Siyaset, toplumu yönetme sanatıdır...        

Abone Ol

Merhaba kıymetli okuyucularım; yönetim, siyaset, belli bir toplumda çatışma halinde olan düşüncelerin uzlaştırılması faaliyetidir. Bu uzlaştırma faaliyeti ise yönetim erkinin elde bulunması ile gerçekleşir.

İnsanın diğer varlıklardan üstün ve ayırıcı özellikleri anlatılırken ilk olarak onun düşünebilen ve düşündüklerini ifade edebilen bir varlık olması dile getirilir. 

Aklını kullanmaktan ziyade ifade yeteneğinin olması, insanı diğer varlıklardan farklı kılan özelliğidir.

Ne var ki insanın ifade yeteneğini kullanmasında onun var olduğu zamandan beri sorunlar
yaşanmaktadır. 

İnsan kimi zaman dile getirme yeteneğini, ifade gücünü kullanmada engellenmiş, sınırlanmış; kimi zaman da sınırlanması gereken yerde durdurulamamıştır. Bu ayırıcı özellikten yoksun bırakılması ya da kısıtlanması ifade özgürlüğünün engellenme sayılıp ifade özgürlüğü için insan gayret göstermiş ve bu özgürlüğün mücadelesini vermiştir.

Ne var ki insanoğlu, ifade özgürlüğüne doğru sınırlar çizememesinden kaynaklanan, nefret
söylemi olarak adlandırılan yeni bir sorunun sahibi olmuştur.

Günümüzde toplumlar için önemli sorunlara neden olan ötekileştirmenin, kutuplaştırmanın ve nihayet nefret suçlarının kapısını aralaması nefret söyleminin üzerinde çalışılması gereken bir konu olduğunu göstermektedir.

İfade özgürlüğünden yola çıkılarak başvurulan ve toplumda hoşgörüsüzlüğün,
kutuplaşmanın, ayrışmanın artması, huzurun ve toplumsal barışın bozulması gibi çeşitli
sorunlara neden olan nefret söylemi, kimi zaman bireysel kimi zaman da medya ya da
toplumda etkililiği olan önemli kimseler tarafından kullanılarak söz konusu sorunlara yol
açmaktadır. 

Medya ya da topluma yön verebilecek kimseler tarafından kullanıldığında daha çok kimseye ulaşabilmesinden dolayı toplumda daha da yaygınlaşan nefret söylemi, ifade özgürlüğü kapsamının dışında tutulmalı ve bu söylemi kullananlar tarafından ifade özgürlüğüne sığınılmasının yolu kapatılmalıdır. Aksi takdirde nefret söyleminin doğuracağı toplumsal huzursuzluk, hoşgörüsüzlük, demokrasinin zarar görmesi, nefret suçları gibi sorunlarla toplum yüz yüze gelecektir.

Nefret söylemini engellemenin en etkili yolu toplumsal hoşgörüyü artırmak, önyargıları kaldırmak, bireylerin birbirlerine karşı saygısını artırmaya yönelik toplumsal eğitim olacağı gibi daha kısa sürede engellemeyi başarabilmek için de hukuki düzenlemeler yapılması gerekli görülmektedir. 

Evet, ülkemde yaşanan halkımızın ortak söylem ve uygulamaları sizlerle paylaşarak bir nebze de olsa seçimlerin arifesinde gülerken birlikte düşünelim diyorum.

Buyurun neler söylermişiz? Kavgaların en çok 'ne bakıyon lan' diye çıktığı bir ülkede, otobüslere karşılıklı koltuk yapmak çok mantıklı gerçekten.

Dişini fırçalayan erkeği bulmuş da macunu ortadan sıkmayanını istiyor. Bak bak lükse bak.

Arabada kemer takmak zorunluyken otobüslerde milletin ayakta gidebilmesini bana bir anlatın.

Türklere özgü ikna şekli, ölümü gör.

Bazen başımı alıp gidesim geliyor ama Müge Anlı'dan da korkuyorum ya beni de bulur diye.

Asansör çağırma tuşuna defalarca basarak daha hızlı geleceğini zanneden tek milletiz.
 
Annem beni ders çalışırken gördü, gözleri yaşardı, bıraktım ders falan çalışmıyorum. Ondan değerli mi, kıyamam ben ona.

Kulağımda kulaklık var, dürtüp müzik mi dinliyorsun diyor. Yok, kuleden iniş izni istiyorum. Pilotum ben.

Pizzayı yuvarlak yapıp üçgen kesip kare kutuya koyanla, evleri kare ve dikdörtgen yapıp adını daire koyan kişi aynı kişi olmalı.

Eve gelen misafirin tuvalet var mı diye soruşuna ayar oluyorum. Yok, biz poşete yapıp karşı apartmanın damına atıyoruz.

Anneme, anne ben evlatlık mıyım dedim. Öyle bir şey olsa seni mi seçerdik dedi. Haklı kadın.

Gözleri aşka gülen en taze söğüt dalsın diyor şarkıda. Bu hayatımda duyduğum en kibar, en naif ODUNSUN deme şekli.

Her gördüğümde ne yapıyorsun diye sorduğumda napayayım sen ne yapıyorsun diyen. Bir arkadaşım var. Yıllardır ne yaptığını bilmiyorum.

Sadece Türklere özel bir ağırlık birimi gavur ölüsü gibi. 

Fırıncı bana sıcak ekmek veriyorum dedi. Abi nasıl olsa eve gidince annem bayatları yedirecek dedim. Sarıldık ağlaştık.

Bizler arkası gelmez dertlerimin şarkısını söylerken göbek atan bir toplumuz. Kimse bana normal olduğumuzu söylemesin. Yemem.

İnsanımız gariptir. Camı siler ayna gibi oldu der, aynayı siler cam gibi oldu der.

En iyi tedavi şekillerimizden biri, git bir elini yüzünü yıka.

Pazarda çocuğunu kaybedince feryat figan ağlayan, bulunca da öldüresiye döven anne Türk annesidir.

Çoğu bölgelerimizde, bu eylem ve sözler hala güncelliğini korur.

Sonuç olarak; düşündürebilmek, gelecek için üretilecek ürünün ana kapısıdır. ( Kazım İLHAN )

İnsanın ilim ve edebi, en büyük varlığıdır. Eskimez, çürümez, kaybolmaz.( Mevlana)   

Bu sözün ne kadar önemli olduğunu konular işlendikçe fark edeceğimizden eminim.

Toplumun ve ailenin en büyük ilacı doğru iletişimdir. ( Kazım İLHAN )

Birlikte siz, biz demeden, sıcak, sevecen ve mutlu birlikteliklerin bir arada olduğu sağlıklı neşeli yarınlar dilerim. Hoşça kalın...
                                                                                                                  KAZIM İLHAN
                                                                                                      SOSYOLOG VE AİLE DANIŞMANI