10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde medya emekçileri yine sorunlar yumağı ile boğuşuyor, yine tehdit ve yasaklarla karşı karşıya... 
1961 yılında çıkarılan ve basın emekçilerine sosyal haklar ve güvenceler sağlayan 212 sayılı yasanın düzenlenmesinin ardından, 1962 yılından bu yana 10 Ocak günü “Çalışan Gazeteciler Bayramı ” olarak kutlanmaya başlandı. 1971 yılında bazı hak ve güvencelerin geri alınmasının ardından o yıldan bu yana 10 Ocak “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanıyor...  
Yasama, yürütme ve yargılamanın ardından “Demokrasinin dördüncü gücü” olarak kabul edilen medya ve basın emekçileri ne yazık ki günümüzde maddi sorunların yanı sıra, yazdıkları haberlerden ötürü hapis cezasıyla karşı karşıya.
Kamuoyunu aydınlatma görevini haberleri ile sürdürmeye çalışan gazeteciler, birtakım yasal düzenlemelerle baskılanmaya çalışılıyor, yeri geliyor kaba kuvvet ve şiddete maruz kalıyor. Toplumda adeta günah keçisi olarak görülüyor. 
Kaleminden başka gücü olmayan, zor koşullarda meslek tutkusuyla oradan oraya koşuşturan medya emekçilerinin konumu, hiç de iç açıcı değil. Yıllardır düşük ücretle emekleri sömürülen gazeteciler, sendikalı olamamanın olumsuzluklarını yaşıyor. Oysa özveri ile çalışan gazetecilerin yasal staj sürelerinin ardından kadroya geçirilmesi ve sendikalara üye olması temel insan hakkı.
Bir elin parmağını geçmeyen medya kuruluşlarında çalışan emekçiler ancak sendikal haktan yararlanabiliyor. Dev kurumlarda sendikanın adı bile yok. Olabildiğince emek sömürüsü yaygın.
Türkiye, 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 165’inci sırada yer alıyor. 2023 yılında yazdıkları haberden ötürü 280 gazeteci yargıç karşısına çıktı. Tutuklu gazeteci sayısı 57’ye ulaştı.
RTÜK, televizyonların başında Demokles’in kılıcı olarak sallanmayı sürdürüyor. Kurum, 2023’te 68 yayına 84 ayrı ceza verdi. 112 habere yayın yasağı getirdi. 83 internet sitesi kapatılırken, 7 bin 106 haber ile 3 bin 761 sosyal medya içeriğine erişim engeli getirildi. 
En son FOX TV’de yayınlanan ve tarikatların iç yüzünü anlatan “Kızıl Goncalar” dizisine RTÜK tarafından verilen ve yargı tarafından onaylanan yayın durdurma cezası uygulandı. 
Başrollerini Özcan Deniz ile Özgü Namal’ın oynadığı dizinin ilk iki bölümü izleyiciyi ekran başına çivilemişti. Yoğun şikayetler ve başvurular üzerine diziye iki kez yayın yasağı getirildi. Umarın hepten sonlanmaz. Zira toplumun bilinmeyen bazı gerçekleri öğrenme hakkı var...
Medya ve emekçileri ne denli özgür, güçlü, tehdit ve şiddetten ırak kalırsa; demokrasinin çıtasının o denli yükseleceği aşikar. Bırakın gazeteciler ülke güvenliği ve toplumun huzurunu gözeterek yapacağı haberlerde özgür kalsın, oto sansür uygulamasın. Zira toplumun bilgi sahibi olabilmesi, aydınlanması özgür basın ile olası.
Bu arada yaygın basın kadar Anadolu’nun gür sesi olan, çiftçinin, emekçinin, kentlinin, emeklinin başı sıkıştığında her daim yanında yer alan yerel basın, kağıt ve diğer girdilerin aşırı zamlanmasından ötürü derin sorunlar yaşıyor. Kağıda son aylarda kur artışına bağlı gelen zam karşısında yerel gazeteler yaşamak için mucize gösteriyor.
Dövizdeki artış yurttaşın yaşamı kadar, yerel basının temel girdi maliyetini oluşturan kağıt, mürekkep, dağıtım, kendi tesisi yoksa baskı fiyatlarını doğrudan etkiliyor. Dolardaki her bir kuruşluk yükselme bile maliyetleri oldukça katlıyor. 
Yanı sıra muhabir, sayfa editörü, matbaa işçisi, sekreter, büro çalışanı, şoför gibi emekçilerin ücretlerinin aksamadan ödenmesi gerekiyor. Bunların toplamı gazete sahiplerini oldukça zorluyor.
Güç koşullarda yayınını sürdüren haber ve yorumlarıyla ilgiyle okunan  yerel gazetelerin yaşatılması, desteklenmesi hem siyasi irade hem bölge ve kent halkı için kaçınılmaz görev. Unutulmasın ki Anadolu basını bir ülkenin gözü kulağı, aynasıdır...