AKDENİZ TİPİ BESLENME ÖNERİSİ
Türk Nefroloji Derneği'nce Antalya'da bu yıl 32'ncisi düzenlenen 'Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi'nde konuşan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof.Dr. Siren Sezer, hasta ve böbrek rahatsızlığı yaşayanlara Akdeniz tipi beslenme tarzını önerdiklerini söyledi. Bu tip beslenmenin lif yönünden zengin sebze ve meyvenin ağırlıklı olduğuna dikkati çeken Prof.Dr. Sezer, Akdeniz tipi beslenmenin tuzlu ve şekerli gıdaları dışladığını söyledi. Zeytinyağı ve balık ağırlıklı bir diyetin sadece böbrek hastalığından değil tüm kalp ve damar sistemini, sindirim sistemini koruduğunu ve kanser riskini azalttığını kaydeden Prof.Dr. Sezer, şunları söyledi:
"Son yıllarda giderek artan 'fast food' tarzı beslenme, donmuş besinler içerdikleri tuz, katkı maddeleri, doymuş yağlar çocukluk çağından itibaren kalp damar ve böbrek sağlığını tehdit etmektedir. Bir hamburger patates menüden alınan tuz miktarı 6 gramı bulabilmektedir. Bu rakam Dünya Sağlık Örgütü'nce bir günde alınacak üst limit olarak tanımlanmıştır. Fast food tüketirken bile menüyü sağlıklı seçmek mümkün. Hamburgerimize sos eklemezsek, patates yerine salata, içecek olarak ise tuzsuz ayran tercihi yaparsak çok daha sağlıklı bir beslenme tarzı uygulamış oluruz."
GLİSEMİK ENDEKSE DİKKAT
Böbrek ve diğer organ sağlığı için besinlerin gizli şeker yükü olarak bilinen glisemik indekslerine göre de tercih yapılması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Sezer, pirinç ve makarnayı kepekli seçmekle, ekmek olarak çavdar ekmeği tercih etmekle, şeker yerine bal kullanmakla, patatesi kabuklu, soğuk ve haşlanmış tercih etmekle yiyeceklerin daha sağlıklı hale getirilmesinin mümkün olduğunu söyledi.
AKTARLARA DİKKAT
Türkiye'de coğrafi bölgelere göre beslenmenin büyük farklar içerdiğini, Orta Anadolu'nun çok fazla beslenirken karbonhidrat ağırlıklı olduğunu belirten Prof.Dr. Sezer, son dönemde fayda bulmak amacıyla uğrak yeri olan aktarların ise tehlikeli olabileceğinin altını çizdi. Prof.Dr. Sezer, şöyle dedi:
"Aktarlarda her işe yarayan bir sürü malzeme görüyoruz. Bir bitki aldık, o bitkinin kökü yaprağı bize zararlı olabilir. Aktarlardan alınan bitki bütün olarak tüketildiğinde kesilmiş biçilmiş olarak besinlerle tüketilince organlara toksin almış oluyoruz. Ben direkt aktar ürünlerini önermiyorum."
Aktardan alınan bitkilerin böbreklerde alerjik reaksiyonlara neden olabileceğini kaydeden Prof.Dr. Sezer, "Bazı maddelerde ani böbrek bozulmalarına neden oluyor. Acile gelecek kadar kötü duruma gelenler oluyor" dedi.
"HER TROPİK MEYVEYE DOKUNMAYIN"
Prof.Dr. Sezer, son dönemlerde tüketimi artan tropikal meyvelerin de bir takım alerjik reaksiyonlara neden olabileceğine dikkati çekti. Prof.Dr. Sezer, şunları söyledi:
"Bizim kendi doğal çevremizde yediğimiz besinler bize alerji yapmayan besinlerdir. Yurt dışındaki ülkelerden gelen hangi besin olursa olsun vücudumuz böyle bir besini tükettiğinde tanımadığı için alerji riski yüksek. Buna örnek olarak tropikal meyveleri verebilirim. Daha önce hiç tüketmemiş kişi ciddi alerjiyle karışılabilir. Yurt dışına gitmiş, Afrika'ya gitmiş, farklı besinler denemiş çaresi yok. Bize böbrek yetmezliği ile gelmiş. Kortizonla tedaviye başlıyoruz hemen. Hiç tatmadığımız bir bitki ne kadar riskliyse hiç gitmediğimiz bir yerin besini de alerjik için etkili olabilir. Avokado ve mango ile karşılaştım bu gibi durumlarda. Ama bunu hepsi için genellemek zor. Çünkü domatese alerjisi olanlar da var. Çilek yiyemeyenler de var."
GÜNDE 2 LİTRE SU
“En sağlıklı beslenme evde pişmiş tencere yemeğidir" uyarısında bulunan Prof. Dr. Sezer, böbrek hastalığı riskini azaltmak ve böbrek yetmezliği tanısı aldıktan sonra alınması gereken önlemin su alınımın arttırılması olduğunu söyledi. Prof. Dr. Sezer, "Günlük 1.5- 2 litre sıvı alımı yeterlidir. Bu miktar gün içinde düzenli aralıklarla tüketilmelidir. İçilen sıvı miktarı sıcak havalarda, ağır egzersiz sonrası, ishal gibi hastalıklarda arttırılmalıdır. Yaşlı veya bilinç bozukluğu olan kişilerin su alımı konusunda sık uyarılmaları gerekmektedir" diye konuştu.
"TÜRKİYE TUZ TÜKETİMİNDE LİDER"
Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof.Dr. Bülent Altun ise, sağlıklı yaşam için günde 5-6 gram, yani bir çay kaşığı kadar tuz alınması yeterliyken Türkiye'de günlük tuz tüketiminin 14- 18 gram arasında olduğunu söyledi.
TUZ ZARARLI
Aşırı tuz tüketiminin en olumsuz sonucunun kan basıncının yükseltmesi olduğunu belirten Prof.Dr. Altun, "bundan bağımsız olarak kalp- damar hastalıklarına, inmeye ve kronik böbrek hastalığına yol açabilir. Ayrıca, aşırı tuzlu beslenenlerde mide, akciğer, testis ve mesane kanseri ile osteoporoz risklerinin de arttığı gösterilmiştir" diye konuştu. Tuz tüketiminin yaklaşık 6 gram azaltılması ile inmeye bağlı ölümlerin yüzde 20- 25, kalp krizine bağlı ölümlerin yüzde 10- 15 oranında azaltılabileceğinin öngörülmekte olduğunu belirten Prof.Dr. Altun, şunları söyledi:
"Ancak, son zamanlarda yayımlanan birçok çalışmada önemli bir tehlikeye işaret edilmektedir. Bu çalışmaların sonuçlarına göre günlük tuz tüketimi ile ölüm ve kalp- damar hastalıkları riski arasında 'U' şeklinde bir ilişki vardır. Yani, ölüm ve kalp- damar hastalıkları riski sadece aşırı tuz tüketenlerde değil, çok az tuz tüketenlerde de artmaktadır. Üstelik, düşük miktarda tuz tüketenlerdeki risk artışı aşırı tuz tüketenlere göre daha yüksek görünmektedir. Tuz tüketimini azaltmanın hipertansiyon, kalp - damar hastalıkları, inme ve kronik böbrek hastalığı sıklığının ve bunlara bağlı ölümlerin azaltılmasına önemli katkı sağlayacağı aşikardır. Ancak, tuzun normal vücut işlevleri için gerekli bir madde olduğu unutulmamalı ve tuz tüketimini aşırı azaltmanın emniyeti sorgulanmalıdır."
KAYA TUZU DA DENİZ TUZU DA AYNI
Prof.Dr. Altun, kaya tuzu ve deniz tuzunun kan basıncında olumsuz etkisi olmadığına yönelik açıklamaların ise gerçeği yansıtmadığına da dikkat çekerek, “Bunların kan basıncıyla olan ilişkisi sofra tuzuyla benzerdir. 'Bunları tüketirseniz kan basıncınız etkilemez' gibi ifadeler toplum sağlığı açısından tehdittir" dedi.
Ayrıca tuzun obezitiyle de ilişkili olduğunun altını çizen Prof. Dr. Altun, “Bu alınan enerjiden yenen porsiyondan bağımsız olarak ortaya kondu. Tuz konusunda daha netleşmemiz gerekiyor. Tuz kendisi yoğun kullanıldığında kalp sağlığı açısından olumsuz etkileri vardır" diye konuştu.

FOTOĞRAFLI