra kınanır, kaybettiklerinin hasretini çeker durursun.” buyurarak da ölçünün nasıl olması gerektiğine dikkat çekmiştir.
       Kişinin yaşamını devam ettirebilmesi ve beden gücünü koruması için gerekli gıdaları alması insanî olduğu kadar dinî bir görevdir de. İnsan bu görevi yerine getirirken yeteri kadar gıdayı almak mecburiyetindedir. Sevgili Peygamberimiz yeme içmede ölçüyü şöyle anlatıyor bizlere; “Ademoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Kişi yemek yediği zaman, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.”  Varlığı yerinde olan kişinin temiz ve güzel giyinmesi, sahip olduğu nimetin kıymetini bilmesidir. Fakat güzel giyineceğim derken lüks ve gösteriş yönünden israfa kaçmamalı, henüz giyilebilecek elbiseleri, modası geçti düşüncesiyle ziyan etmemelidir. Şunu iyi bilmelidir ki zenginlik, mal mülk , müminler arasında bir statü ve  üstünlük sebebi değildir. Bilakis gereği yerine getirilmediği takdirde hesabı ağır verilecek bir imtihan vesilesidir. Sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur; “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan, bir yerden bir yere kımıldayamaz.” 
İçinde bulunduğumuz şu Ramazan günlerinde gönül coğrafyalarımızda Müslüman kardeşlerimizin açlık ve sefalet içinde hayatta kalabilme mücadeleleri içimizi acıtmakta ve bizleri derinden yaralamaktadır. Bu minvalde maddi manevi her konuda İsrafı önleme yolunda  sorumluluklarımızı yerine getirebilmeyi Rabbim bizlere nasib eylesin. Bizleri, nefsini kontrol edebilen, Allah’ın koyduğu sınırları aşmayan, her işinde dengeli davranabilen, itidal üzere olan, yemesinde içmesinde, vaktini kullanmasında, konuşmasında, harcamasında, infak edişinde, insanlarla ilişkisinde ve Allah’a yönelişinde hep bu bilinçle hareket eden kullarından eylesin.                                                                                        Nurhan ÖZTÜRK
                                                                                                                        Canik ADRB Vaizi