28 Şubat post modern darbenin yıl dönümünde açıklamada bulunan Adıyaman Genç İmam Hatipliler Platformu (AGİP) Sözcüsü Av. İshak Yılmaz, askeri cunta tarafından yapılan darbeye tepki göstererek, yargının darbe yapanlara gerekli olan cezayı vermesi gerektiğini söyledi.
Süleyman Demirel’in 28 Şubat sürecinde Cumhurbaşkanlığı makamında bulunduğunu hatırlatan Adıyaman Genç İmam Hatipliler Platformu (AGİP) Sözcüsü Av. İshak Yılmaz, 28 Şubat sürecinde senaryonun dışarıdan geldiğini ve Süleyman Demirel’in sahneye koyduğunu ifade etti.
28 Şubat post modern darbesi sürecinde medyanın ve bazı sendikaların tutumları nedeniyle hükümetin zor günler yaşadığını hatırlatan Adıyaman Genç İmam Hatipliler Platformu (AGİP) Sözcüsü Av. İshak Yılmaz, “28 Şubat’a el tutanlardan biri de Süleyman Demirel oldu. Şikayetçi olduğu işe kendi bizzat idare edici oldu. 28 Şubat, dönemin hükümetini devirmek üzere planlanarak, uygulanan bir darbedir. 1938 ile 2001 yılları arasında 16 tane darbe ve darbe teşebbüsü var. 28 Şubat’ta ise Türkiye’nin önü kesilmiştir. O dönemde Libor adlı uluslararası kredi kuruluşu eksi bir faiz ile ilk 7 yılı ödemesiz, 10 yıl vadeli kredi teklif etti. Lehman Brothers adlı ABD’li yatırım Bankası 10 milyar Dolar, Almanya’dan bir banka ise 10 milyar mark teklif etti. Ancak dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, “Borç yiyen kesesinden yer ve emir alır” diyerek borç almayacağını söylemişti. Refahyol hükümetinin koalisyon protokolünde dönüşümlü başbakanlık vardı. Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı bir cunta oluşumunu tespit etmişti. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in talimatıyla kurulan bu cunta oluşumuna dair bu bilgi ve belgeler Emniyet Genel Müdürlüğü’ne aktarıldıktan sonra aynı konu dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’e bildirmiştir. Daha sonra Akşener, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e konu aktarmıştır. Bu durum karşısında bilgi ve belgeleri Çiller, Başbakan Necmettin Erbakan’a verir. Erbakan da bunu Cumhurbaşkanı Demirel’e iletir. Devletin başı olarak Demirel’in buna müdahale etmesi gerekirken, tam tersi bir tutum sergilenir. Demirel bu durumu dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya aktarır. O da konuyu Çevik Bir’e aktarır. Tüm bu durumdan haberdar olan Demirel, bu duruma engel olacağına çanak tutmuştur” diye konuştu.
28 Şubat sürecinde irticai faaliyet ile suçlanan 900 dolayında askerin hukuk dışı yollarla TSK’dan atıldığını vurgulayan Av. İshak Yılmaz, “Bütün darbeleri ve 28 Şubat darbesini de kınadığımız gibi ülkemizde halen darbe yapmayı düşünen derin mihrakları da kınıyoruz. Sürecin en önemli sorumlularından biri de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir.
Demirel o süreci yönetti, aktif rol oynadı. Bugün ise günlerden 28 Şubat. Eğitim hakkı elinden alınan başörtülü üniversite öğrencilerini, ikna odalarını, zindanlara doldurulan Müslümanları, adaletsizlik ve zulümleri tarih asla unutmayacak. Tarihe bıraktığı izlerle belki de unutulmayacak olan, unutulmaması gereken bir günden bu yana 17 yıl geçti. Bugün dönüp de sürece baktığımızda 28 Şubatta mağdur durumunda olan milletimizin refahının, haklarının ve özgürlüklerinin o günlere göre ne kadar değiştiğinin farkındayız. 28 Şubattan günümüze geldiğimizde değişmeyen bazı şeyleri de görmekteyiz. İstanbul Tuzla’da çocuğunu okuldan almak için beklerken gözaltına alınan ve suçu tespit edilemeyen ama yıllardır zindanlarda hayatı geçen Salih Mirzabeyoğlu’nu yıllarca suçsuz yere yargılayanların ve hapse atanların yargı önünde hesap verme günü gelmiştir. 28 Şubat döneminde asker, yargı ve medya ile birlikte darbenin işbirliğini yapan ülkemizi geriye götüren 28 Şubat gibi yaşadığımız birçok sorunun çözümü olarak gördüğümüz yeni Anayasa’nın biran önce yapılmasını istiyoruz. Ülkemizde yaşayan insanlar 28 Şubat’ın bir daha yaşanmasını istemediği gibi izlerinden de biran önce kurtulmak istiyor” şeklinde konuştu.