Atakum Belediyesi'nin hizmetler için rutin ödemelerini yaptığı banka hesaplarına haciz konulmasının hem "yasal" hem de "sosyal" açıdan doğru olmadığını anlatmak için "Kavga adil değil" başlıklı bir yazı yazmıştım... Yazıda, Deveci'nin göreve başladığı ilk günden itibaren karşılaştığı haciz uygulamalarını hatırlatarak, hacizlerin geçmiş dönem borçlarından kaynaklandığını belirtmiştim... Ancak, Türkiye'de 46 günde 37.5 ton lop eti Atakum İmar İnşaat Şirketi'ne teslim ettiği iddiasıyla gündeme gelen ve bu yüzden de davalık olan Gökhan Güler, beni etiketlediği sosyal medya hesabında, borcun "süperonline" ile ilgili olduğunu belirtti... Demek istiyordu ki, bu borç eskinin değil, Deveci'nindir... Güler'in paylaşımı şöyleydi: "Samsun'a geldiğim gün tanıştığım ilk kişidir. Kurgulanmış bir hile ile halk devlete karşı tahrik ediliyor. Yalan ortada, Sayın Uzun görmezden geliyor. Tanıdığım Necdet abi bu değildi..." Bu paylaşıma, kuruluşundan beri neferi olduğu AK Parti'nin çeşitli kademelerinde görev yapan Murat Yurt, ikimizi etiketleyerek, şöyle yanıt verdi: "Necdet Uzun Bey bu tarz konuların üzerine tarafsızca gidecek haklıyı haksızı ortaya çıkartacak bir yapıya sahiptir. Bizler onu hep böyle tanıdık Gökhan Bey..." Her ikisine de teşekkür ederim... Geçmişteki hacizleri bir kenara koyup, meseleye en sonundan bakmak, nasıl bir anlayış?.. Madem bu kadar önemliyse yazıyorum: "Süperonline haczi, Deveci dönemindedir!.." Kim itiraz ediyor, anlamadım... İtiraz edilen şey, belediyenin bankalardaki rutin hizmetleri için kullanacağı hesaplara haciz konulması meselesidir!.. Borcun Deveci dönemine ait olduğunu yazınca, iş araçlarının haczedilip trafikten men edilmesi unutulacak mı?.. Bu yöntemlerle aslında Atakum halkının cezalandırıldığı gerçeği, göz ardı mı edilecek?.. Sonrasında, belediyenin internet hizmetleri için para ödeyemez duruma düşürülmesinde dahli olanlara söylenecek söz yok mu?.. Gökhan Güler'in bu durum karşısında ne söyleyeceğimi merak ettiğini belirttiği paylaşımına da şu yanıtı vermiştim: "Kim tüyü bitmemiş yetim hakkı yemişse, Allah cezasını versin. Sözüm budur!.." Bu paylaşıma verilen yanıt, Güler'in içindeki öfkeyi ortaya koyan bir sonuç çıkardı: "Amin. Temenniniz dünkü yazınıza cevap değil"... Bu ne şiddet, bu ne celal?.. Pes doğrusu!.. Çalıp çırpanlara, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlere beddua ediyorum, ama ne yanıt alıyorum!.. Aslında, hırsı aklını geçenlerle bu tür polemiklere girmek, doğru sonuç vermez elbette... Bu köşeden bir kere daha sesleniyorum: Yolsuzluk iddiası olan belgesini ortaya koyar, konuyu da yargıya taşır!.. Kişisel meseleleri sosyal medya üzerinden tartışarak, adaleti yanlış platformlarda arayanların yöntemi yanlıştır!.. Nerede, ne zaman ve kim tarafından yapılırsa yapılsın gayrimeşru hiçbir eylemin üstü kapatılamaz!.. Adaletten kaçmak mümkün değildir!.. Hele de "zaman aşımı" olmayan ilahi adaletten!..