Bir törene hazırlanır gibi en güzel kıyafetlerimi giydim, saçlarımı taradım, düzelttim. Uzun zamandır kendimle görüşmemiş, kendime gitmemiştim. Özenle yeni bir başlangıç yaptım ve kendime geldim. Size de olur mu böyle? Özellikle son dönemde kendinize gitmemişliğiniz, neye ihtiyacınız olduğunu keşfetmemişliğiniz var mı? Çevrenizdeki pek çok kişinin sizden ne istediğini bilemediğiniz, fark edemediğiniz. Ne tuhaf… Konu başlangıçta herkese böyle garip gelebilir. Kendimden ne istediğimi bilememek, neye ihtiyaç duyduğumu anlayamamak ne demek? Biz terapistler, terapiye çoğunlukla bu soruları sorarak başlıyoruz. Neye ihtiyacın var? Bu sorunun cevabını keşfedememiş olmak son derece olası. Bazen içinde bulunduğumuz bu kocaman ve hareketli dünyada fark etmeden, duyumsamadan, önemsemeden deneyimliyoruz hayatı, duyguları, düşünceleri. Şefkat ve anlayışla sevdiklerimize yaklaşabiliyoruz ancak iş kendimize geldiğinde ihtiyaçlarımızı öteleyebiliyoruz ya da önemsemiyoruz. Jack Kornfield “Şefkatiniz kendinizi kapsamıyorsa tamamlanmamış demektir” der. Böyle bakınca yapılacak en güzel şey şefkatinizden kendinize de ayırmaktır aslında. Belki de gün içinde, belli zamanlarda özellikle karmaşık ve bol koşturmalı anlarda, sakince durup, kendi ihtiyacını görünür kılmaya çalışan sese kulak vermek ile başlar her şey… “Öz-şefkat” temelinde, kendinize de sevdiklerinize davrandığınız aynı nezaket ve anlayışla davranmayı içerir. Merhametin bir başkasının acısını fark etmekle başlaması gibi öz-şefkat de kendi çektiğiniz acıyı fark etmenizle başlar. Öz-şefkat kendini yargılamak yerine, kişinin kendisiyle iyi bir dost olma becerisidir. Doğu felsefesine gör acı insan yaşamının parçasıdır, herkes insan olduğu için acı çeker, acıdan kaçınmak zordur. Ancak önemli olan acı ile uygun bir biçimde yaşamaktır. Öz-şefkat de acı ve zor deneyimlerle uygun bir biçimde yaşamanın etkili bir yoludur. Öz-şefkat acıya sağlıklı bir tepkidir. Sadece sağlık ve refahımız için değil, aynı zamanda zorlukların üstesinden gelmemiz için de çok önemlidir. Kendimize karşı merhametli olduğumuzda ilginç bir şey olur –yanlış adımlarımızı kendimize itiraf etmekten korkmayız. Şöyle düşünün: Utanç verici bir hatayı nazik tepkiler verme özelliğiyle tanıdığınız biriyle mi, yoksa sert eleştirileri beraberinde küplere binecek biriyle mi paylaşmayı tercih edersiniz? Hatalar ve başarısızlık algıları oluştuğunda, öz-şefkatli insanlar; bunları insana dair normal olaylar olarak algılayabilirler. Böylece özeleştiri ve utancın ağır yükü olmadan, kendine şefkatli olan insanların büyümesi, gelişmesi ve cesurca ilerlemesi daha kolay olacaktır. Şefkat türümüzün devamı için bir zorunluluktur ve kendine şefkatli davranan bireylerin çevrelerine ve tüm dünyaya şefkatle yaklaştıkları araştırmalarla gösterilmiştir. Başkalarına şefkatli olabiliyorsak, içimizde şefkatli bir taraf var demektir. Sadece kendimize bu şefkati göstermeyi öğrenememiş ya da unutmuşuzdur. Psikoterapiyle yeniden hatırlamak ya da öğrenmek elbette mümkün. Nelere ihtiyacımız olduğunu ve karşılanmamış olan ihtiyaçlarımızın neler olduğunu bilerek, bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik kendimize bir yol belirleyerek ve bu yolda şefkatimizden kendimize de ayırarak ilerlemek. Biraz merakla, kendinizle ilgili böyle bir keşfe ne dersiniz? Sağlıklı günler dilerim… Uzm. Dr. Gözde Yontar Psikiyatrist&Psikoterapist