Taşrada Devlet Otoritesi ve Zühtü Bey’in Mücadelesi

Abone Ol

BAFRA KAYMAKAMI OSMAN ZÜHTÜ BEY’E 1915’TE MUAMLI (ALTINAY) KÖYÜ’NDE KURULAN SUİKAST

Taşrada Devlet Otoritesi ve Zühtü Bey’in Mücadelesi

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde taşra yönetiminde yaşanan sorunlar, merkez ile yerel güç odakları arasındaki çatışmaların yoğunlaştığı bir döneme işaret eder. Devletin merkezi otoritesini taşrada sağlamaya çalıştığı bu süreçte, yerel eşrafın nüfuzu çoğu kez devlet memurlarının görevlerini yapmasını engellemiştir. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri, I. Dünya Savaşı yıllarında Bafra’da yaşanan Kaymakam Osman Zühtü Bey suikastıdır.

Genç, idealist ve görevine bağlı bir idareci olan Osman Zühtü Bey hem savaşın yarattığı karmaşa hem de yerel eşrafla yaşadığı çekişmelerin ortasında kalmış ve 22 Ekim 1915 yılında bir suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu olay, Osmanlı taşrasındaki yönetim yapısının zayıflığını, adaletin işleyişindeki aksaklıkları ve yerel güçlerin devlet otoritesi üzerindeki etkisini göstermesi bakımından dikkat çekici bir örnek oluşturur.

Görsel 1: Osman Zühtü Bey Bafra askeri ve sivil ileri gelenlerle

Osman Zühtü Bey, Konya İbradı doğumludur ve Mekteb-i Mülkiye mezunudur. Genç yaşına rağmen disiplinli, çalışkan ve devlet görevine bağlı bir bürokrat olarak tanınmıştır. Farklı kazalarda görev yaptıktan sonra 1914 yılında Bafra Kaymakamlığına atanmıştır.

Görsel 2: Osman Zühtü Bey, Bafra Eytam Müdürü Kadir Efendi, Müdde-i Umumi İhsan Bey

I. Dünya Savaşı’nın devam ettiği bu yıllarda, bölge ciddi güvenlik sorunlarıyla karşı karşıyaydı. Nebiyan Dağı ve çevresinde örgütlenen Rum çeteleri, ayrılıkçı hareketler çerçevesinde saldırılar düzenliyor; köylere baskınlar yaparak halkın can ve mal güvenliğini tehdit ediyordu. Osman Zühtü Bey’in en önemli görevlerinden biri bu çetelerle mücadele etmekti. Bafra’da asayişin sağlanması ve devlet otoritesinin güçlendirilmesi amacıyla büyük bir çaba göstermiştir.

1915 yılının mart ayında Samsun’un Bafra ilçesinde yaşanan bir olay hem dönemin güvenlik politikalarını hem de halkın devlete olan güvenini derinden etkiledi. Yün Dağı civarında gerçekleştirilen bir operasyon sonucunda, bölgede uzun süredir faaliyet gösteren Rum çetesi çökertildi. Operasyonun hedefinde, halk arasında “Kavaklıoğlu Sava” olarak bilinen çete reisi ve adamları vardı. Osmanlı güvenlik güçlerinin düzenlediği baskında Kavaklıoğlu Sava ve çetesinin üyeleriyle çatışma çıktı. Çatışma sonucunda çete lideri ve bazı adamları öldürüldü, sağ ele geçirilenler ise Bafra’ya getirildi.

Görsel 3: Bafra Kaymakamı Osman Zühtü Bey, Talip Çavuş, Teğmen Reşit Bey. Rum eşkıyasından yakalanan Kavaklıoğlu Sava, Havzalı Kocagöz Kostil, Yaylalı Nikola ve arkadaşları.

Bu olayın ayrıntıları, Kapı Kaya Karakolu’nun kayıtlarında yer almaktadır. Bu çok değerli belgeler, Bafralı yerel tarih araştırmacısı Ali Ak Hoca tarafından gün yüzüne çıkarılmıştır. Onun titiz çalışmaları sayesinde, bölge tarihine ışık tutan bu olayın detayları akademik çevrelerde de tartışılmaya başlanmıştır. Olayın ertesi günü, yani 27 Mart 1915’te, sekiz silahsız çete mensubu teslim oldu. Çatışmada ölen iki eşkıyanın cesetleriyle birlikte Bafra’ya getirilen bu kişiler, Bafra Hükümet Konağı önünde halkın gözü önünde sergilendi. Bu görüntü, dönemin kaymakamı Osman Zühtü Bey tarafından çektirilen bir fotoğrafla da kayıt altına alındı. Fotoğraf, hem dönemin ruhunu yansıtan bir belge olarak hem de Osmanlı taşrasında güvenliğin sağlanmasına yönelik kararlılığın bir simgesi olarak dikkat çekiyor. Halk arasında büyük yankı uyandıran bu olay, Kaymakam Zühtü Bey’in kararlı duruşuyla birlikte Bafra halkının devlete olan güvenini pekiştirdi.

Ancak bu fotoğraf hakkında en çok karşılaşılan yanılgı, çekildiği tarihle ilgilidir. Akademik kaynaklarda ve çeşitli yayınlarda sıklıkla 1920 yılı olarak belirtilse de bu bilgi yanlıştır. Fotoğrafın çekildiği tarih 1915’tir. Bunun en önemli kanıtı, fotoğrafı çektiren Kaymakam Osman Zühtü Bey’in aynı yıl içinde hayatını kaybetmiş olmasıdır. Zühtü Bey, 1915 yılında Alaçam’dan Bafra’ya dönerken, Muamlı Köyü açıklarında, Çocuk boğan mevkiinde uğradığı suikast sonucu öldürülmüştür. Dolayısıyla, 1920 yılında bu fotoğrafın çekilmiş olması mümkün değildir. Bu bilgi hem yerel arşiv kayıtları hem de dönemin resmî belgeleriyle doğrulanmaktadır.

Genç ve idealist bir kaymakam olarak Bafra’ya atanan Zühtü Bey, bölgedeki çete faaliyetlerine karşı kararlı bir mücadele yürütmüştür. Halkın güvenini kazanmış, ancak bu kararlı tutumu nedeniyle yerel eşraf ve çetelerle karşı karşıya gelmiştir. 1915’te uğradığı suikast, bu mücadelenin ne denli çetin olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu fotoğraf, günümüzde de tarihçiler ve araştırmacılar arasında çeşitli yorumlara konu olmakta. Kimileri bu kareyi devlet otoritesinin bir göstergesi olarak değerlendirirken; kimileri ise dönemin etnik gerilimlerinin ve savaşın yarattığı trajedilerin bir yansıması olarak görmektedir. Ancak ne olursa olsun, bu kare Bafra tarihinin en çarpıcı belgelerinden biri olarak hafızalarda yerini korumaktadır.

Yerel Eşrafla Çatışma ve Suikastın Gelişimi

Bu süreçte en dikkat çekici isim Alaçam’ın önde gelen eşrafından Molla Hasanoğlu Hacı Osman’dır. Hacı Osman, bölgenin en etkili kişilerinden biri olup, geçmişte de çeşitli kaymakamlarla sorunlar yaşamıştır. 1908 yılında silah ve barut kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle kardeşi Hafız Ömer ile birlikte tutuklanmıştır. Ancak kısa süre sonra affedilmiştir. Osman Zühtü Bey’in görev yaptığı dönemde Hacı Osman ile kaymakam arasında yeniden bir çekişme başlamıştır. 1915 yılı başlarında, Lazistan cephesine gönderilecek un çuvallarının dağıtımı sırasında Hacı Osman, nahiye müdürü ve belediye başkanını makamlarında tehdit etmiş, kamu düzenini bozucu davranışlarda bulunmuştur. Olayın ardından kaymakam, Hacı Osman hakkında soruşturma açılmasını sağlamıştır. Bunun üzerine Hacı Osman, Osman Zühtü Bey’i merkeze şikâyet etmiş; ancak Canik mutasarrıfının 12 Ocak 1915 tarihli yazısında, şikâyetlerin asılsız olduğu bildirilmiştir. Bu olay, iki taraf arasındaki düşmanlığı daha da derinleştirmiştir.

Arşiv belgelerinde, Osman Zühtü Bey suikastının arkasında bu husumetin etkili olduğu görülmektedir. Olayın gerçekleştiği dönemde Hacı Osman’ın kaymakam hakkında olumsuz propaganda yaptığı, çeşitli grupları kışkırttığı ve kaymakamın görevden alınması için girişimlerde bulunduğu belirtilmektedir. Ancak bu girişimleri sonuçsuz kalmış, Zühtü Bey görevine devam etmiştir. Kısa bir süre sonra, Osman Zühtü Bey bazı incelemelerde bulunmak üzere Eytam Müdürü Kadri Efendi ile Alaçam Nahiyesi ’ne doğru yola çıkmış ve Bafra’ya dönerken Muamlı karyesi civarında Çocuk boğan mevkiinde on kişilik bir eşkıya çetesinin saldırısına uğrayarak 22 Ekim 1915’te şehit edilmiştir. Bu saldırıda Osman Zühtü ve Kadri Bey’in yansıra Alaçam eşrafından Hacı Osman’ın kardeşi Hafız Ömer Efendi ile Arabacı Andon da hayatını kaybetmiştir. Elde edilen bilgilere göre çetenin elinde küçük ve büyük mavzer tüfekleri bulunmaktaydı. Olayın haber alınması üzerine faillerin yakalanması için Bafra jandarma birliği ve merkezden elli neferlik seyyar jandarma gönderilmiştir. Osmanlı arşiv belgelerdeki bilgilere göre saldırı, Hacı Osman ve yakın çevresinin organize ettiği bir pusudur.

Cinayetin ardından geniş çaplı bir soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sürecinde Alaçamlı Hacı Osman, oğlu Mustafa, Vasil oğlu Anastaş ve diğer bazı şahıslar tutuklanmıştır. Davaya ilişkin belgelerden, suçluların 1916 yılında Samsun Divân-ı Harbi tarafından çeşitli hapis cezalarına çarptırıldıkları anlaşılmaktadır. Hacı Osman ve bazı sanıklar 15 yıl, diğerleri ise 10 yıl civarında ceza almıştır. Ancak cezalar kısa süre sonra çıkan genel af kanunu kapsamında kaldırılmıştır. Savaşın ilerleyen dönemlerinde devlet, asker ihtiyacını karşılamak amacıyla geniş kapsamlı aflar ilan etmişti. Bu aflardan yararlanan sanıklar serbest bırakılmış ve Alaçam’a dönmüşlerdir. Bu durum, hem adaletin sağlanamadığı yönünde eleştirilere yol açmış hem de halkın devlete olan güvenini sarsmıştır.

Daha sonraki bazı belgelerde, cinayetin Rum çeteleri tarafından işlendiği iddiaları ortaya atılmıştır. Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen bir yazıda, olayın başından beri suçlu görülen Hacı Osman ve arkadaşlarının asıl fail olmadığı, gerçek katillerin dağlarda eşkıyalık yapan Rum çetecilerin olduğu ileri sürülmüştür.

Osmanlı Taşrasında Çözülmenin Simgesi

Osman Zühtü Bey suikastı, Osmanlı taşrasındaki yönetim anlayışının çözülme sürecini açık biçimde ortaya koyan bir örnektir. Bir kaymakamın, devletin temsilcisi olarak görev yaptığı bölgede korunamaması, taşrada devlet otoritesinin ne denli zayıfladığını göstermektedir. Aynı zamanda adalet sistemindeki çarpıklıklar, güçlülerin cezalandırılamaması ve çıkar ilişkilerinin hukukun önüne geçmesi bu dönemin genel bir özelliğidir. Bafra Kaymakamı Osman Zühtü Bey, görevine bağlılığı ve düzen sağlama çabalarıyla halk arasında saygı kazanmış; ancak bu kararlılığı hem eşrafın hem de silahlı çetelerin hedefi haline gelmesine yol açmıştır.

Sonuç olarak, Osman Zühtü Bey suikastı sadece bireysel bir olay değil, Osmanlı taşrasında merkezle yerel güçler arasındaki gerilimin somut bir yansımasıdır. Bu olay, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde taşra idaresinin ne derece kırılgan olduğunu, devlet otoritesinin kişisel nüfuz ve çıkar ilişkileri karşısında nasıl zayıfladığını göstermektedir. Osman Zühtü Bey’in ölümü, adaletin ve düzenin yerini belirsizlik ve korkunun aldığı bir dönemin simgesidir. Bu nedenle Bafra’daki kaymakam suikastı, yalnızca bir cinayet olayı olarak değil, Osmanlı idari yapısının son yıllarındaki çözülmeyi anlamak açısından tarihsel bir dönüm noktası olarak değerlendirilmelidir.

Görsel 4: 2 Mayıs 2024 Antalya, sol baştan aile avukatı Ahmet Buğra Çelik, Emin Günaydın, şehit edilen kaymakamın torunu Mustafa Dolunay

Emin Günaydın

Tarihçi – Sosyolog

Sevgi ve Selamlarımla

16.11.2025

Not: Bu konu hakkında geniş bilgi sahibi olmak isteyenler yazmış olduğum makaleyi okuyabilirler.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/5398975

Bu çalışmanın hayata geçmesine vesile olan; şehit Kaymakam Osman Zühtü Bey’in torunu Sayın Mustafa Dolanay’a ve aile avukatı Sayın Ahmet Buğra Çelik’e, aile albümünden ilk kez yayımlanacak olan kıymetli fotoğrafları bizimle paylaşarak bu çalışmaya değerli katkılarda bulundukları için en içten teşekkürlerimi sunarım.