Amerikan televizyon yapımlarına bu yıl 69. kez verilen Emmy Ödülleri’nde biz de kazanan taraftaydık! 

Netflix’te yayınlanan Ava DuVernay’nin yönetmenliğini üstlendiği ’13th’ belgeseli için ürettiği animasyonlarla ‘Outstandik Motion Design’ kategorisinde ‘Emmy Jüri Özel Ödülü Ekin Akalın’a gitti!

Başarılı animatör, 20 yıl önce bir öğrenci olarak Amerika’nın yolunu tutmuş ve biz onu Emmy ödülü kazanan ‘memleketlimiz’ olarak tanımadan önce oralarda epey dirsek çürütmüş! Akalın’la ödüle giden macerasını, yüzünde hemen dikkat çeken pala bıyıklarını ve bundan sonraki planlarını konuştuk!

Ama tabi en başta aldığı ödülün fotoğrafını sosyal medyasında paylaşmayışını! Bu nasıl olabilirdi? Anlamamız mümkünsüzdü. İşte karşınızda orijinal animatör Ekin Akalın!

ÖDÜL FOTOĞRAFINI ORAYA KOYMAYI UYGUN GÖRMEDİM!

Emmy’ de ödülü alıp da sosyal medyadan paylaşmamak bizde pek kabul edilebilir bir şey değil. Oradan başlayalım. Instagram’a neden fotoğraf koymadın?
1 seneyi aşkın bir zamandır Instagram’ı daha sanatsal kullanmaya başladım. Sanat derken, yanlış anlamayın, lafın gelişi işte. Kendi çektiğim fotoğraflarla oynadığım, bazen hazır görselleri birbirine karıştırdığım, kendi kendimi eğlediğim bir platforma dönüştü benim için. Ödül fotoğraflarını oraya uygun görmedim, zorlama gibi geldi. Emmy ödül töreni günü çektiğim videoları My Story’de paylaştım onun yerine. Facebook’a ise fırsat kalmadı açıkçası. Fotoğraf yolladığım aile üyeleri ve yakın arkadaşlarım bunları anında paylaştıkları için ben eğlencelerden dönüp kendime geldiğimde iş işten geçmişti.

13th’te çalışma teklifi nasıl geldi?
Proje 2016 yazında başladı. 2010-2013’te animatör,tasarımcı ve sanat yönetmeni olarak çalıştığım Elastic (elastic.tv) isimli şirketin kurucu ortağı Angus Wall, ‘13th’ isimli filme yönetici yapımcı olmuş. Benim bundan haberim yok tabi o sıralar. Antalya’da tatildeyim, hava güzel, deniz güzel. Amerika’ya dönmeme bir hafta kala Elastic’ten arkadaşım ve bu projenin sanat yönetmeni Leanne Dare bana mesaj attı. Detay vermedi ve sadece ‘çok meşgulüm ve yükümü hafiflet lütfen, tam senlik’ dedi. Projeyi arkadaşıma ve eskiden çalıştığım yere yardım amaçlı kabul ettim. İşe başladığım ilk gün öğrendim ne olduğunu.

'ANİMASYON' DEYİP KESTİRİM ATIYORUM
"Outstanding Motion Design"i açarsan tam olarak ne yaptığını anlama şansımız da daha çok olacak sanırım.. 
Tam çevirecek olursam Seçkin/Göze çarpan hareketli tasarım ödülü.  ‘Motion Design’, ‘Motion Graphics’ veya ‘Motion Graphics Design’ dediğimiz şey animasyonun tipografi, fotoğraf, video, film, illüstrasyon, 3d gibi disiplinler bünyesinde toplayan ve bunların karışımıyla yeni bir kimlik bulmuş hali. Grafik animasyon, hareketli grafik tasarım, ne derseniz ARTık. Çoğu insanın her gün hayatında gördüğü ama adını bilmediği bir anlatım, sunum turu. Mesela her televizyon kanalının kendi tarzına göre haber açılışı var. Filmlerin bazılarının açılışı çok sadeyken bazılarında çeşitli tasarım unsurları var. Reklamlar deseniz, bu tarzda animasyonlarla dolu. Bunların hepsi motion - yani hareketli tasarımlar. Türkiye’de bu işin yapıldığı çevrelerde eminim yaygın olarak kullanılan bir adı vardır ama inanın Los Angeles dışına çıktığımda bile insanlara ne yaptığımı anlatamayıp animasyon deyip kestirip atıyorum. 

ÖDÜL ALDIĞIMI BİR AY BOYUNCA SAKLADIM

Ödül aldığını öğrendiğinde neler hissettin? 
İnanılmaz sevindim. Şaştım kaldım. Normalde Emmy kazananları benim de içlerinde bulunduğum Emmy üyeleri tarafından oylama yoluyla seçiliyor ve gizli olan sonuçlar törende açıklanıyor. Bizim kazandığımız ödül ise ‘jüri özel ödülü’ ve Emmy üst düzey yöneticileri tarafından verilen bir ödül. Onun için de ödül töreninden 1 ay önce haberimiz oldu. Her adaya giden davetiyelere ek olarak bizimkilerden kazanan kartı da çıktı. Törenden önceki cuma gecesi ‘Motion’ adaylarıyla birlikte bizim jüri özel ödülü aldığımız bir kokteylde duyuruldu. Böyle bir sevinci, coşkuyu bir ay boyunca paylaşamamak değişik bir histi. Tören hafta sonu rüya gibi geçti. Hem ‘Academy of Television Arts and Sciences’ hem de Netflix bizleri çok güzel ağırladı ve özel hissettirdi. Hiç unutamayacağım bir anım oldu. 

20 yıllık bir Amerika macerası var. Ki artık maceradan biraz fazlası sanırım. İlk adımı nasıl atmıştın.  Böyle bir yere gideceğini düşünüyor muydun?
İlk adım okulla başladı. ‘Art Center College of Design’ isimli okula diye yola çıktım. O zamanlar tam ne düşünüyordum hatırlamıyorum ama ‘gelecek’ denen şey benim için daha yakın bir zamanı ifade ediyordu, onu hatırlıyorum. Daha sonrasını görmek, şekillendirmek gibi bir kaygım veya bilincim yoktu. Hani futbolculara hafta sonu derbisini sorarlar onlar da “hafta içi kupa maçı var, biz şu an ona bakıyoruz derler” ya, işte hep öyleydim. Okulun bana çok hitap eden bir sistemi vardı. Tüm tasarım ve güzel sanat fakültelerinin bir arada yoğrulduğu ve ister istemez etkileştiği ve birbirine ilham verdiği bir bina düşünün ve eğitmenlerin hiçbiri akademisyen değil. Hepsi mesleğinde tanınmış, aktif profesyoneller. Çok fazla yaratıcılığın, rekabetin ve üretimin olduğu, öğrenciler arasında lakabı ‘fabrika’ olan bu okuldan mezun olmak insanın beklentilerini yükseltiyor tabi. Hayat ise göklerde uçarken insanın bir anda kanatlarını kopartıp yere çalabiliyor. Bu ikisi arasındaki çizgide yürümeye çalıştım.

BIYIKLAR UZUN HİKÂYE...

İlk bakışta dış görünüşten bıyıklar çok ilgi çekiyor. Ne zamandır oradalar? 
Bıyık 2006 sonu, 2007 başı o zamanlar çalıştığım Buck (buck.tv) isimli şirkette arkadaşlarla aramızda yaptığımız bir komiklik olarak başladı. Şirketteki tüm erkekler, -o zamanlar 12 kişiydik- sözleşip bıyık bırakmaya başladık. 20 gün içinde herkes feci çirkin olmuştu ve bundan çok mutluydu. Oğlan çocuğu eğlencesi işte, yaşın kaç olduğu önemli değil. Zihin 8-9’da sabitlenmiş. Neyse, 5. ayın sonunda üç kişi kaldık geriye. Aile, kız arkadaş - eş baskısı, toplumsal dışlanma, kronik çirkinlik gibi unsurlar bıyık kardeşlerimizi birer birer aramızdan aldı! Geriye kalan 2 arkadaşım ve bense kelimenin tam anlamıyla "doğal seçilimle" nefis birer dudak üstü süsüne sahip olduk. Beni pırıl pırıl bir çocukken tanımış ve sevmiş birkaç arkadaşım bir 5 yıl kadar direndiler ve hep kesmemi istediler. Şimdi onlar da beni bıyıksız düşünemez durumdalar.

Bundan sonrası için plan-proje nedir?  Amerika’da devam mı Türkiye’den gelecek projelere açık mısın, yoksa aklında bambaşka bir şey mi var?
Şu an çok yoğun bir dönemdeyim. Gelecek senenin Nisan ayına kadar bitirmem gereken 3 proje var elimde. Her yerden gelecek projelere açığım. Şartlar uygunsa ve karşıma beni heyecanlandıran bir proje çıkarsa neden olmasın. Ben 2013’de Elastic’ten ayrıldıktan sonra yoğunlukla kendi şirketimde yaptım işlerimi. İş yüküne ve ihtiyaca göre proje bazlı tasarımcılar, animatörler, illustratörler alıyorum işe. Bu nedenle Türkiye’yle ilgili esas planım bu insanları oralara getirmek. Çok yetenekli gençler var Türkiye’de. Bu büyük potansiyel beni Türkiye denince heyecanlandıran şey.  Yaratıcılık eğer bir çıkış yolu bulamazsa insanı içten çürütür. Beslenmezse de küser. Beslemek ve yeşertmek isterim.